Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Haziran 2009 Çarşamba

Uyumuşum, uyandığımda biri sepet dolusu rüya gördüğümü hatırladım. Oradan oraya koşturuyordum. Sanki gün içindeki yorgunluğum yetmezmiş gibi.

Sabah en son Gamse evden çıktınca - hadi Lale dedim durma , erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır. İkisini de yaptık evelallah. Bu gün temizlik günüydü. Dün Can vardı. Can olunca ertesi gün enkazın ortasında uyanıyorsunuz. Her tarafınız ağrıyor. Yerlerde yatıp yuvarlanmaktan. Yere yastık koyup yatıyorum, mal bulmuş mağribi gibi koştura koştura gelip üzerime atlıyor.Yüzümü, gözümü nere önüne gelirse öpmeyle karışık ısırıyor, ben kendimi sakındıkça yüzümü ortaya çıkarmak için saçlarımdan çekiyor. İkimiz de çığlık çığlığa bağırıyoruz.Dışardan sesimizi duyan olsa cinayet işleniyor sanır. Evinde canına okuyoruz bu arada. İşte; bu gün ev baştan aşağı temizlendi , paklandı, çamaşırlar yıkandı asıldı. Biber, kabak dolması da pişince. Doğru banyo ondan sonra da kitabımı aldım uzandım. Aslı Erdoğan'dan Kırmızı Pelerinli Kent'e başladım dün akşam. Biraz okuyunca uyku bastırdı , o kadar tatlıydı ki ama epi topu 45 dk uyumuşum.

Gözümüz aydın Mehmet Topuz Fenerbahçe ile anlaşma imzalamış. Bu konuyu size anlatmaya valla gücüm yetmez. İrgenç bir transfer hikayesi diyebilirim. Herkesin ne koparsam kardır diye üstüne atladığı yağız Anadolu futbolcusu. Kapanın elinde kalacaktı , ya da tarihe gömülecekti. Sonunda Fenerbahçe de kalmış. Bakalım spor programlarında ne konu bulup konuşacaklar. Bir haftadır kafamı şişirdiler. Maçlara yayın yasağı geldi ya bunlara da çenesi düşük kocakarılar gibi konuşmak kaldı. Hele Ahmet Çakar meydanı kimselere kaptırmıyor. Önce pehlivanlar gibi konunun etrafında dönüp dolaşıyor ta ki, rakiplerinde takat kalmıyor , voleyi vuruyor. Yanındakiler ancak Sayın Çakar, sayın Çakar , sayın çakar çakmaz çakan çakmak diye dursun atı alan Üsküdar'ı geçiyor.

Bir de bitti mi şu Türkçe Olimpiyatları , çocuklar çok şekerler de , yok Başbakanın yok Cumhurbaşkanının önüne çıkıp tekrar tekrar şarkı söylettirilmiyorlarmı gıcık oluyorum. Sanki Türkçe aşkına öğrendi bu şarkıları çocuklar. Gülen Okullarının bir promosyonu olduğunu Mısırdaki sağır sultan bile biliyo da. Bizim Zatı muhteremler haklarındaki dedikodular bu kadar ayyuka çıkmışken yinede buralarda boy göstermekten, duygu yoğunluğuna , duygu seline kapılmaktan kendilerini alamıyorlar.

Bu akşam biraz Avrupa Yakası takılıp yine kitabıma gömülücem e hadi gittim ben.


not: Bu gün Tibetdiyarından , doğum günümü kutlayan bir kart aldım. İçim öyle tuhaf oldu ki anlatamam. Ne şahane bir şey şu blog dedim yeniden yeniden. Teşekkürler kendisine buradan da, günümü aydınlattı, renk kattı. Doğum günümü şimdiden daha bir güzel kıldı.