Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Eylül 2008 Cumartesi

TAVSİYE EDERİM))))

Dışardan gelen herkes havanın çok sıcak olduğunu söylüyor ama ev püfür püfür. Sağolasın ceviz ağacı. Bazen ona bakmak bile içimi ferahlatıyor. Emperyalist , yayılmacı bir politika ile her tarafı kaplıyor ama hiç olmazsa faydalı. Gerçi alt kat komşum gerekli izinleri aldığını ve biraz budanacağını söyledi geçen gün, çünkü ona gün güneş göstertmiyor:)). İçim cızladı. Bu kadar sözünü ettim ama bi resmini koymadım dimi size, bundan sonraki yazıya söz.



Dışardan gelenler dedim de evde benden başka kimse var sanmayın. Bizim ev , sürekli bir devinim halinde , girenler çıkanlar. Trafik lambası falan koymayı düşünüyorum bazen.



Dün akşam iftar satini beklerken Sunay Akın'ın programını izledim. Ihlamur Kasrından yayın yapılıyordu. Amanın benden kaçmış. Hiç gitmedim oraya. Muhteşem güzellikte bir yer. İçinde yazlık kışlık kafeteryalar bile mevcut. .Her çeşit ağaç var, çeşitli ülkelere ait. 20-25 Kasımda çok güzel oluyormuş, bahçedeki ağaçların görüntüsü.Benim en favori ağacım manolyadır. Ondan da orda çok varmış. Ben notumu aldım bile. Yalnız pazartesi perşembe günleri kapalıymış. Benim bula bula pazartesi Rumeli Hisarına gidip, Hisarın kapısı önünde dışarda kalmışlığım var )).Neyse konuyu karıştırmayalım, benim gibi sonbaharda ağaçların görüntüsüne bayılıyorsanız, o yaprakların sararmasını , kızıllaşmasını izlemek istiyorsanız Ihlamur Kasrına gidi gidiverin.
IHLAMUR KASRI


Biraz önce manolya dedim ya benim manolyalı bir anım var hehehehe. Biz Ordudayken , annemin bir terzisi vardı. Malum o zaman konfeksiyon bir çok gelişmemiş. Annem beni durmadan terziye gönderirdi, malzeme götürür ya da elbiseleri teslim alırdım. Terzinin bahçesinde de kocaman bir manolya ğacı vardı. Gerçi bizim mahallede hemen herkesin bahçesinde vardı. Bu manolya güzel çiçektir hoş çiçektir de karşıdan bakacan ona , koklayınca solar. Bir gün gittim, kadıncağız elbiseleri getirmek için içeri gitti, beni de salona aldı, oturdum bekliyorum. Anah sehpanın üstündeki vazo manolyalarla dolu. Ben şimdi illede koklamak istiyorum, ama solacak kadın kızacak diye de ödüm kopuyo. Kokladım tabii, biraz buruştular o kadar. Ama ödüm kopa kopa niye o işi yaptım anlamam.



Bu akşam maç var. Şahsen Fatih Terim'in yerinde olmak istemezdim. Bu konudaki tek yorumum budur.



Dün akşam yeni bir dizi başladı. Gece Sesleri. Ayşe Kulin'in bir kitabından senaryolaştırılmış. Ayşe Kulin hayatta olduğu için izin vermez kitaplarının lastik gibi oraya buraya çekiştirilmesine. Yaprak Dökümünü rahmetli Reşat Nuri ahiretten hala yaprak yaprak yazıp göndermiyo herhalde.

Dün gece bir kitaba başladım. “Kolera Günleri”nde Aşk adı. García Márquez' e ait. . Çok sevdiğim bir yazardır. Yüz Yıllık Yalnızlık la tanıdığım ve tüm kitaplarını okuduğum bir yazardır. Bu kitabı da yeni değil ama sıra gelmemişti. Bazı yazarları sondan başa doğru okuyorum bazen. Mesela tüm kitaplarını okuduğum Amin Maoluf'un ilk kitabı Afrikalı Leo'yu da daha yeni okuyorum. Kitaptan açılmışken, Orhan Pamuk'un son kitabı Masumiyet Müzesi ni çok merak ediyorum. Geçen gün okuduğum bir eleştri onun çürük maydonoz ve kokmuş yumurtayı bile pazarlayabileceğini, sözü okura bırakmasını yazıyordu. Vatan Gazetesinde Necati Doğru yazmıştı. . Yani artık dünyada her şey pazarlandığı için bir şey diyemiyorum tabi. Biz eskiden nasıl takip ederdik kitapları hatırlamıyorum. Ama galiba herkesin sürekli gittiği kitapçılar vardı. Oradan takip ederdik, ben Milliyet Sanat Dergisi alır oradan takip ederdim. Şimdi günlerdir okuyorum, Masumiyet Müzesinden alıntılanmış yazıları. Kitap biraz da erotik ya, en erotik bölümler seçilmiş. Bi kere sölim bu kitap çok satar. Zaten ilk 70 bin satılmış. Bir gazete roman kahramanına adfen hepimiz Sibeliz diye başlık atmış. Şimdi bu kitabı okumamak kabil mi?, ben kendi adıma pazartesi günü alıcam mesela.

Şimdi bu yazı nasıl verimli bir yazı oldu, Ihlamur Kasrına gidin dedik bi de tarih verdik , biraz kitap mitap dedik işin içine kültür de kattık. Dizi dedik güncellği yakaladık. E maçıda haber verdik . Saat yedide başlıyor umutmayın. Bi de magazin haberi vereyim İbraam Tatıses Flarmoni Orkestrasıyla konser verecekmiş, yağmur Atacan karısı aş erer diye motosiklet almış evin kapısında bekletiyomuş. He sorarım size sorarım nerde bulacaksınzı benim gibisini he

A durun bi de sahurluk bi tarif vereyim. İki- üç patatetsi rendeleyin, 100-150 ger da kaşar rendeleyin içine biraz dereotu ve maydonoz kıyın incecik içine tuz karabiber koyun bir kaç ta yumurta kırın çırpın kaşık kaşık dökerek yanmaz tavada altlı üstlü kızartın . Patetesler çiğden olacak , ve suyunu iyice sıkın .

He bi de bakın etiketlerime Orhan Pamukla ,patates mücveri yanyana gelmiş. Kim aynı yazıda buluşturabilirdi ikisini sorarım size)))

HADİ GİTTİM ŞİMDİ BEN.