Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Haziran 2013 Cuma

Aşk ve Gurur

Hepimizim malumu 11 gündür'' Gezi Parkı'' ile yatıp ''Gezi Parkı'' ile yatıyoruz. İlk gün, ne güzel dedik,çocuklar çevreye, haklarına sahip çıkıyor.Haklarını demokratik yollardan istemeyi biliyorlarmış meğer  derkenn sabah daha kargalar bile kahvaltı etmeden polis,kahvaltı niyetine çocuklarımıza biber gazı ikram etti.Durmadı bi de çadırlarını ateşe verdi ve olaylar patladı.Olaylar patlarken tabi, birikmiş gaz nasıl bir gürültüyle patlarsa öyle patladı ve bugünlere gelindi.

Peki sen bu olayın  neresindesin derseniz, hayatı boyunca bu şehrin yollarında kah lay lay lom yürümüş kah da  hakkını istemek için  yürümüş biri olarak olayın ''Gezi'' tarafındaydım tabiki. İki ihtilal, sayısız muhtıralar görmüş,  seçim günü doğum yaptığı için oy verememiş,bu yüzden  kucağında çocuğu ile savcı karşısına çıkmış ifade vemiş, Kocasının bu yüzden oy veremeyişi mazaret sayılmış, ama kendisine ceza kesilmiş, cezası sonra para cezasına döndürülmiş biri olarak demokratik hakkın.  ekmekden sudan bile önemli olduğunu bilirim.Bilirim de hep internet çağı çocuğu dediğimiz bu çocukların bildiğini bilmezdim. Onlar, bizim gözümüzde ''dünya yansa,bir halbur samanı yanmaz'' rahatlığında olan veletlerdi... Meğer ,söz sırası onlardaymış. Hem bizim gibi de yapmadılar. Sen sus küçüksün demediler bizim gibi.Büyükleriyle elele verdiler.Bu uzanan eli tutmamak olur muydu?. Olmadı tabiki de, ana ,baba,çoluk,çocuk düştü yola...Bu arada bizim evde bir sağlık vakası yaşandı,kocamın taşları hep birlikte isyan ettiler bu gidişe ve düşmeye karar verdiler. Biz kah dahiliye  kah üroloji servisleri arasında mekik dokurken,kulaklarımız bir taraftan da sokaktayken geçirdik bugünleri...
Nihayetinde ancak kandil günü, katılabildik aralarına, kitaplarımızla, kandil simitlerimizle gittik.Ecem ve Magissa ile.Ve Ütopyanın içine düştük.Thomas More 1516 da ''Ütopya''yı yazarken, bir gün gerçek olabileceğini düşünemezdi elbet...Bence artık sözlüklerde Ütopya karşılığı yerine geçen olmayan yer silinsin yerine Gezi Park yazılsın... Gezi Park'da para geçmiyor. Herkese açık kitaplığı var, kitaplar geliyor,gidiyor.Acıkan,paranın asla geçmediği yerden yiyecek alıyor. Ben daha susadım derken,susyan çapulcuya su diye başımda biten gencecik çocuk hiç unutmayacağım o muzip halini. Benim Gezi Park'da gördüğüm en marjinal kşiler oturmuş tesbih çeken iki teyzeydi:))


(Gaz gözlüğü satan,küçük çocuk)




Keşke ,tamam çocuklar,önemli olan sizssiniz denebilseydi...Bu kadar mizah dolu bu kadar estetik bir direnişi dünya görmemiş olacaktı. Hani aşkda gurur olmazdı...Biz milletimize aşkla bağlıyız diyorlar ya hep hani....Onu diyorum işte.


Not: Demokrasi dedikse, bu yazıya abuk subuk bir yorum gellirse acımam silerim:)) Yani demokratik hakkımı kullanırım.Yorgunum anam hiiiç polemiğe gelemem.



Az sonra geliyo''Gezi''li anılarla,anlarla, gecelerle, sabahlarla