Bugün bizim evin her ferdinin kendi özel programı vardı. Kahvaltıyı yaptık ve dağıldık:)
Benim bugün kü programım çok keyifliydi. Natali( Baykuş Gözüyle) Zeynep ( Düşlerin Rengi) ve Özlem( Macera Kitabım) önce Kadıköy'de Türk Kahvecilerinin olduğu sokakda buluştuk, kahvelerimizi içip , sohbet ettik. Özlem sadece kahve kısmına katıldı ve masalsı bir macereya doğru koşarak gitti:))
Karnımız acıkınca Mercan'da midye kokoreç partisi yaptık... Film, kitap zevki paylaştığın arkadaşlarınla bir de ortak damak tadı keşfedince tadından yenmez oluyor , birlikteliğin keyfi...Bu arada Zeynep'in de Gamse kadar kokoreç sever biri olduğunu öğrendik:)Karnımız doyduğuna göre artık sohbete daha derin dalma vakti gelmişti. Seyhan Kitapevinin terasına konuşlandık ve filmler, kitaplar, güzel mekanlar, gündelik yaşamlarımız üzerine şahane bir sohbet yaptık. Sohbet , manzara, hava herşey herşey muhteşemdi. Hatta bir ara güneşten kaçmak için masa değiştirdik.Zeynep, yeni döndüğü İsviçre seyehatinde bizleri de unutmamış, hediyelerle gönlümüzü hoş etmiş, ağzımızı tatlandırmıştı...
Herşey çok güzeldi ama gün akşam oldu eve dönüş vakti geldi.
Aşağıda gördüğünüz resim, kardişimin yani Zuz'un bizim için yaptığı incir reçeli...Ordu usulü, olgun incirden yapılıyor...İçine kavrulmuş fındık veya ceviz, badem koyarak yerseniz , tatlı vazifesi de görür, icabında:) biz mesela bu akşam öyle yaptık.
Cumartesi akşamları biraz televizyona takılalım diyoruz ama yok yav, izleyecek birşey bulamıyoruz. Dandik dandik yarışmalar... Digi kanallar desen onlarda da kayda değer bir şey yok. Birazdan kendi odama çekilip kitabıma gömülücem.
Yarın için, kızlar evde oturmaya karar vermişler, film ve pizza partisi yapalım demişler... Ben bunları dedikodu olarak duydum şimdilik:)) Henüz bir araya gelemedik. Sizin programınız nedir, eee bugün neler yaptınız bakalım....
Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
13 Ekim 2012 Cumartesi
UZUN HİKAYE
Uzun Hikaye; gerçekten de uzun ama çok güzel bir hikayeydi... İyi insanların varlığına inanan,tek servetleri dürüstlük olan, trenlerin, kara trenlerin , aşkın hikayesiydi... Bir masaldı belkide... Biz ailece sevdik. Belki de iyi insanların hal var olduğuna inandığımızdan, çocukluğumuzda yaptığımız uzun upuzun tren yolculuklarına olan özlemimizden, eşitliğe, aşka inandığımızdan sevdik belki de...
Her sinema sezonu açıldığında , her cuma günü yaptığımız geleneksel aile sinema günümüzdü bugün. Her zaman ki sinemamızda, yine salonun en arka sırasında, tam perdeyi ortalayan her zaman ki koltuklarımızda izledik. Neden cuma derseniz, çünkü filmler cuma günü vizyona girer, çünkü kızlar cuma günü erken çıkarlar okuldan. Filmler tazedir, henüz hakkında konuşulmamıştır, gençtirler daha...
Seans başlamadan bir saat önce buluştuk, önce bir şeyler yedik sonra da filmimizi izledik. Sinema çıkışı, tıngır mıngır yürüyerek eve geldik. Maç akşamıydı malum, Yalan Dünya yalan oldu ama maç da yalan oldu.Milli takım yenildi...
Kütüphaneden aldığım; Ayfer Tunç'un ''Aziz Bey Hadisesi'' adlı kitabını okudum, tamburi Aziz Bey'in hikayesini...Sevdiği kadının ardından memleketi bırakıp giden, hayal kırıklıkları içinde dönüp, memleket, ölüyorum dediğinde, ne dediğini anlayanların olduğu yerdir diyen Aziz Bey'in, döndüğünde artık hep hüzünlü şarkılar söyleyen Aziz Bey'in hikayesiydi...Severim Ayfer Tunç'u bu kitbı da Bir ''Yeşil Gece'' benim için 2009 yılında yayınlanan en güzel kitap olan bir '' Deliler Evi'' değildi ama iyiydi diyebileceğim bir kitaptı...Küskünlükler kitabıydı...
Böyleydi işte bugün de... Kayda girsin böylece...
Haydi gittim ben ...İyi bir hafta sonu olsun... Güneş içimizde parıldasın
Her sinema sezonu açıldığında , her cuma günü yaptığımız geleneksel aile sinema günümüzdü bugün. Her zaman ki sinemamızda, yine salonun en arka sırasında, tam perdeyi ortalayan her zaman ki koltuklarımızda izledik. Neden cuma derseniz, çünkü filmler cuma günü vizyona girer, çünkü kızlar cuma günü erken çıkarlar okuldan. Filmler tazedir, henüz hakkında konuşulmamıştır, gençtirler daha...
Seans başlamadan bir saat önce buluştuk, önce bir şeyler yedik sonra da filmimizi izledik. Sinema çıkışı, tıngır mıngır yürüyerek eve geldik. Maç akşamıydı malum, Yalan Dünya yalan oldu ama maç da yalan oldu.Milli takım yenildi...
Kütüphaneden aldığım; Ayfer Tunç'un ''Aziz Bey Hadisesi'' adlı kitabını okudum, tamburi Aziz Bey'in hikayesini...Sevdiği kadının ardından memleketi bırakıp giden, hayal kırıklıkları içinde dönüp, memleket, ölüyorum dediğinde, ne dediğini anlayanların olduğu yerdir diyen Aziz Bey'in, döndüğünde artık hep hüzünlü şarkılar söyleyen Aziz Bey'in hikayesiydi...Severim Ayfer Tunç'u bu kitbı da Bir ''Yeşil Gece'' benim için 2009 yılında yayınlanan en güzel kitap olan bir '' Deliler Evi'' değildi ama iyiydi diyebileceğim bir kitaptı...Küskünlükler kitabıydı...
Böyleydi işte bugün de... Kayda girsin böylece...
Haydi gittim ben ...İyi bir hafta sonu olsun... Güneş içimizde parıldasın
Etiketler:
Ayfer Tunç,
Aziz Bey Hikayesi,
film,
kitap,
uzun hikaye
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)