Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Eylül 2013 Cumartesi

Hafta sonu önerileri

Bu hafta sonu için size süper önerilerim var...İlki İstanbul'un gidilmesi gereken en güzel yerleri arasında ilk ona giren; Aşiyan...Farsça kuş yuvası anlamına gelen  Aşiyan'ın en önemli özelliği   Tevfik Fikret'in evinin burada olmasıdır. Ölümünden sonra müzeye çevrilen bu evi,görmeden ölmeyin anacım. Müze ev içinde Şair Nigar Hanım ve Abdülhak Hamit'e ait odalar da var. Müzeye gitmek için  eğer yaya olarak gidecekseniz mutlaka Bebek^ten taksiye binin ki yokuşun bu kısmını bari onunla çıkın. Taksiden ünlü Aşiyan yolu başında inip müzeye kadar ağaçlı ve hayli bir dik yokuşu tırmanmanız gerekiyor. Ama yukarı çıktığınızda binlerce kez,milyonlarca kez değer diyeceksiniz.Önünüzde uzanan Boğaz manzarası,karşı kıyılar,yalılar  anlatılamaz bir manzara...
Biz bugün buradaydık anladığınız gibi:)

 
 
 
Ünlü ''SİS ''Şiirinden esinlenerek Abdül Mecit Efendi'nin yaptığı Sis tablosu...Tabloyu incelerken bir taraftanda  Tevfik Fikret'in SİS şiirini dinledik...













Müzeye giriş ücretsiz, son derece güzel bir rehberlik hizmeti var... Bize dijital rehberlik aracı verdiler.Çok temiz ve detaylı anlatımla tüm odaları gezdik. Anlatım metni o kadar samimiydi ki, sanırsınız bir arkadaşımızla gezdik...haydi şimdi pencereye yaklaşalım, karşı kıyılara bakalım derken bizde tıpış tıpış yürüdük pencereye ve baktık karşı kıyılara....,Tavfik Fikret de tam karşı kıyıdaki Göksu Deresinden bakmış buraya ve bu evi yapmaya karar vermiş....

Tevfik Fikret'in ölüm maskı son uykusunu uyuduğu yatağının başındaydı...Koyu bir Fikret hayranı olan Atatürk'ün yazdığı;Tevfik Fikret'e hayranlığını belirten sözlerin  de bulunduğu anı defteri, Şair Nigar Hanım odasında hakkında ne kadar az şey bildiğim için duyduğum utanç,Yemek odasındaki yemek masasının zerafeti,sizi girişte karşılayan balmumundan yapılmış heykeli yani anlat anlat bitmez...Müze çalışanlarının gerçek birer müzeci oluşu, her an yardıma koşması,güler yüzleri,yine gelin, dostlarınızla da gelin, kitaplarınızı alın gelin...bahçede okuyun sözleriyle uğurlamaları...Çıkışta  hediye edilen kitap ayraçları günden bize kalanlardı... Dışarı çıkınca müzenin kafeteryasında bir çay molası verin. Ne içerseniz için 1 lira:)...Hadi acıktınız,müzenin arka tarafından ağaçlık toldan yürüyerek Boğaziçi Üniversitesine geçin,hatta yemeğinizi orada öğrencilerle birlikte yiyin...Biz öyle yaptık mesela:)

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü merdivenleri  ve  binalarından biri...

 Akşam yürüyüşümüzü de  Bebek sahilde yaptık evimize döndük...

Valla cumartesi bunları yapın pazar günü de yatın yuvarlanın evinizde çünkü çok yorucu:)Belki bir sinema olabilir ama henüz filmlere bakamadım...

Not: Bir de merak ediyorum, yıllardır tam yedi yıldır ocakta sekiz olcak inşallah maşallah, buradan böyle öneriler yazarım. Şimdi merak ettim, bu sayfada okudum da şuraya gittim diyen var mı?))) E merak işte kediyi bile öldüren merak:))