Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Ekim 2012 Pazar

çaydır, çorbadır, pankektir falandır filandır...

Sabah pankek yaptım kahvaltıya... Nutella, mürdüm eriği reçeli sürüp sürüp yediler...bayıldılar gittiler:)


Pankek; bir bardak un, üç yumurta, bir bardak süt, bir çorba kaşığı şeker, bir fiske tuz ve kabartma tozu... birlikte çırpın, yağsız tavayı tereyağ ile yağlayıp , kaşık kaşık dökerek altlı üstlü pişirin) Krepten farkı, kabartma tozu ve küçük küçük olur...kahve fincanı tabağı büyüklüğü gibi...Biraz daha kalın ve puf puftur...


Öğleden sonra tüm günü kendime ayırdım...'' kendime ait oda''ma çekilip  akşama kadar çay, kahve içip kitap okudum... Bu portakal çiçekli beyaz çay,  eğer değişik çaylar denemeyi seviyorsanız tavsiyemdir.
Burada uzun uzadıya anlatmayayım beyaz çayı, şuradan bakabilirsiniz...Türkiye'de satışa çıktığında fiyatı gözleri pörtletiyordu ama  Migrosta ''Doğadan''ın kampanyası var, denemek için bir fırsat. En azından -ben ömrü hayatımda heeeç beyaz çay içmedim demezsiniz:)))))





Ben yatıp yuvarlanırken anah saat beş olmuş ve bayram için yaptığım yemekler çoktaaaan suyunu çekmiş haberim yok. Fırladım yerimden. Ha bu arada , kitap okumaya çekilmeden önce  yarın nasılsa pazartesi, pazarımız var diyerek; kalan domates ve biberi hiiiç üşenmeden kahvaltılık sosa dönüştürmüştüm ama bu sefer biberini fazla doğramışım, anam bir acı olmuş sormayın. Yarın içine iki kilo daha domates sosu kaynatıp  , katsam ancak acısı  yenilecek kıvama gelir. Bunu kurufasulye falan pişirirken kullanayım diyorum... Neyse işte, o sosla bir güzel acılı bulgur pilavı yaptım,  sonra sonra, sos kaynarken boş durmamış , kabaklı , havuçlu  karışımımdan yapmıştım, hani Çiğdemin iki kalas bir hevesinden:)) ona da   sarımsaklı yoğurt hazırladım. Dolapta tavuk suyu vardı, içinde de biraz tavuk etleri , bir kaşık unla , bir kase yoğurdu çırptım, tavuk suyuna kattım, tavuk parçalarını da ufak ufak doğradım içine  karıştıra karıştıra pişirdim. Üstüne azıcık tereyağ ile bir tatlı kaşığı kadar salçayı iyice kızıdırp cos diye döktüm. Alın size tavuk suyuna düğün çorbası:)) aslında salça yerine tereyağda kırmızı biber iyice kıdırılıp dökülür ama bulgur pilavını acılı yaptık ya hani ondan naşi, salça  kondu, renk olsun babında...


Sonrası çaydır, tv dir kitaptır falandır filandır....

BULUT ATLASI


Bayramın üçüncü günü ,  çalan telefonlarla uyandık. Her ne kadar kutlama telefonları olsa bile telefon çalışı ile uyanmak hiç hoş değil. Niyeyse kalbim  yerinden fırlayacak gibi çarpıyor...Hadi  kalktık , bari kahvaltı yapalım dedim... Önce kendi yeşil çayımı yaptım, sonra da kahvaltı için çay suyumu koydum.Kocam gitti, simit ve  kıymalı kol böreği aldı. Ben de o gelene kadar kahvaltımızı hazırladım.  Arefe günü, dolapta bir sürü domates ve biberin olduğunu görünce  tatil boyu yenir diyerek kahvaltılık acılı sos yapmıştım.  Gerçektende kaç gündür en favori kahvaltılığımız oldu....

Kahvaltı sonrası, Naziş ile uzun amandır vizyona girmesini beklediğimiz '' Bulut Atlası''nı izlemek için sinemaya gittik.Biletlerimizi aldık  ve sinema saatine kadar Kitchenette'nin terasında oturduk, çaylarımızı alıp kitap okuduk, sohbet ettik.



Film, David Mithcel'in aynı adlı kitabından sinemaya uyarlandı.




 1850 yılında pasifikte bir gemide başlayıp 2144 yılına uzanan , dramatik, gizemli, komik, trajik ve bir bilimkurgu filmi... Sanırım tam bir'' ya sev ya da nefret et  '' filmi olacaktır. Eğer reankarnasyona ilgi duyuyorsanız tam da size göre bir film bu...Üç saatlik filmin sonunda tam altı film izlemiş gibi oluyorsunuz.Filme gitmeden önce ya kitabı da okuyun ya da Naziş'i de yanınızda götürün. Kendisi tam bir ''Bulut Atlası'' izleme rehberi... Gelince bana öyle şeyler anlattı ki, ben filmi izlemedim mi? acaba dedim. Film konusunda eleştirmenler de ikiye ayrılmış sirk diyenler de var   bu film  nasıl yapılır diyenler de... Bu konunun dışında kalmak istemiyorsanız izleyin.

Her yerde bizi bir antikalık bulur ya, film izlerken de en ilginç sinema izleyicisi bizim sıranın başında oturuyordu. Yalnız izlemeye gelmiş bir adam... Filmin ortasında telefonu  çaldı, açtı...sanırsınız evden konuşuyor... Telefonda konuştuğu kimse artık onun yedi sülalesinin bayramını tek tek kutladı ve selam söyledi... Ön sıradan biri, bizden de selam söyle diye bağırınca tüm salon koptu... film arasında  bu, başka birini aradı ve evdeyim dedi, yarıldık gülmekten...

Sinema çıkışı Naziş'le D&R a uğradık  sonra eve geldik.

Akşam yemeğinden sonra kocamla ben  kocamın yeğenigillere gittik, görümcegiller de geldi:))  Erkek tayfası, Galatasaray maçını izledi,  kadın tayfası  okey oynadık, genç kesim de bize çay kahve taşıdı...Kendi aralarında onlar da pek eğlendiler...

Böyle işte, bayramın üçüncü gününü de devirdik...