Lise yıllarımın, gençliğimin en yakın tanığı Nermin'in misafiriydik Ecemkuş'la... Keyifli keyifli sofralarında ağırladı bizi... Nermin öyle biri ki, öyle bir karşılar ki sizi - ay iyiki gelmişim, bak ne kadar mutlu ettim onu dersiniz... Öyle içten hissettirir ki hemen o duygu geçer insana...Ecem'le biraz rötarlı bir yolculuktan sonra Saroz Körfezi'nde ki Bolayır Köyü sapağında indik ve orada bizi üç saatir bekleyen Hüseyin Bey'in taksisine bindik :) Nermin'e yoldan zaten çaaayyyy çaaayyyy demiştim:) Hemen çay sofrasına kurulduk...
Çaydan sonra yürüyüşe çıktık, bir bahçeye daldık lokum gibi incirleri yuttuk resmen...

Sonra sahile kurulup sonbaharın ilk gününün güneşini batırdık, yaza veda ettik...

(gecenin yıldızı pasta şeklinde süslediği bu meyva tabağıydı... Bi misafirim gelsin hemen hemen aynısını yapacağım :)
Yatağa yattığımda gerek yolculuğun verdiği yorgunluk gerekse sevdiklerle birlikte olmanın rehavetiyle öyle bir uyumuşum ki, gözümü açtığımda aşağıdan Nermin'in söylediği şarkıyı duydum. Hanım sultan Ece Hanım'da balkonda salıncağa kurulmuş örgüsünü örmekteydi... Kahvaltı masası da gördüğünüz gibi hazırlanmıştı...

Kahvaltımızı ettik pekiii kahve içmeyecek miyiz? ... Hemen Ayvalık'ta Çöp Madam'dan birlikte aldığımız örtüler masaya serildi ve kahveler geldi...
Hadi şimdi güneşi kaçırmadan denize, serin serin Saroz sularına dalmaya ama deniz kıyısında da keyif yapmadan olmaz...Giderken şu elmaların tadına bakmadan hele hiç olmaz...




Güneş battı hadi eve gidelim, Biga tatlımızı yiyelim, hatta balkonda çayımızı da içelim akşama Gelibolu programı var :)
Gelibolu'dan henüz iki ay önce geçmiştim...Hemen sonra geleceğim liman lokantalarından birine kurulup çalgıcılar eşliğinde bağıra bağıra Mihriban söyleyeceğim kimin aklına gelirdi :) Gelibolu Yelkenci Resteurant sakinleri kusura bakmayın sesim pek güzel değildi ama söylemesem de hiç olmazdı :)
Yedik içtik, geceyi de Hamza Koy' a bir gece bakışı yaparak noktaladık...