
Benim Annemin, Anneannemin, dedemin hatta onların bile annelerinin doğduğu evin pencereleri bunlar... Harmanı görür, verandaya bakar...Tarihi hakkında sonsuz rivayet var... Kuzen Evşen, her odasının duvarının resmini çekmiş, sanırım yavaş yavaş ömrünün son demlerinde... Ocağı bir set üstünde olduğu için Sabahnur teyzemin step yapıyoruz dediği, verandanın baş tarafında hep Anneannemin oturduğu koltuğu herkesin kapma yarışında olduğu, senede bir ay şenlense bile oralar otuz küsur torunun , onların çocuklarının dahi bin anısı olan ev, ne yapılırsa yapılsın Karadeniz'in o rutubetli havasına karşı verdiği mücadelenin sonlarına gelmekte...Duvarlarına aynı bizim Gamze ve Doğa gibi özgürce yazı yazabildiğin,



Hepsini alamadım buraya,çarpım tablosuna varana kadar var,hatta oyunlar oynanmış,kağıt yerine buraya yazılmış,sonuçlar:)
Üstünü değiştirmek istediğinde sandığı , sepeti açıp üstüne uyanı giyebildiğin, dışarı çıkıp avaz avaz bağırabildiğin bir ev burası... Sevdiklerinin bir zamanlar oynadıkları , fındık ağaçları altında evcilik kurdukları yerlerde artık ebedi uykularını uyudukları bahçelerin arasında kimsenin kalmadığı, el ayak çekildiğinde , ben buradayım hep buradayım der gibi duran bir ev...
ve hayat gerçekten de bir sufle gibi...kitap okuyan kız da