Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Eylül 2012 Cuma

filmdir, kitaptır , yağmurdur falandır filandır


Gece, ne güzel yağmış yağmur,kalktığımda yerleri ıslak görmek çok hoşuma gitti...Zuhal Olcay'ın ''Baş Ucu Şarkıları''albümünden  ''yağmur''u dinledim. Sabah kalktığımda  yağmurlu bir hava karşılarsa mutlaka bir yağmurlu şarkı dinlerim...Sevdiklerim için birşeyler yapmayı severken bir o kadar da kendim için  birşeyler yapmayı seviyorum.Sanırım benim ruhumun beslenme biçimi de bu...Dikkat ediyorum, su içmek için raftan bardak alırken bile bardağı seçiyorum. Ülen, halbuki bu bardakların hepsi senin evinin bardakları değil mi?))

Dün gece kitap okurken, okuduğum cümle beni bu konuda bir kez daha düşündürdü...''Ölümlü olduğunu unutma ve Hayatı ıskalama''...''Lizbon'a Gece Treni''nden söz ediyorum...Felsefi çıkarımlara dayandırılmış bir kitaptı... Zordu, okuyup okuyup daha beş sayfa okuduğunu görüp ama sanki 100 sayfa okumuş gibi hissettiren bir kitaptı... Bitse artık deyip, bitince başa dönme arzusu veren bir kitaptı... Benim için çok güzel bir okuma deneyimiydi... Bu kitapla ilgili geniiiiş geniiiş Kitap Okuyan Kız için yazdım. O yüzden fazla söz etmiyorum. 
                                                                  
                                                              
 Bu blogger ara yüzüne alışamadım, Mesela resmi bir türlü istediğim yere getiremedim, ha çok lazımdı bu iş sanki...

Dünden evde genel temizlik yapılıp, yemek de yapıldığı için bugün ev ile ilgili bir çalışma söz konusu değil, bir programım da yok. Sadece bir ara kütüphaneye uğrayacağım. Kütüphanemiz tadilatta şimdilik Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesinde hizmet veriyor. Ne zamana kadar sürer bu tadilat bilmem. Burgaz Ada  Sait Faik Evi   yıllardır bitmeyen bir tadilatta...Korkuyorum bu binaları bize unutturup sonra ham yapamalarından...

Bu ara  size hiç film yazmadım değil mi? Le Havre'den söz edecektim. Ama peşin peşin yazmazsam o anki duygularımı aktaramıyorum. Son derece basit bir sinema dili olan bir filmdi. Ama başkaları içinde yapacak bir şeylerinizin olabileceği, başka hayatlara güzel dokunuşlar yapabileceğinizi anlatan bir filmdi...Mülteci yaşamına farklı bir bakış getirmiş yönetmen...

Haydi gittim ben  şimdilik...