
Bir kaç gündür ev kuşuyum. Ev halkı pek memnun... Tepsi tepsi börekler yaptım onlara... En sevdikleri yemekler pişti. Geldiklerinde önce bir çay saati yaptık. Yemeği daha geç yedik. Dizi saatine kadar bizim yatağın üstüne doluşup sohbetler edip , kitaplar okuduk. Perşembe gününe kadar evdeyim. Perşembeden sonra hava biraz düzelecekmiş...
Sernaddan sonra Selçuk Altan'ın '' yalnızlık gittiğin yoldan gelir'' adlı kitabına başladım. Kitabı okumak dev bir kütüphanede dolaşmak gibi...Binlerce kitapın arasında dolaşıyor, inanılmaz müzikler dinliyorum... Okuduğum kitaplardan, sevdiğim yazarlardan söz edilince seviniyorum. İstanbul'da bildiğim mekanlara gidilince , gözümde canlanıveriyor o sahne... Mesela Çela'yı görmeye giden Sina; Ankara Palas apartmanını ararken , tarif edesim geldi. Gümüşsuyunda , sığınak gibi girişi olan Rus Lokantasının üstünde diyecektim ki, o da aynı tanımlamayı kullandı... Sığınak gibi girişi olan diye...Kocamın o lokantada verilen bir yemeğe katılıp, aç gelip, gece geç saate bizi uyandırmadan , mutfakda soğuk pilava talim edişi vardır. Tenecerenin tıngırtısına uyanmıştım.Oldum olsaı karışık şeyleri yiyemez. Borç çorbasında olayı bitmiş zaten:)
Kitabın adı ; Oktay Rifat'ın bir şiirinin son dizesi.Şiiri sizin için aldım buraya, okumayanlar okusun, bilenler bir daha okusun diye
sofalar seninle serin
odalar seninle ferah
günüm sevinçle uzun
yatağında kalktığım sabah
elmanın yarısı sen yarısı ben
günümüz gecemiz, evimiz barkımız bir
mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
yalnızlık gittiğin yoldan gelir
OKTAY RİFAT
Bu akşam , Öyle Bir Geçer Zaman ki izlerken çok gerildim.Hatta sıkıldım. Sürekli olumsuzluk, hiç bir şeyin yolunda gitmemesi , bu kadar umutsuzluk aşılaması artık beni sinir etmeye başladı.Tamam hayat güllük gülistanlık değil. Zaten bir sürü geri zekalıca şeye tanık oluyoruz reel hayatta... Bedri Baykam'ın bıçaklanması ve insanların sadece izlemesi... o adamın sağa sola koşturması beni bi acaip yaptı.
İşte bu kadar ya