Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

17 Mart 2012 Cumartesi

CUMA

Bu gün düne inat ne kadar güzel bir hava vardı. Sanki dün yağan o lapa lapa kar buraya yağmamıştı. Ama malesef ki malesef günün gündüz bölümünü evde geçirdim.

Bir film izledim. Sabahattin Ali'nin ''AYRAN'' adlı hikayesinden sinemaya uyarlanan; Karbeyaz...Film; babası hapse girince ,annesi kasabada çalışmaya başlayan 12 yaşındaki bir çocuğun ayran satarak ailesine destek olma çabaları anlatılıyor. Film görsel açıdan süper. O kar manzaraları doyumsuz. Çekimler insana Nuri Bilge Ceylan'ın Bal filmini hatırlatıyor. Verdiğim linkte Sabahattin Ali'nin ''AYRAN'' hikayesini de okuyabilirsizniz. Film eleştirmenlerce görsel açıdan çok iyi fakat bu kadar kısa bir hikayenin uzun metralı bir filme dönüşme kısmını başarısız bulmuşlar.

“Kar Beyaz”; 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Müziği Ödülü’nü, 15. Sofya Uluslararası Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü, 22. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü (En İyi 2. Film), Umut Veren Yeni Senaryo Yazarı ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini kazandı. Ağustos Film’in ilk projesi “Kar Beyaz” ayrıca, 46. Chicago Film Festivali’nde de Dünya Sineması kategorisinde sinemaseverlerle buluştu.



Film izledikten sonra, akşam yemeği için kuru fasulye, pilav pişirdim. Artık bakliyat yiyebildiğim için bunu özellikle kendim için pişirdim. Valla kendim yaptım diye değil ama süper olmuştu:)) tabi pilav yemedim. Yanında roka salatası yedim, sadece bir dilimde ekmek.

Yemekten sonra tiyatro grubumuzla buluşmak için yürüyerek Üsküdar-İskeleye indik. Grup kalabalık olduğu için servisle gittik.Ama Üsküdar'da bu akşam binbir ayak bir kapta desem yeriydi. Servise bakınırken ,o ara ben hah orada dedim ve gittim, meğer kocam duymamış. Adam bi bakmış , karsı birden yel yuf olmuş hehe , sağa bakıyorum, sola bakıyorum, birden yok oldun diyo, kalabalık içinde kalmış. Telefon açtı, sesimde gitmiyormuş. Neyse anlaştık sonunda ama bana biraz gıcık kapmıştı:))

Neyse sonunda tiyatroya gittik. Hüseyin Rahmi Gürpınarın, Şıpsevdi adlı eserini Enis Fosforoğlu ve arkadaşlarından izledik. Bizimle birlikte Hüseyin Rahmi Gürpınarın ikinci kuşak torunları da izledi. Çoktandır dönem oyunu izlememiştim, hoşuma gitti. Bacı kalfalı, Zeynel Ağalı, kostümlü ,müzikli üç perdelik bir oyundu. Enis Fosforoğlu'nun alkışlar karşısında hala gözlerinin dolması benim de gözlerimi doldurdu.

Tiyatrodan eve gelirken, Boğazın ışıltısı, Kız Kulesi, Selimiye Kışlası, karşı kıyıların görüntüsü bana yine iyi ki İstanbul'da yaşıyoruz dedirtti. Ve karar aldık, havalar ısınınca sahil yürüyüşlerimizi arada gece de yapacağız.