Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Yıllar sonra yeniden



Evvveeet çok güzel bir hafta Sonuna çook güzel bir başlangıç yaptım. Kendisini en son nişan törenimizde gördüğüm lise arkadaşımla bu gün sabah, Koruda, erguvanlar, laleler, menekşeler arasında, boğaza karşı şahane bir kahvaltı da buluştuk. Benim evlendikten sonra bir süre İstanbul dışında olmam, yazları başka yerlerde olmamız , onun evliliği , telefonların değişmesi , cep telefonu ve facebookun henüz icat edilmemiş olması falan filan. Bulduk ya birbirimizi buluştuk ya yılları biz hemen kapatırız. Bu gün ilk 10 yılı kapattık bile. Nermin benim lisedeki beş kişilik çetenin üyelerinden. Hani hep anlattığım , Yeni Kapı , Samatya Sahilindeki tüm öğrenci kahvelerini mekan tuttuğumuz yıllardan...Birlikte çok okul kırdık, harçlıklarımızı paylaştık, çok filmler izledik. Annelerimizin paketinden yürüttüğümüz sigaraları birlikte içtik. Kimseyle paylaşmadığımız en gizli sırlarımızı paylaştık. Nermin , bu gün söylemeyi unuttum, babanla gittiğin Avrupa seyehati dönüşünde bana getirdiğin takma kirpikleri hatırladın mı???


Saat 10 da Koru'da Dilruba Restoran da buluştuk. Saat 12 ye kadar sohbet , muhabbet kahvaltımızı yaptık, sonra yürüyerek Korunun sahil girişine indik. Oradaki Bordo Köşk de kahvelerimizi içtik. Konuşa konuşa yeniden acıktık, çay pasta seromonisi yaptık. Tüm arkadaşlarımızın kulaklarını çınlattık. Hocalarımızı andık. Sonrada sahilden, Paşa Limanı istikametine yürüyüp , Üsküdar' a geldik. Nermin taa Ataköyden gelmişti, o yüzden çok akşama kalmadık. Ama en yakın zamanda bu kez Florya'da bir program yapıp ayrıldık.

Bu gün bizim pazarımız, artık yaz sebzeleri ile yemyeşil bir pazar var. Birazdan çıkıp dolaşacağım. Biraz değişik otlar alacağım.


Akşam biraz dizi, biraz kitap ... dün akşam okurken aldığım alerji hapının etkisiyle uyumuşum, farkında bile değilim. Elimdeki kitap ah başlayıp başlayıp bıraktığım Limon Ağacı. Bazı kitapların buluşma vakti var geçen röportajında Elif Şafak söylemişti, ay galiba ben de yazmıştım. Neyse, işte Limon Ağacı ile sonunda buluştum. Bir kez de Orhan Pamuk'un Beyaz Kalesinde aynı olmuştum. Sonra hem de yıllar sonra bir çırpıda okuyunca neden öyle yaptığıma şaşırmıştım.

Bu akşam efsane bizim eve geri döndü... Naziş elinde koca bir çanta ile geldi, içinden kaplumbağa ve küveti müveti çıktı. Daha önceki kaplumbağa maceralarımızı hatırlayanlar var mııı? Gamsegamse onları besleye besleye nasıl azmana dönüştürmüştü, nasıl yuvalarından kaçıp evde kayboluyorlardı, kocamın adı kaplumbağa dedektifine çıkmıştı. Çünkü bir tek o buluyordu onları...

düzenleme1- Ezelden içime fenalık gelmeye başladı, hep oyun hep oyun yani nereye kadar... Türk Malı nı izlesem acaba daha mı az sinir olurdum. Ya da şartmıydı ille de bir şey izlemek... git Limon Ağacını oku kadınn.