Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Ah Mualla...

Aslına bakarsanız bu gün yazı yazmak niyetinde değildim. Çok işim vardı ama az önce gelen bir yorum bu yazıyı yazmama neden oldu.

Yorumu yazan kişi Mualla. Bizim Zuz'un çocukluk arkadaşı, benim çocukluk arkadaşım Canım Nimet'in kızkardeşi. Beni hatırladınmı diye sormuş. Yazılarımı takip ediyormuş. Hiç ama hiç unutmadım ki...Annelerimiz arkadaş, biz çocuklar hepimiz arkadaş.O Zuz'la kapının önünde çizgi oynar, biz başka heyecanlar peşinde koşarız.. Ben hala rüyalarımda Mualla'ların evinin üstüne çıkar çam ağacına taş atar kozalak düşürür, oracıkta taşla kırar içindeki fıstıkları çıkaırırım. Ya da boğazımız ağrır , annem git Ayten Teyzenlerin taflan ağacından yaprak al gel der.Ben iterim tathta kapıyı- Ayten Teyzeee diye bağırırım. O kauçuk gibi yapraklar boğazı nasıl ısıtır şıp diye geçirirdi hastalığımızı.Nimet, Ben , Ayşegül üçümüz. Evlerimiz bir üçgen oluştururdu. Geceleri ıslıkla haberleşirdik, sigara izmaritinden fal bakardık. Annelerimizin paketinden sigara çalardık. Ama Nimet'in yöntemi süperdi. Sigarayı alttan açar, bir iki tane alır, geri yapıştırıdı. Defalarca yazdım di mi buradan. Zaferi Milli Mahallesini...Hepimiz bir yerlere dağıldık. Görüşemedik ama her Ordu seyahatinde birbirimizden haber aldık.Çook yıl geçti , çok sular aktı., çok şey değişti hayatlarımızda. Kocaman kocaman çocuklarımız oldu. Artık hepimizin annesi cennette komşu...

Dünü anlatmayacağım bu yazının üstüne , yine gezmeli tozmalıydı sadece onu söyleyeyim:)))