Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Eylül 2016 Çarşamba

Çok faideli bir yazı :)

Ordu'dan geldiğimden beri kış hazırlıklarındayım :) Herkes domates pürelerini yaptı, kavanoz kavanoz resimledi,reçellerini kaynattı bende tıs yoktu. Neyse bu pazartesi pazara  gittim bir güzel domatesler,biberler seçtim,reçellik şeftali ve reçellik acı biber aldım. Evet evet yanlış okumadınız hem acı hem reçellik biber. ama ne şahane bişi oluyor bilemezsiniz.Sırası gelince tarifi vereceğim zaten.
Pazartesi günü pazardan gelince kendimi mutfağa kapattım. Önce radyo tiyatrosu açtım. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü...32 kısım tekmili birden dinledim yaparken :)
Herkesin yoğurt yiyişi farklıdır hesabı benim de bu domates soslarını yapma biçimim biraz farklı. Daha pratik bence.Öyle sıcak suda tut, kabuğunu soy, rendele yok. Valla hiç yapmam yine de öyle uğraşmam söyliyeyim. Ben bir güzel yıkadım, sirkeli suda beklettim. Sonra  sosu yapacağım tencereyi önüne aldım, domatesleri büyüklüğüne göre ikiye üçe falan kesip, tencereye attım. Yaktım ocağı. İyice yumuşayana kadar böyle piştiler, sonra soktum el blendırını içe bızzzttt bızztttt oldu bu iş. Sonra bıraktım kendi hallerine koyulaşana kadar kaynadılar. Sonra ben kavanozlara doldurdum, kocam kapaklarını sıktı, ters kapattı o kadar yani.


Acı biber reçelim ise valla akıllara ziyan.

''Sanırsın yakut 😂
Akçakoca'dan dönerken Hendek'de Park Shop da gördüm bu reçeli.Markası Alaçatı idi.Çok merak ettim bir kavanoz aldım.Ama sonra hayıf hayıf hayıflandım niye daha çok almadım diye.Hendek'e yolu düşen var mı diye arandım, her markete baktım falan.
Sonra dedim ki kızım internet denen her deva bir şey var üstelik senin de atalarından gelme uydurma kaydırma yeteneğin var😀Yeni evliyken ıspanak diye roka almışlığın,dövme buğdayı bulgur sanıp kocana ondan pilav yapmışlığın,pastalara karbonat diye birer çay kaşığı pudra şekeri eklemişliğin var ama olsun.O köprünün altından çok sular aktı.Atı alan Üsküdar'ı geçti,damlaya damlaya göl olur😂Ay o öyle değildi 😂😃😄
Sonra işte araştırıp bir kaç tarif buldum bunun şekeri az dedim şeker ekledim,oncacık biberden ne olcak dedim biber ekledim derken şu tarif çıktı ortaya ve mücevher gibi bir reçelim oldu.Hem acı hem tatlı ya adını da bu yüzden "hayat reçeli" koydum.
1kg kapya biber.
7-8 adet acı kırmızı Arnavut biberi ya da siz ona ne diyorsanız o biber.
3 su bardağı şeker.
1 su bardağı su(biberler iyice pişsin diye)
Yarım limon suyu
Biberleri ince ince doğrayın.Acı biberleri doğrarken aman eldiven takın.
Şekeri ve suyu ekleyip reçel kıvamına gelene kadar pişirin.Biberlerin rengi cam gibi oluyor.En son limon suyunu ekleyip bir kaç dk daha kaynatın.Sıcakken kavanoza koyun,ters çevirin.Bu işlemden önce yiyeceğiniz miktarı ayırın.Bu miktardan yarım kg lık kavanoz ve bu gördüğünüz kaptaki kadar reçel çıktı.''



Bir de şeftali reçeli yapıp kış hazırlıkları konusunu kapattım, Allah ağız tadıyla yemeyi nasip etsin inşallah.

Ben tabi bu kadar yorulunca kendime bir hediye falan alayım da motive olayım dedim :) Motivasyon çok önemli:)

Çoktandır istediğim kitaplar vardı onları aldım. Bi de aynı gün  Elif Kaymazlı; kendi kitabı ''Kayıp Düşler Kitabı''nı adıma imzalayıp göndermez mi, ballı lokma tatlısı oldu. Tam da kahvemi içiyordum geldiğinde hemen başladım. Elif ile telefonda şahane bir sohbet de yaptık, inşallah  darısı yüzyüze olanına olsun. Körburun/Hikmet Hükümenoğlu hiç bilmediğim bir yazardı. Özlem,Büyükada buluşmasında tavsiye etmiş, mutlaka okumalısın demişti. Sonra bir kaç arkadaşta yine gördüm çok beğenmişlerdi. Sadık Bey/Pınar Kür, Pınar Kür 10 yıl sonra roman yazmış, alınmaz mı hiç. Thibault'lar/ Roger Martin, bu artık zurnanın zırt dediği yer. Çünkü 8 kitap olarak çıkacak ama neyseki YKY üç kitapta toplayacakmış.

Kitap konusu böyle.Filme sıra gelince; Ordu'ya giderken izlediğim  çok beğendiğim çok eğlenceli bir filmden söz edeceğim.Türkçe adı Evim Güzel Evim...

Küçük bir Fransız kasabasındaki fabrika kapandığı için kasabalılar bir bir köyü terkederler. Kasabanın belediye başkanı yıllardır buraya bir yatırım yapılsın diye uğraşmakta.Sonunda bir yatırım fırsatı çıktı ama bir şart var o da kasabada bir doktorun olması.Gazetelere ilan verdiler, ilanda ki kasabayı görseniz koşa koşa gidersiniz.Sonunda bir dr baş vurdu.Doktor kasabayı beğensin diye bütün evleri boyadılar,tabelaları sildiler, dr kriket seviyormuş diye kriket sahası hazırladılar,yalancıktan kriket takımı kurdular,kasabanın en güzel evine sahip olan banka müdürü evini doktora bırakıp kayınvalidesinin evine gitti.Doktorun telefonuna dinleme cihazı koydular kız arkadaşıyla konuşurken hangi yemeği özlediğini söylese tesadüf bu ya lokantada günün yemeği o, oluyor falan...
Bir de son bir tavsiye, artık kış geceleri uzun radyo tiyatrosu dinleyin.Çok güzel oyunlar, Dünya edebiyatından, Türk edebiyatından  uyarlamalar var.Ben Tayz.org dan dinliyorum ama Googleye radyo tiyatrosu yazdınız mı dinleyeceğiniz bin yer çıkıyor.






Bu kadar yeter ay neredeyse yaza yaza, yaz yeniden gelecek:)