Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Mart 2008 Salı

bit pazarı gibi yazı

Hafta sonundan beri halleşemedik. Umarım herkes iyidir. İlk satırlardan da anlayacağınız gibi, ne yazacağımı bilmeden klavye başına geçtiğim bir yazı bu.
Yazamadığım günlerde ne yaptığımı hatırlayamadığımı bi hatırlasam döküleceğim de... Hadi hayırlısı.

Haaa Cumartesi günü hastanede İlmiyeme eşlik ettim. Kontrolleri vardı. Emar falan çekilecekti. Sabah dokuzda Acıbadem- Hospital deydik. İlmiyemin kontrolleri yapılırken ben ne kadar gazete varsa hatmettim. Bir daha ki sefere kesin kitap götürücem. Neyseki bütün gazeteler , bekleme koltuklarının yanındaki sehpalara konuyor. tam artık biraz da bulmaca çözeyim bari deme aşamasına gelmiştim ki, adım anons edildi, noluyoruz yahu derken bi de baktım bir görevli de ayrıca beni aramakta . Annaaaa dedim ama neyse korkulacak bir şey yokmuş. İlmiyem emar çekilirken beni yanına istemiş. İşimiz bittiğinde saat bire geliyordu. ilmiyeme gittik. Bir masa kurduk kendimize breh breh. Saat üçe geliyordu ki iki arkadaşımız daha aradı , onlar da geldi ve gün uzadı gitti.

Pazar evde pinekledik. Ama akşam ben yine bir arakadaş buluşması yaptım. Çok eski bir iş arkadaşıma , yani Hülya ya arkadaşlar gelmiş. Çağırdılar bir iki saatliğine kaçtım.

Pazartesi pazarımız vardı. Tam çıktım, önce Nazlı , sonra Gamze aradı neredesin diye. Önce heveslenip yanıma geldiler , sonra arka arkaya kaçtılar eve. Pazar tezgahlarında artık , bahar sebzeleri yerini almaya başladı. İlk baklamızı pişirdim bu gün. Yanına da fesleğenli makarna yaptım. Sütlaç da var dünden. Ana yemek se sulu köfte.Gamze sütlaçı, Nazlı da sulu köfteyi ağzına koymaz. Artık onlar yemekler arasından bir kombinasyon yaparlar kendilerine. Küçükken anneme , inatla neden sevmediğimiz yemekleri yapıyorsun derdim. Demek ki kazın ayağı öyle değilmiş. Yemek bir kişiye göre pişmiyor. Ortak noktalarda buluşmak gerek.

Kitabıma devam ediyorum. Tanrının Doğum Günü' ne yani. Biraz yavaş gidiyorum farkındayım ama bana bir haller oldu. Uyuyamadığım gecelere nazira yaparcasına , daha yatağa girer girermez . başım yastığa düşmeden uyuyorum sanki. Bahardanmıdır nedir.

Pazar akşamı ailece GEORGİA YASASInı izledik. Tabi tv de Büyükanne kuralları diye uydurma bir isimle oynadı. Neden orjinal isimlerini bozarlar bilmem. O yüzden çok eskiden , yani çocukken izlediğim filmleri orjinal isimlerini bilemediğim için bulamıyorum.

Bu arada Nisan da yapacağımız Van gezisinin heyecanını taşıyorum. Yani inşallah bir aksilik çıkmaz. Doğuyu hiç görmedim , çok farklı bir deneyim olacak, eğer gidebilirsem.

Şimdi diyorum ki bu yazı burada bitsin.