Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

17 Temmuz 2008 Perşembe

Evden bi r de , bir hatta iki sivrisinek hikayesi



Biz İstanbulular olarak iyice bir serinledik dün. Yağan yağmur çok güzeldi, ammaa akşam haberlerinde bu yağmurun herkes için aynı anlamı taşımadığını bir kez daha anladık. Yine alt yapısı olmayan seçim semtleri için kabus oldu. Hava öyle bir karardı ki bir ara ev de ışık yakmak zorunda kaldık. Bu gün de dünün serinliği var biraz .
Bu gördüğünüz karikatür, bizim banyoyu tasvir etmekte. Nazlının arkadaşı tarafından çizildi. Baktım sürekli firar etmekte bizim kamlumbağagiller , nam-ı diger gamsegiller attım onları banyoya. Kendileri istedi bunu, geçen yıl bizimle Bodrum tatili bile yapmışlardı, ama bu sene hiç heveslenmesinler çünkü dana kadar oldular artık.
resimde ki bileklikler Gamzenin geceleri yaptığı takı üretiminden örnekler. Uçlarına gümüş objeler ve minik kurdeler bağlıyor ve çok şık oluyorlar. Resimde tam çıkmadı haliyle.


Ev de bir yaz rehaveti var. Mesela ben daha fazla evdeyim hehee. Kızlar da daha çok sokakta. Bu ara , yemek yapma modumdan da çıktım. Ama ev halkı daha memnun. Dün mesela patates köftesi yaptım yanına da domates biber ızgara. Yanına yoğurtlu soğuk buğday çorba ve zeytinyağlı yaprak sarma. Ama hemen açıklayayım. Dondurucuda haşlanmış buğday vardı. Hafif ısıtılıp üstüne yoğurt ve hafif bir sos gezdirildi. Yaprak sarmanın içi ise yine dondurucuda bir önceki sarmadan kalma içdi veeee vay anasını sayın seyirciler Naziş>le birlikte sarıldı. Kızımın ellerine sağlık olsunnn.. Ama patetes köftesi taze tazeydi bakın. Bir kaç haşlanmış patatesi(soğuk olsun). İyice ezin ya da rendeleyin, istediğiniz baharatları katın. Karabiber , kırmızı biber kimyon ve tuz koydum ben. Sonra bir yumurta kırın içine, biraz kaşar rendeleyin, iki kaşık nişasta koyun. Ele yapışırsa biraz daha nişasta ekleyebilirsiniz. Köfte şekilleri verin. Önce una sonra yumurtaya batırın kızartın. Affiyetler olsun. Bir nevi patates kroket gibi işte. Bizim yumurtalı ekmeğin Fransız tostu olması hikayesi. Ben size istesem köfte şekli verin pane edin de derdim hehehheeehe,



Dün geceden bir sivrisinek hikayem var bi de. Tam yatıyordum, kocam- lale galiba sivrisinek var dedi. Nassı yani dedim. Nerden girecek, hem her gün ilaçlanıyoruz alimallah, semtte bile yok o dediğinden. Hemi de pencerede tel var. Acaba rüyamı gördüm dedi. He he he öyledir dedim. Gece bir uyandım parmağım hem kaşınıyo hem de tepem de bir vızıltı. Işığı yaktım yok aradım taradım yok. Biliyorum o benim tepemden gitmez. Mal bulmuş mağribi gibi saldırır. Aklıma geçen yaz Orduya giderken aldığımız sinek - böcek kovucu geldi. Hemen ondan sürdüm koluma bacağıma, gizlice kocamın üstüne de sıktım yattım. Sabah bi baktım tv nin üstünde ama kaçtı elimden namussuz. . Şimdi onu geceye kadar bulup haklamam lazım. Bunu anlatırken aklıma geçen yaz ki sivrisinek olayım geldi. E akla geldi bi kez anlatıcaz.



Geçen yıl Orduya gittiğimde bir gecede köyde yatalım dedim. Herkesi kandırdım. Sülalece gittik . Harmanda oturduk. Sütlaçlar , 150 yıllık sahanlarda sahanda yumurtalar pişti, helvalar kavruldu. Cümbürcemaat okeyler oynandı. Sıra geldi yatmaya. Ben Mecbure Teyzemle aynı odada yatıyorum. Gece yatarken sinek kovucu sıktım, istermisin diye de sordum teyzeme, o da deodorant sıkıyorum sanmış- yok , dedi. Ben gece misler gibi uyudum. Teyzem mahvolmuş, sana baktım hiç gelmiyolar diyo, hepsi benim başıma çöktüler)). İşte böyle bir sivrisinek hikayesinden sonra da bilmem okurmusunuz bir de Ezop tan gelsin




Sivrisineğin Aslan Karşısındaki Galibiyeti



Sivrisinek vız vız uçarken, ,aslanı görmüş. Aslan da kurum kurum
kurumlanıyormuş. Kolay mı bunca hayvanın kralı olmak? Kurumlanır elbette.
Sivrisinek, aslanın bu kurumuna bozulmuş. Karşısına dikilmiş, elleri belinde
meydan okumuş: - Ne kurum kurum kurumlanıyorsun? demiş. Aslansan aslanlığını
bil. Önüne geleni pençelemek, ona buna homurdanıp kükremek de ne oluyormuş?
İşte; evlerde kanlar kocalarına da aynı şeyi yapıyorlar. Aslan mı onlar da
şimdi? Senin bu ettiklerin canımıza tak dedi artık. Erkeksen çık karşıma da
dövüşelim, bakalım kim kimden yavuzmuş? Kanatlarını germiş, iğnesini sivriltmiş,
vız vız diye saldırmış aslana. Aslanın en yumuşak yeri burnu ya, ordan sokmuş
iğnesini, şişirtmiş. Aslan, sivrisinekten kurtulayım derken pençeleriyle burnunu
paralamış, kan içinde komuş. Bakmış sivrisinek zorlu, bir şey yapamıyor ona.
-Tamam, sensin! demiş. Sivrisinek, aslanı yendim diye bir gönenmiş, bir
sevinmiş, sormayın. Başı dönmüş uçarken, örümceğin ağına düşmüş. Çabalayıp
durmuş, canını kurtaramamış. İnim inim inlerken: - Hey yüce Tanrım! demiş. Şu
işe bak, koskoca aslanı pes ettirdim de, şimdi şuracıkta pis bir örümceğin
ağında can veriyorum. Hak reva mı yani? Güçlülerin de mutlaka bir zayıf yanı
vardır. Onu bulup güçlüyü yenince insanın başı dönmemeli. Kendi gücünü bilmeli,
ona göre davranmalı.


Bu günlük yeter bu kadar.