Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Mart 2011 Cumartesi

cumartesi...cumartesi

E hani yasak kalkmıştı... Naziş'in bilgisayarından deneme yaptım kapı gibi mahkeme kararı ile karşılaştım.Sanırım burada kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz.
Dün geceyi yarı uyanık geçirince sabah saate bakınca gözlerime inanamadım , gözlüğümü taktım, baktım ki gerçekten de saat 11.40 dı. Kızlarda uyuyorlardı. Yatakta biraz tv keyfi yapıp öyler kalktım.Sonra uzun kahvaltı etkinliği... kahvaltı ederken çocuklar duymasın izledik. Tekrarlarına rastladıkça izliyorum. Gülfidan Hala ve Seyyar Tayyar tiplemeleri müthiş. Gülfidan hala, Denizlili bir ev kadını , eşinden ayrılmış ...evlenmek istiyor ama koca adayında aradığı şartlar var. Şartlarından biri ; kocasıyla Aristo ve Platondan sohbetler edebilmek . Bayılıyorum Denizli şivesiyle konuşmasına.

Kahvaltıdan sonra benin fikrim sinemaydı.Kızlar okeylemedi.Onun yerine o dükkan bu dükkan peşlerinde sürüklendim... Kendime bahar hazırlığı olarak yürüyüş ayakkabısı aldım. Daha doğrususu Naziş hediye aldı.Anam bi yürüyüş ayakkabısı deyip geçmeyin. Bununda bi teknolocisi var. Yok dizi çalıştıranı, yok kalça kaslarını çalıştıranı. Yok yere basınca alttan yaylananı. Az kala vaz geçecektim. Yerlerde paltformlar var, yok önce ona basın, sonra ayakkkabıyı giyin, farkı farkedin....Eve dilim dışarda düştüm.Naziş arkadaşlarıyla buluşmak için bizden ayrıldı. Bizde donutlarımızı aldık, dizi keyfi yapmaya evimize koştuk.. .

Bu yağmurlu hava bir kaç gün devam edecek ve ısı biraz daha düşecekmiş.
Yarının programı Aysel ve bizim kızlarla kahvaltı yapacağız... Yarın ki güzergahımız Suadiye cenahları:))
Yazı bitince kitabıma devam etmek üzere odama yollanacağımdır...

Aysel'le

Saat gecenin yarısı ...dışarıda sağanak yağmur var...cama öyle bir vurdu ki tıp tıp diye kan uykulardan uyandırdı beni. Uyanınca alerjim başladı...kalktım ilacımı içtim...uykum gitti.

Kaldığımız yerden devam edelim. En son çarşamba günü yazmışım. Perşembe günü okey grubumla bizim evde toplandık. İlmiyem de geldi...koca bir tepsi revaniyle:))Ben de elimden geleni ardıma komadım.Ağırlama işini itina ile yaptım.Akşamda Fatmagül'dü Türkan'dı dizi şenliği yaptım.

Kitabım aynı...Sen Dünyaya Gelmeden... İtalya'dan , Saraybosna'ya döndük yeniden...Savaşın ayak sesleri başladı.Başçarşı'yı görme isteğim hala doruklarda...

Dün Aysel'le buluştuk Kadıköy'de...Çok eskiden beri beni okuyanlar tanışma hikayemizi bilirler.Biz Aysel'le birbirimizi görmeden bir yıl mektuplaştık. Arada telefonda konuştuk. Yani şimdinin internet arkadaşlığı gibi... Ben henüz ortaokuldaydım o zaman. Biz Ordu'daydık O İstanbul'da. Benim dedemle Aysel'in babası arkadaşmış. Dayımda Üniv. öğrencisi o zaman. Aysellerin evine kiracı olmuş. Senin yaşlarında yeğenim var tanıştırayım demiş. O deyiş bu güne geldik.Kalamış'da sandalla gezinilebilen...Fenerbahçe'de denize girilebilen Bağdat caddesinin çift yönlü olduğu yılların ...yazlığa Kumburgaza gidilen...yazlık sinemaların...tren geçerken koşup , köprü altında dilek dilediğimiz yılların anıları var dağarcığımızda...O zamanlar Uludağ'da iki otel vardı biz kendimiz daha lisede kardeşlerimizi alıp Uludağ'a gittik. Kar; diz boyu, biz hiç basılmamış yerlere basacağız diye göle düştük ve kendin pişir kendin ye usulü bir ocakbaşı salaş lokantanın ateşinin başında kuruduk. Kimin annesi babası seyehatte ise onun evinde deli gibi partiler verdik. Sabahlara kadar sohbetler ettik. Bir köy evinde kalıp geceleri çok korkup gündüzleri çok eğlendik.Bir koçun boynuzlarından kurtulmak için deliler gibi koştuk. Birlikte çok ağladık çok güldük.En keyifli anımda da en üzüntülü anımda da hep yanıbaşımda olmuştur.Annemin son dakikalarını birlikte yaşadık ve birlikte uğurladık.İstanbul'dan uzak kalığımız yıllarda da yaşadığımız yere ailesiyle bizi ziyarete geldi . Orada olduğum yıllarda kolilerle ulaştırdı bana yeni çıkan kitapları..Kısaca Aysel bu dünyada ki en eski tanıdığım en kadim dostum.İlerlyen günlerde macera dolu resimlerimi koyarım buraya...
Dün Hümeyra'da buluştuk...biralarımızı , bira tabağımızı söyledik zaman zaman gözlerimiz dola dola zaman zaman güle güle uzun sohbetle yaptık. Akşam olunca Gamse ve Meral'le Bağdat caddesinde buluştuk. Cafe Crown da oturduk. Bi sürü pasta çeşidi söyledik paylaşa paylaşa çayla yedik:))Bi sürü program yapıp ayrıldık. Eve dönüş yolunda bi baktım Zeya kaldırımda telefonla konuşuyor. Arabanın camına vurdum ama görmedi...Eve gelince salona hiiç uğramadan direk yatak odalarına geçtik. Cuma akşamları sadece kitap okuyorum çünkü...

Yağmur son hızıyla devam ediyor. Henüz hiç bir programım yok ama Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in iki radyocuyu canlardıkları Kaybedenler Klubünü izlemek istiyorum.Kaybedenler Klubü programlarının ismi. Ama bu satırları yazarken bir taraftan da baktım ki 25 Mart da gösterime giriyormuş. Ama yine görmek sitediğim Nurgül Yeşilçay'lı Çaınar Ağacı gösterime girmiş. Sanırım yarın ona gideriz. Bu havalar son sinema havaları çünkü. Gerçi ben, yazın sıcağını, serin sinema salonlarında geçirmeye de bayılırım. Hele bir keresinde öyle üşümüştük ki; ben fularıma sarınmaya çalışmıştım. Sinema REKS'de...

Ben bu gece yarısı programını burada bitirip biraz uyumaya çalışayım. Hazır alerjimde sakinleşmişken. Doktorum buna baskılamak diyor)) yani alerjimi baskıladım şimdi . Ortadan kaldıramıyorum namussuzu...