Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Danacan,Tahtakale Hamamı falan işte

Dün,bütün İstanbullular,hep birlikte Tahtakale civarındaydık...Ne iyi oldu,hasbıhal ettik,birbirimizin ayağını ezdik, geçitlerde sıkıştırdık,vapurlarda birbirmizi denize atmaca oynadık.Neydi o ya...Güya hafta içi dedik,çok kalabalık olmaz dedik. Bir çay molası için, bir lokma yemek yemek için zor yer bulduk. Dışarıdan bizi gören- ooooh kebap, yemece,içmece bol bol alışveriş etmece der.Bilmiyo ki, gözüme kestirdiğim en manzaralı masayı; benden önce kapan Japon sevgililere,kafa atmak,üstlerine uçmak istiyorum:)Bıdı bıdı ettim durdum,kocam da - az bulaşık değilsin ,dedi:)))Vapurda karşımda oturan çiftten kız olanına içimden dana dedim ama,kocam duymuş tabiki:))Düşürdükleri kimliği-bilmem kim,kim diyerek  araştıran, bunların da aaaa biiiiz deyip,adamın elinden kapıp bir teşekkür bile etmedikleri için demiştim. Peki niye kıza dedim sadece  -dana-diye...Çünkü O' ayrıca ,adamın yüzüne sanki suçluymuş,o düşürmüş gibi bön bön baktığı için...Sonra kocam; adamın ünlü bi basketbolcu olduğunu söyledi...


Neyse Tahtakale'de dolaştık,  giysi muhafaza torbaları aldık..Şu askıya muhafalı asmak için olalardan...Tanesi 2 liraydı valla... hatta açık renk elbiseler için beyaz aldım.Öyle ıvır zıvır aldık.. Bi yerlerde oturduk,yemek yedik   evimize geldim...Geldim diyorum,çünkü bizim ahali ile birlikte yola çıkmaktan çok birlikte eve dönebilmek önemlidir:))Kocam dönüş yolunda beni ekti, arkadaşlarıyla buluşmaya gitti...

Ha bir de Tahtakale'de dolaşırken,daha önce hiç girmediğim  Tahtakale Hamamı Çarşısına girdik. O güzelim tarihi eseri, güya çarşı,ne çarşısı ayol,her taraf naylon çuvallar,koliler...aynen  hurda eşya toplayıcılarının deposu gibiydi...Aşağı kat biraz daha temiz tutulmuş. Sanırım orayı da orada ki deri mağazası ,düzenlemiştir. Ortadaki havuza balık falan koymuşlar. Onları da at ızagaraya ye...Öyle büyük:)) 5 bin 350 metrekarelik alana yayılan hamamın 17 metre çapındaki kubbesinin büyüklüğü, kentin çoğu tarihi camisinde yokmuş...

 Önceden yukarıdaki resimde ki gibi düzenli bir çarşıymış....


Şimdi ise bu halde,resmin üzerine tıklarsanız,kolileri,çuvalları görebilirsiniz...

Eve geldim, şaaane bi çilek reçeli yaptım, biraz taşırdım yine Gamse ile lafa daldım.

Bu arada, atladığım bir şey var.  Geçen hafta A.H ve eşiyle   çok maceralı bir kahvaltıda tanıştık. Ben kendilerine bayıldım. Türkiye seyehatlerinin; İstanbul ayağında beni atlamadıkları için çok memnun oldum. Çok hoş bir gün oldu... Blog arkadaşlığının, ne değişik bir şey olduğunu bir kez daha anladım. Biz burada yazarak, birbirimizin yazdıklarını okuyarak,bir kaç yıllık hatta onlarca yıllık mesefaleri atlıyoruz bir anda... İlk karşılaşmalarımız bu kat edilmiş mesefalerin üzerine olunca,sanki eski dostlar buluşmuş gibi oluyor,bir sürü ortak tanıdıktan söz ediyorsunuz...Yani tadından yenmiyor....

Hayde gittim ben, sözü edilecek filmler,kitaplar var ama başka yazıya...hem bakim siz ''İmza; Karın ''ı aldınız mı?...