Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

22 Ocak 2009 Perşembe

ben eskiden eskiden

Dün sıkıcı bir yazı yazmışım. Ama bu gün hava o kadar güzel ki, yalancı bahar öyle bir sızmakta ki içeriye mümkün değil sıkılmak.

Sabah kahvemi içtim, şöle en sertinden zınk diye kendime geldim. Bİrazdan Gamsegamse sınavdan gelecek, anne ben biraz yatıp, öyle ders çalışayım diyecek, vapurdan da mesaj çeker, gelince ne yiyeceğini sorar. Bizim sülalede iki cins kadın var. Ne yese kilo almayanlar ve su içse top top et olanlar. Gamse, Zuz, Ayşe, Emine ve Mecbure teyzem bu gruptan. Bunlar yatıp kalkıp yerler, her an yiyecek bir şey aranırlar. Ve ikinci grubu da sürekli kontrolsüz yemekle suçlarlar.

Bu gün evdeyim ama yarın Ayşegül'le Dragos sahillerindeyiz. Ayşegül'den söz etmiştim daha önce , çocukluk arkadaşım. yarın onunla başka bir çocukluk arkadaşımıza Nimet'e gidiyoruz. Biz Ordu Zaferi Milli Mahallesi Zafer sokağın en ünlü kız çetesiydik. ıslıkla haberleşir. Hiç bir sinema filmini kaçırmaz, deniz mevsimini ilk biz açar, sigara falları bakar, bahçelerden mandalina çalardık. Üstelik de üçümüzün de evinin mandalina bahçesi varken. Nimetlerin fıstık çamı vardı. Onların evinin damına çıkar , kozalakları düşürür,içlerinden çıkan fıstıkları yerdik. Nurlar içinde yatsın Ayten Teyze damdaki kiremitleri kırıyorsunuz diyerek veryansın ederdi bize. Kahramanımız o zamanların protesti Jane Fonda idi. İkisi de benden üçer dörder yaş büyüklerdi. Ama bana hiç küçükmüşüm gibi davranmazlardı. Bazen Ayşegül arada abla de kız derdi ama hiç abla demedim.

Daha sonraki yıllarda biz İstanbula geri döndüğümüz de, hayatımın bu kısmını yazmıştım, istanbulada doğdum ama annemin en büyük ve evli tek çocuk olması, dayılarımında annem evlendiğin de daha çok çok küçük olmaları nedeniyle babam ailedeki ikinci erkek konumuna geçmiş. O yüzden her aksaklıkta biz Orduya gitmişiz. Dayılar işten , fabrikadan anlamaya başlayınca da yine İstanbula döndük. Nimetle benim İstanbul sokaklarında bir ay süren bir maceramız var. O İstanbul Bankasında işe girmişti. Kendine düzenli bir yer sağlayana kadar bir ay biz de kalmıştı. O sürede aynı odayı paylaştık ve çılgın haftasonları geçirdik. Daha sonra evlenip Antalya 'ya yerleşti. Şimdi o da geri döndü. Yani üçümüz sonunda aynı şehirde buluştuk. Kulağımda annemi kaybettiğim de arayan Nimetin sesi, Behice Teyzeni kaybettik diye arayan Ayşegülün sesi ve bunların arasında süzülerek gelen taa 70li yıllardan gelen ıslık sesleri. Benim ıslığımda Lovestory yankılanıyor. Aramızda dolaşan kitap Marx Gallo dan İktidar Çarkı. Jerzy Kosinski den Boyalı Kuş.

Şimdi kendime bir çay almak üzere mutfağa gidiyor ve yazının devamını yarını anlatmak üzere bırakıyorum

NOT: laleninbahcesi 16 Ocak da sessiz sedasız üç yaşını bitirdi. Üç yıl da ne çok şey paylaştık. Hepsi için bin teşekkür hepinize