Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Kasım 2010 Cumartesi

Şamdan kavaktan ordan burdan Babamdan

İki gündür kapsam dışıyım. Bizim göçmen kuş yani Babam geldi. Karşılamaya giden Kocam- Lale, inanmazsın bir kamyon eşya var dediğinde abartıyor sanmıştım... Babam savaş hazırlığı yapar gibi, yakında seferberlik ilan edilecek gibi hazırlanmış öyle gelmiş. Aklına ne gelirse , sevdiğimizi düşündüğü bildiği ne varsa almış getirmiş. Yumurtalı ev makarnalarımı dersiniz, incecik salamura yapraklar mı? Arkadaşının yaptığı bizim bayıldığımız özellikle de Zuz'un baş kahvaltılığı olan cevizli bahardan kavaonoz kavonoz mu dersiniz dersiniz işte öle... Artık ben onları dolaplara yerleştirene kadar öldüm...

İki gündür kendimle ilgili yaptığım tek şey, yatakta biraz kitap okuyabilmek... Kendime İkeadan okuma lambası alıp duvara monte ettirdim. Kendim yönünü ayarlayabiliyorum, yatarak mı, orurarak mı okumama göre... aynen projektör gibi maşşallahhh...

Bu gün Zuz kahvaltıya geldi... saat ikide:) tabi geldiğinde değil kahvaltıda evde kimse kalmamıştı:)) ben çayla takıldım ona... Sonra akşama kadar kaçırdığımız dizi tekrarlarını izledik... ara ara takıştık... gülüştük... sürtüştük. Akşam yemeğinden sonra da mallarını aldı gitti... Naziş'de O'na geçti... Off iki gün kü domestik bir yaşam bana iyi gelmedi... yarın sabah ezanı evden çıkacağım dedim... Neyse önümüzdeki hafta full çekiyorum zaten:)


Yeni kitabım İsabel Allende'nin Ruhlar Evi... Bu kitabı şimdiye kadar okumamamın nedeni İsabelle küs olmamızdı... Leylak Dalı barıştırdı bizi. 2000 bin yılında Naziş bir ameliyat oldu ben de İsabel Allende'nin Paula'sını okuyorum tesadüf olarak... Paula çok farklı bir Allende kitabı... Ağır bir hastalıkla hastaneye yataıp, bitkisel hayata giren kızın iyileşir umuduyla baş ucunda beklerken yazdığı notlardan oluşuyor. İşte o kitapdan sonra ben İsabel'e küsmüştüm.
Ruhlar Evinde ise bir aileden ve o ailenin üç kuşak bireylerinden söz ediyor ... okudukça anlatır Zuz'u fıtık ederim merak etmeyin:))

Kitabın çevirmeni Nihal Yeğinobalı... Çok sevdiğim bir çevirmendir... çünkü bir kitabı rezil eden de vezir den de biraz da çeviridir. Çok kitabı çevirisi yüzünden yemek geçmiştir içimden zira.
Nihal Yeğinobalı Genç Kızlar romanının yazarıdır. Kitabı ayzdığında 20 yaşındaymış. O zaman göre erotik bulununca Fransızcadan çevrildi diye uyduruk bir adla yayınlanmış. Hatta o baskı vardı bende ama malesef ki yürütüldü ve yeni baskıyı aldım. Yeni baskıda yazar Nihal Yeğinobalı olarak yayınlandı... Kitabı kendisinin yazdığını iki ya da üç yıl önce açıkladı zaten...( BEN DE BUNU DAHA ÖNCE YAZDIM DI ZATEN)
Bunların dışında bir aksiyon yok sözü edilecek... Keyifli bir cumartesi akşamı olsun...

Kitap açıklaması

Clara del Valle neden dokuz yıl konuşmadı ve öldüğü zaman nasıl oldu da annesinin kesik başıyla birlikte gömüldü? Şili´nin seçimle gelen ve askeri darbeyle yıkılan solcu Başkanının son saatleri nasıl geçti? Nobel ödüllü büyük Şair Pablo Neruda´nın cenaze töreni nasıl bir gösteriye dönüştü? Bunlar, Isabel Allende´nin bu ilk romanında yer alan ilginç olaylardan bazıları. Şilili yazar Isabel Allende, Latin Amerika edebiyatının şu son yirmi yıl içinde yarattığı en büyük romancılardan biri. Ruhlar Evi adlı bu romanında yazar, bir ailenin üç kuşağını, yetmiş yıllık bir süreç içinde, Gabriel Garcia Marquez´inkine yaklaşan bir ustalıkla anlatıyor. Romanda, yaşayan kişilerle geçmişin ruhları iç içe. Latin Amerika edebiyatlarında görülen `büyülü gerçeklik´ bu romanda da tüm görkemiyle işleniyor. Sınırsız bir düş gücü ve anlatım ustalıkları, Isabel Allende´yi çağımızın en başarılı romancılarından biri yapmaya yetiyor.