Dün gece kitap okurken, okuduğum cümle beni bu konuda bir kez daha düşündürdü...''Ölümlü olduğunu unutma ve Hayatı ıskalama''...''Lizbon'a Gece Treni''nden söz ediyorum...Felsefi çıkarımlara dayandırılmış bir kitaptı... Zordu, okuyup okuyup daha beş sayfa okuduğunu görüp ama sanki 100 sayfa okumuş gibi hissettiren bir kitaptı... Bitse artık deyip, bitince başa dönme arzusu veren bir kitaptı... Benim için çok güzel bir okuma deneyimiydi... Bu kitapla ilgili geniiiiş geniiiş Kitap Okuyan Kız için yazdım. O yüzden fazla söz etmiyorum.

Bu blogger ara yüzüne alışamadım, Mesela resmi bir türlü istediğim yere getiremedim, ha çok lazımdı bu iş sanki...
Dünden evde genel temizlik yapılıp, yemek de yapıldığı için bugün ev ile ilgili bir çalışma söz konusu değil, bir programım da yok. Sadece bir ara kütüphaneye uğrayacağım. Kütüphanemiz tadilatta şimdilik Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesinde hizmet veriyor. Ne zamana kadar sürer bu tadilat bilmem. Burgaz Ada Sait Faik Evi yıllardır bitmeyen bir tadilatta...Korkuyorum bu binaları bize unutturup sonra ham yapamalarından...
Bu ara size hiç film yazmadım değil mi? Le Havre'den söz edecektim. Ama peşin peşin yazmazsam o anki duygularımı aktaramıyorum. Son derece basit bir sinema dili olan bir filmdi. Ama başkaları içinde yapacak bir şeylerinizin olabileceği, başka hayatlara güzel dokunuşlar yapabileceğinizi anlatan bir filmdi...Mülteci yaşamına farklı bir bakış getirmiş yönetmen...
Haydi gittim ben şimdilik...