Uyandım sabah ile gözyaşım sile sile, pardon bu bi türküydü. Ben gayet formda bir biçimde uyandım. İstanbul son günlerde şahane bir pastırma yazı yaşıyor. Bu gün hava serinledi gerçi. Biz şu an pazartesiye gönderme yapmaktayız. Neyse, birer tost birer yeşil çay verip evdekileri postaladım. Kahvaltıya gidiyorum ama güççücük bir tost ve bir fincan yeşil çay da ben lüpledim. Evden çıktım. Üsküdar'a yürüyerek indim ve Kabataş motorunu kıl payı kaçırdım. Sonra finüküleri de kaçırdım zaten. Metronun içi k9 köpekleri ve polislerle doluydu. Bu güven verdiği ölçüde tedirginde edici aynı zamanda.
Ben böyle herşeyi kaçıra kaçıra gidince tabi vakit öğle saatlerine sarktı neredeyse. Kuzenler açlıktan ölmüşlerdi. Benim beynim yediğim o güpgüçcük tostu kahvaltı olarak algıladığı için, gözüm restoranların öğle mönülerine kaydı hep. Beyoğlu restoranlarının özelliği , çok çeşitli insan yelpazesine hitap ettiği içim mönüleri çok geniştir. Vitrinlerde her türlü zeytinyağlı , hele o şapkalı şapkalı enginarlar, beğendili patlıcanlar , Macar köfteleri insanın iştahını kabartır. hele bir ıspanaklı yumurta tepsisi vardı ki aklım kaldı. Ama dışarda asla ve kat'a ıspanak yemem. 10 kez yıkamalı, sirkeli sularda bekletmeli, kaynar sudan geçirip öldürmeli.İncecik doğrayıp kıyma ve soğanla kavurmalıyım. Sonra bir tepsiye döküp kişi başı birer yumurta kırıp , (ama yumurta dağılmayacak , göz göz duracak) pişirmeliyim. yumurtalar yarı pişince kızdırılmış tereyağı cos cos yumurtaların üstüne kaşıkla gezdirmeliyim. Yaa çaktırmadan alın size bir yemek tarifi.
Börekli çörekli , yağlı ballı bi kahvaltının ardından hadi kahve hadi fal derken baktım akşam olmuş. Bu gün erken kaçıyorum pazar alışverişi yapıcam deyip kalktım. Aynı güzegahı izleyip Kabataşa geldim ki motorda oturacak yer yok. Aman beş dakika zaten dedim yaslandım çay servisi yapılan bankoya geldim. yanımda da bi sürü genç kız kakarakikiri geldik. Tam inerken Gamsegamse aradı, O da Eminönü vapurundan iniyormuş. İskelede buluştuk. Beni uzaktan görmüş bağırıyor- anneeeeee ne güzel olmuşsun kıs. Asıl sen sabah motordaki kırmızı çizmeli hatunu görseydin dedim. Elbisesinde de minik kırmızı çiçekler vardı üstünde de mevsimlik pardesü, yetmezmiş gibi, bi de geldi yanıma oturdu haspa.
Pazar alışverişimizi yapa yapa ana kız eve geldik.
Gel gelelim salı gününe. Sabah daha kargalar bile kahvaltı etmeden cancan çıka geldi. Zuz teyzesi şirkete , annesi Adapazarına bir müşterinin evine bakmaya gitti. Ben de hemen İlmiyemi aradım, yetiş dedim. hemen geldi İlmiyem benim, Cancan kucağımızda gezdi durdu, bize gülücüklerattı. Uyuduğu zamanlarda da çayımızı içtik sohbetler ettik. Akşam olunca Can gitmedi dimii diyen eve daldı.

Bu bilgiyi de verdikten sonra bu yazıyı burada noktalayalım. Hadi bakalım hoş kalın hoşca kalın
NOT: Bizim Fatimanın Eli figürümüz tamamiyle Nazişin el ürünüdür.