Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Aralık 2011 Pazartesi

Bir kitap bir kebabçı:))))))

Cumartesi gecesi şenliğinden sonra pazar gününü evde geçirdim. Naziş yine sempozyumdaydı... Eski Güneş Koleji şimdiki Işık Lisesi müdiresi kocamın okulun eski mezunlarından olduğunu duyunca , Naziş'e burası senin de okulun artık demiş ve çevreyi ve binaları bizzat kendi gezdirmiş.Okulun sahipleri vefat edince varisler okulu Fevziye Mekteplerı Vakfına bağışlamışlar.Bu kıssacık açıklamadan sonra dönelim bize, biz Gamse ile film izlemeye çalıştık çok da güzel bir Jane Austen uyarlamasaydı ama telefonlardan fırsat bulamadık, bir kaç kez bölününce de zevki kaçtı.

Akşam kocamla, babama pijama almaya Üsküdar'a inince, Koca kişisi gel şurada yemekleri çok güzel bir yer var, yemeğimizi orada yiyelim dedi...Yılalrdır bin kez önünden geçtiğim ama bir kez bile girmediğim bir yere gittik. Sonra dedim ki bizim Kanaat Lokantası ve arada pide getirttiğimiz Limon dışında Üsküdar'da yemek yeme alışkanlığımız yok. Ama artık var...
Tüm Üsküdarlılara tavsiye debileceğim Adil Kebap... 24 saat açıkmış ve kendi müdavimleri var. Yer zor bulduk. Bir karıkoca yanlarında bize yer açıyorlardı ki yan masa kalktı...Yemeklerin yanında gelen yeşillikler, bahçeden yeni toplanmış gibi... İkramları olan, patlıcan söğürme, haydari ve acılı ezme ile birlikte gelen balon sıcacık balon ekmekle yamek gelmeden doyma tehliksi var aman dikkat. Çalışanlar size elbette nazik olmalılar ama ben kendi aralarındaki ilişkiye hayran oldum. Öyle lüks bir yer olması şart değil ama tertemiz olsun, etleri lezzetinden yenmesin, çorbalara doyum olmasın derseniz valla gidiniz gittiriniz hehehe. Biz eve de çorba götürelim deyince hemen yandaki züccaciyeden kavanoz aldılar, cıncık gibi yıkayıp, çorba ile doldurup elimize verdiler.Adil kebap... İskeleden gelirseniz, Üsküdar çarşıda, sağ tarafta LİMON'un yanından dönün, hemen bitişiği, karşısında Lotus var...

Bu gün büyük temizlik günüydü... Mis gibi tertemiz olduk, kurufasulye , pilavımız pişti... Kitabımı okudum bitirdim.

Çok beğendim... Tavsiye ediyorum. Evin Çi-hon, yaz aylarında kaybolan annesini , kış gelmiş ,hala ararken eline annesinin vizon mantosunu alıyor ki, kaybolduğunda üstünde incecik giysiler olan annesinin omuzlarına hemen koysun. o sırada ben de hala dolapta asılı duran annemin vizon mantosunun olduğu tarafa bakıp tabiri a caizsse neredeyse uluyorum... Güney Koreli yazarın kendi hikayesi olduğu sanılıyor. Hiç olmazsa yaşamından kesitler olabileceği. Çünkü kaybolan kadının kızı Çi-hon gibi O da bir yazar ve küçükken okumak için Seul'e gitmiş. Görmezden gelinen tüm fedekarlıklara ağıt gibi bir hikaye...Sinek Isırıklarının Müeelifi'nin tadı damağımdan gitmeden tekrar böyle iyi bir kitaba rastlamak süper oldu...
Kitapta elli kez Japon hurması adı geçince baktım ki bizim bildiğimiz Trabzon hurması. Çok eski zamanlarda bize de Japonya'dan gelmiş. Latince adı;Diospyros ...Tanrıların yiyeceği anlamına geliyormuş. Japonya'da kurutularak da tüketiliyormuş daha çok.. Neyseki dolapta vardı... kurusunu da bulursam alacağım...
Tekrar tekrar teşekkür ediyorum Yaşamın Kıyısından'ın yazarı sevgili Nur'a, bu kitabı bana hediye ettiği için...



Bu akşamlık bu kadar ...