Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Eylül 2009 Salı

Salının akşamı

O yeni nesil bebeklerden, ilgi alanında bilgisayarlar, cep telefonları var. Naziş de baktı ona fırsat vermiyor, bu önlemi aldı. Artık birlikte çalışıyorlar. Arada yine ablasınınkine sarkmıyor da değil yine de. Bizim açık renk salonun ortasında , masanın baş köşesinde duran cart mavi sandalye O'na ait. Her gelen de soruyor bu kimin diye, biz de bu , bizim evin yeni efendisinin tahtı diyoruz:))

Bu gün, öğleden sonra karı- koca yollara düştük. Beyoğlu, Cihangir, Çukurcuma da dolaştık. Eniştemi ziyaret ettik. Kemancı Bar da çıkan kavgaya tanık olduk. Yollar birbirine girdi, polisler koşuşturdu, bizim meraklı millet oraya doluştu. Biz tam oradan geçerken olayın patlak vermesi de enteresandı hani. Sonbahar gelmişti Taksim'e. Lavanta satıcıları, kestaneciler çıkmışlardı piyasaya. Hava çok güzeldi, biz birer t-shirt le çıktık. Ama bot, çizme giyen hatunlar vardı. Tamam kombineleri güzeldi, mini elbiselerin altında uzun çizmeler pek yakışmıştı ama kışın ne giyeceğiz anacım. Bu ara kocamın iş yeri tadilatta , fırsattan istifade geziyoruz, bir programım da Ada'ya.



Benim okey grubumla buluşmalarım da başlıyor. Perşembe günü sancak alabanda deyip bizim ev de başlıyoruz turlara.

Bu arada alınacak kitaplar listem doldu taşıyor. İlk sırada Açlığın Şarkısı ve Moskof Cariye Hürrem var. Kitapları alayım, bir başlayayım , sonra bu konuda konuşuruz.


Yeter akşam akşam şimdi , Canım Ailem dizisini izlemek üzere salona yollanmalıyım.

SALI SALI

Günler kısaldı ama bizim için uzadı. Çünkü; gün artık bizim ev de , 05.45 de başlıyor. Malum okullar açıldı aslında nihayet açıldı demeliyim, Türk eğitim tarihi, böyle bir geç eğitime başlama tarih,i henüz görmedi. Neyse orası benim üzerime vazife değil, pek muhterem devlet büyüklerim varken, her bayram tatilinin kıçına iki üç gün daha yapıştırıp onu anlı şanlı tatile dönüştürenler varken. Laf aramızda çalıştığım dönemlerde pek hoşuma giderdi böylesi durumlar heheheheh. Şimdi işin ucu bana dokunmaya başlayınca böyle afra tafralar yapmaya başladım. E millet 10 gün ev de olup, üç öğün hizmet beklerse, mutfak 24 sat hizmet verirse olcağı bu :))).Karşıyım abi uzun tatillere karşıyım. Ben bu fırsattan istifade tatile gidersem olabilir :))).

Neyse işte! dediğim gibi, sabahın köründe pörtlüyoruz. Servislerin, trafik yüzünden erken yola çıkması sebeplerden bir tanesi. İkisinin de okulunda kahvaltı çıkıyor , kahvaltı merasimimiz yok ama, evde bir harket bir bereket sormayın gitsin. Bi de Anneee olmuş mu?? bu, bunla diye sormalar.Akşamdan hazırlanıyor giyinilecekler ama nedense bu soru hep sabah sorulur. Bir de hava soğuk mu?? acaba sorusu. Uzatın parmağınızı dışarıya bakın dimi.

Dün, Cancanla hasret giderdik. Biz O'na bol bol sarıldık O da bizi bol bol ısırdı. 12 gündür görüşemiyorduk. Tatilde, büyümüş, bronzlaşmış daha bi yakışıklı olmuş.Gelirken Kaş'ın çok sevdiğim kırık zeytininden ve kekiklerinden getirmeyi unutmamış. Geçen yıl Gamse ile son anda pazara dalmış, İstanbul'a gelince de niye az aldık diye hayıflanmıştık. Kırık zeytinler, tek tek elde kırıcıyla kırılıp, salamura yapılıyor. Üzerine de kekik serpin enfes olur. Cancanla birlikte kahvaltı yaptık. Naziş de Kipur nedeniyle evdeydi. Yabancı okullar da çalışmanın bir faydası da, bizim tatillere ek olarak bir de onların bayram tatillerinin olması. Naziş de hep yabancı okullarda çalıştığı için bu hakdan bol bol faydalanıyor. Geçen hafta da Roşaşana tatili vardı.

Dün akşam iki dizi başladı. Ezel ve Kapalıçarşı. Ezele bir baktım, senaryosunu yazdım. Kapalıçarşıyı da yazdım ama izlerim. Tüm zamanların en yakışılısı Nejat İşler ve ne kadar dram oynarsa oynasın benim için 7 Numaranın Sabiti olan, çok güzel Mihriban söyleyen Olgun Şimşek var. Erkan Can'ı da unutmayalım. Fırtınada ki İmam rolüyle kalbime taht kurmuştur.

Gece kabus görmüşüm, vik vik edince kocam uyandırdı. Sonrada ne gördün , ne oldu sorgulaması , sabah konuşuruz dedim. Garip bir suya düştüğümü hatırlıyorum, birinin parmağı kopmuş onu arıyormuşum. Suyun üstünde bir şeyler vardı onlara basarak yürüken cup diye düştüm. Su berraktı ama dibinde kalıntılara benzeyen bir şeyler vardı. Valla peşin peşin sölim, şuran açık kalmış, buran açık kalmış esprisi çok bayatladı. Ama yeni bir esprisi olan varsa çekinmesin yapsın.

Kalktım, yeşil çayımı içtim, tostumu yedim, sabah gazetelerini okudum, biraz nette gezindim, hadi bi yazı yazayım dedim , yazdım saat oldu 08.25. Gidip biraz şekerleme yapayım tv karşısında , sonra bir kahve ile kendime gelirim. Hadi bakalım gününüz aydın olsun, iyi bir gün olsun.