Kahvaltıdan sonra karı koca iskeleye indik ve sahilde yürüyüş yaptık.Ağır bir hava vardı, yağış sıkıntısı gibi...Kocam tutturdu -Lale, hava alamuk. Otuz yıldır evliyiz, bu adamceyize bir alamuğu öğretemedim,bir de turşu kavurması yediremedim. Her sıcak ama bulutlu havaya alamuk der, turşu kavurması görünce de; pişmiş turşuyu nasıl yiyorsunuz diye şaşar şaşar şaş kalır. Ben de Ona annesinin erikli ya da kızılcıklı çorbasını hatırlatırım. üstelik de kıymalı, üstelik de çok güzel olur:))
Alamuk hava, Ordu'da denize girerken bakarsın hava bulanıktır, bulutlardan güneş görünmez bile, üstelik de hafiften bir rüzgar eser. Ammaaa buna aldanır da önlem almazsanız, hastanelik olma derecesinde yanarsınız. Bir garip birşeydir. Bulutların arasından süzülen güneş ışığı insanı gafil avlar. Neyse sonuç da alamuk böyle bir şey:))
Yürüyüş sonrası herzaman ki yerimizde çay ve kitap ,gazete okuma molası verdik. Bugün, öğrencilerin Kız Kulesi günüydü galiba akın akın geldiler. Teknelere doluşup doluşup kuleye gittiler. Kulenin her tarafından salkım saçak sarktılar.Bir ara bizim garson bile olaya müdahil oldu. Öğretmeniniz nerede , sıradan çıkmayın, sizi aramasın diyordu:))
Falcılarıyla, çiçek ve parfüm satıcılarıyla, martıları, karabataklarıyla yine başlıbaşına bir hengameydi Üsküdar... Çok ama çok memnunum yeniden burada olmaktan. Az kaldı, hadi şu metro inşaatı bitene kadar biraz tebdili mekan yapalım diyen kocama uyacaktım:))
Aşağıda gördüğünüz beyaz leylak, Leylak Dalı hanfendi için özel resimlendi. Bizim yan sokaktadır kendisi.. Kocamla yolda ayrılmıştık, elim kolum doluydu, makineyi tek elle çantadan çıkarıp, tek elle çektim...Ece dediki bu çok nadide bir leylakmış.Beyaz leylak az görülürmüş...
BİTTİ