Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Aralık 2011 Salı

Sinir krizinin eşiğindeki kadınlar


Biraz önce Sinir Krizinin Eşiğinde ki kadınları izledim. Bu kadar cuk oturur bu günkü halime... Tam iki kez bürokrasi denilen illet beni bu eşiğe getirdi. İlki PTT de...yok yok Türkiye de emeklilik yaşı uzamasın. ya da bir kereliğine bilgisayar çağına geçtikten sonra 50 yaşını geçmiş memurlar emekli olsun. Bizim Ptt ci gıy gıy klavyede harf araya araya beni tarumar etti... hem harf aradı hem de tüm adresleri hem yazdırdı, eline verdim hem de yeniden bana dikte ettirdi...Sonra iki parça ama aynı adrese giden kutuları açıp kendi getirdiği kutuya dökmemi istedi, sanki kurufasulye gönderiyoruz... Yani bu tek bir parça olarak bu boyutta olsaydı , ortadan ikiye mi? kesecektik dedim, alık alık bakıp içerden daha büyük bir kutu getirdi.

İkinci olay; Zuz'un telefon iptali ile ilgili... Alt tarafı telefon iptal edilecek, önce hangi tür hat kullandığımız, hangi kampanyalara dahil olduğumuz, bunlardan ne kadarını kullandığımız hakkında uzun uzun bilgilendim, sonra neden iptal ettiğimiz hakkında ben onu bilgilendirdim, beşyüz kez bu hattı, kampayanlarıyla bir tanıdığa devretmek istermiyiz, daha uygun şartlarda sizin eve çekelim mi?, hattı ücretsiz donduralım mı? başka adres verelim mi? bazılarını ikişer kez soruyo , öyle bir tıslamışım ki ; beni duyuyormusunuz Lale Hanım diye sordu...Zaten yerli yersiz beşyüz kere isim kullanmalar , sanırım böyle daha etkili olunduğu sanılıyor. Sonunda ben galip geldim iptal etti ama iki ay numarayı tutarız, çok eski bir müşterimizsiniz bu numarayı yeniden alabilirsiniz dedi...

Filme gelelim, film Madrid'de çekilmiş.Bir kara mizah...Kadınları sinir krizinin eşiğine getirmek kolay da ah oradan döndürmek nasıl bir şey...Cep telefonunun olmadı yıllarda çekilen bir hikaye, o yüzden çok güzel telefon kulübesi sahneleri var. Ve evlere şenlik bir taksi şoförü var, kendini James Dean'e benzetmeye çalışmış. Saçları aynı onun gibi taramış ve sarıya boyamış. Taksisinde yok yok...süper market gibi:) Bu James Dean işine Ece kızıyo , ben olur olmadık kişileri ona benzetiyorum diye:)

işte Cancan Sinemada

Dışarıda soğuk ama pırıl pırıl bir hava var...Birazdan dışarıya çıkacağım, küçük bir yürüyüş yapıp, Ptt'ye uğrayıp geleceğim.Yarına ağır programım var:)) Yarın önce saat 11 de diyetisyen randevum var.Bakalım bakalım bir haftada ne gibi ilerleme kaydetmişim. Sonrasında da karıkoca yaptığımız bir planımız var.

Yeni yıl kartları hala eline ulaşmayanlar varmış. Yurt dışına gönderdiklerim bile ulaşmış ama İstanbul içinde henüz hiç kart almadım diyen var. Bu nasıl bir iş anlamadım.

Bu arada çoktandır Cancan'dan haberler vermiyorum. Artık anaokuluna gidiyor, o yüzden eskisi gibi gelemiyor. Akşamalrı telefonda konuşuyoruz tabi keyfi tutarsa, bazen şimdi yemek yiyorum ya da oyun oynuyorum deyip bizi başından savıyor:))Pazar gün Gamse, O'nu ilk kez sinenmaya götürdü. Çocuk tiyatrolarına , bilumum başka gösterilere hatta okul gezilerine çok gitti ama sinemaya ilk kez gitti. Önce düşündük acaba ışıklar sönünce ne hissedecek ya da 1,5 saat sinemada koltukta oturabilecek mi? diye. Ama çok hoşlanmış, Gamse , sincaplar bitmesin, mısırımı bitirme, su bizim diye diye izlemiş.


Bir günde ben birlikte gitmek istiyorum...o filmi izlesin ben, O'nu:))