Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Leylak Leylak havada

 Leylak Dalı;İstanbul semalarında uçtu sanki, sanki diyorum   çünkü bir göründü bir kayboldu,geriye birlikte olunan çok güzel bir günün tadı kaldı.Gelmeden günler öncesi programımızı yaptık ve  küçük sapmalar olsa da aynen uyguladık. Sapmaların nedeni tabiki de benim ,çünkü İstanbul'da kaybolmaya ben  henüz yürürken başlamışım. İlk kayboluşum bir yaşında Kapalı Çarşı'da olmuş.Henüz kavak yelleri başlarında esen anamla babam, misafirlerini gezdirmek için Kapalı Çarşı'ya götürmüşler. Gezerken gezerken -Lale nerede demişler... Senin elini tutmuyo muydu, hayır senin elini tutmuyo muydu derken; Babam heyecanlanmayın ben onu bulurum demiş. Ve  bir gelinlik mağazasının önünde beni aval aval gelinliklere bakarken bulmuş. Çünkü az önce yanından geçerken aynı bakışlarla bakmışım oraya ve babam farketmişmiş.Bu da erkenden evleneceğimin habercisiymiş demekki :)Neyse efenim İşte ben Balat'da bir kaybolma olayı yaşatıp, asıl gitmek istediğimiz yere değil de  ama neyseki görmekten keyif aldıkları bir yere çıktı yolumuz :) Hem Orhan Kemal'in evini görüp ne yapacaktınız eski püskü bi ev işte heheheheeh onun yerine güzelim Gül Camiiyi gördü  Funda ve Özlem :)

Neyse efenim sadede gelelim ve günün başına dönelim. Sabah kahvaltımızı Kız Kulesini seyrede seyrede Filizler Köftede yaptık. Burası benim en favori mekanlarımdandır, biliyorsunuz. İstanbul'u kısaca gezdirmek istediğiniz bir varsa hiç yorulmayın buraya getirin. Aha deyin Kız Kulesi, Galata Kulesi, şu gördüğün Dolmabahçe Sarayı, yanındaki Çırağan Sarayı... Karşında Tarihi Yarımada, o gördüğün Topkapı Sarayı, azcık sağa kaydır bakışlarını  Sultan Ahmet Camii, arkada görünen Süleymaniye...Daha ne olsun  di mi?)... Kahvaltımızı Funda, Leylak, Özlem(Macera Kitabım) ve Ekmekçi Kız ile birlikte uzun uzuuun ve çok keyifli bir sohbet eşliğinde yaptık. Sonra Ekmekçi Kız bizden ayrıldı. Leylak ve Funda  tekneyle ''Kız Kulesi''ne geçti. Özlem ve biz kıyıda bekledik onları... Leylakım da boş durmamış bizi tekneden fotoğrafla tespit etmiş :)



 (Sanırsın ki biblo ayol)

 (Leylak'ın bizi tekneden tespit ettiği foto, mübarek paparazzi olaymış :)

Sonraki program; Haliç Vapuru ile Haliç'de gezinti idi... Hemen vapura yetiştik ve Haliç'deki kiçük iskelelere uğraya uğraya vardık son durak olan Eyüp'e...Kimse Eyüp'de inmek istemeyince vapurdan inmedik ve   geri dönüp Ayvansaray İskelesinde indik. Oradan da ver elini Bozdoğan Kemeri yanında Fatih Kadınlar Pazari içindeki Şeref Büryan Salonuna...Büryanlarımızı yedik, yayık ayranlarımızı içtik hayde şimdi de Zeyrekhaneye çay içmeye dedik. Yorulan ayaklarımız burada dinlendi azizim. Bizden başka kimsecikler de olmayınca biz oraya bi yayılı yayılıverdik :) Kahveler, naneli limonatalar,  güzelim manzara derken aaaa akşam oluyo kalkın daha çok iş var üstelik de gece Kadıköy programı var diye birbirimizi harekete geçirdik...
( Elimde en sevdiğim içeceğim ile bendeniz, Haliç Vapurundan gülümser Leylak'ın objektifine)




 (Bozdoğan Kemeri gölgesine sığınan İstanbullular :))
( İşletmesini Koç Ailesinin yaptığı Zeyrekhane)
 (Zeyrekhane'nin karşısında bulunan Molla Zeyrek Camii... Sittin senedir tadilatta)

Ben buraya gelmişken artık bir Orhan Kemal'in yaşadığı sokağı falan görürsünüz dediydim, amacım eski sokaklardan dolaşa dolaşa onları Balat'a indirmekti. Ama ben ne yaptıysam onları Balat'ın Bağdat Caddesinden:) indirdim Balat sahiline... Ama neyse Gül Camii ve bu Bizans kapısı kurtardı beni :)






Biz bunları yaparken akşam olmuş farketmemişiz. O sırada Kadıköy'de ''Hamsi Pub '' da bir grup da bizi beklemekte... Hemen Eminönü-Kadıköy vapuruna koşturduk. Vapurun yan tarafında açıkta yolculuk yaptık da biraz sıcağı attık üstümüzden...

Günün altın vuruşu Hamsi Pub da oldu... Bir kaynaşma, bir muhabbet gitti anlayacağınız...



Tadı damağımızda kaldı Leylak'ım... Sankime sankit bi setap gördük... Yine gelin, geniş geniş gelin...




Not: Ayvansaray'da bindiğimiz takside, yok ben ödeyeceğim, hayır önde ben oturuyorum ben ödeyeceğim   diye biz didişirken - en iyisi ben almayayım diyen Çorumlu şirin taksicimiz de bugünün güzellikleri arasındaydı...