Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Aralık 2012 Pazar

Mutlu yıllar





Ayşegül Özcan Koç,
 Tülin Kaymakçı
 ,Nermin Tuğrul
Atalet
,Aysel Gulerman ,
Mihriban Aydar,
 Ece Seçkin,
 Cenan Gingök,
 Asuman Yelen,
 Reyhan Toktaş
, Şener Çomoğlu
,Boğaziçi kurumlar (trump towers ),
 Filiz atacan ,
Zeya
 Gülin Renda ,
 Fatma Erdem ,
 Gamze Uysal,
 Zeynep Kayserilioğlu,
 Çiğdem Sönmez,
Zerrin Tomruk
 Betül hanım (Lions Klübü)
Özlem Gürses

Yanımda oldunuz ,yanlarında oldunuz... Hepinize  yürekten teşekkürler ...Mutlu yıllar


Not:1- Çocuklar için,atkılar,bereler,botlar ve kabanlar da ocak ayı içinde yola çıkıyor,ayrıca projeksiyon makinası da...
Çiğdemcim ,bunun için sana ve Betül Hanıma  benim özel teşekkürlerim var. Sağolun,var olun...

Not: Listedeki adlar bana ulaşanlardır. Gönderisi olup da adı olmayan varsa  bildirirse çok  sevinirim.

29 Aralık 2012 Cumartesi

Cuma-Cumartesi

Bu hafta sonunda İstanbul'un köfte dosyasını açtık:))

İlk köfteci Üsküdar'da bulunan ''Közde  Biga Köftecisi''..Bir aile işletmesi...İşletmeciler karı koca... Kırmızı süveterleri, güler yüzleri ve  nezaketleri ile zaten baştan fethettiler bizi... Köfteler kömür ızgarasında pişiriliyor, ısırır ısırmaz lezzeti alıyorsunuz.Anne köftesi tadında  ,ızgara lezzetinde ,içi yumşacık... Hemen Üsküdar Kaymakamlığının karşısında... Köftelerin yanında turşu ikram ediyorlar. Biraz sohbet ettik ,tatlı yemeye niyetimiz yoktu ama ikram ettiler Kemal Paşa görünümünde bir peynir tatlısı,o da çok güzeldi....






Köftelerimizi yedikten sonra Üsküdar'ın meşhur cuma pazarını gezdik. Çok kalabalıktı, sadece çorap aldım, çıktım. Uğur böcekli,çilekli, kedili, kar motifli çoraplara kızlar bayıldılar.

Cumartesi yani bugün bizim evde Datça'dan esen rüzgar evi misler gibi lavanta,adaçayı,kekik kokuttu. Canım Zero,oralarda bizi unutmadığın, oraların güzelliklerini bizimle paylaştığın için bin teşekkür sana....


Sabah kahvaltıdan sonra,direksiyon dersine giden Gamsegamse ve eşlikçisi kocam ile Evde kalan Naziş ve ben öğleden sonrası için Kadıköy'de buluşmak için sözleşmiştik,öyle de oldu...Çiseleyen yağmur günü ayrı bir güzelleştirdi,Kadıköy cumartesisi çiseleyen yağmur altında daha bir güzel göründü gözüme...Sokak şarkıcıları, kokina satıcıları, misler gibi kahve kokusu,sevgililer,dershanelerden çıkan öğrenciler,alışveriş telaşı ve biz... Ara  ara ayrıldık.Gamze ve  kocam gelene kadar Nazlı'yla  Kahve Dünyasında ,kahve kitap keyfi yaptık.



 (Lilith'den size kalan: Lilith ;Adem peygamberin cenneten kovulan ama ölümsüzlük verildiği söylenen ilk karısı...
Güzey,kitabın kahramanlarından birinin adı...Kuzey yamaçların en gölgede kalan yeri demekmiş...

Erguvan:




Sonra toplaştık yemek yedik. Bu hafta sonu köfteden gittik. Çoktandır gitmek istediğimiz Ako ıslama köftecisine gittik.Amanın et suyuna batırılıp,ızgarada kızartılan ekmekler üzerinde servis edilen köftelere bayıldık. Burası da geçer not aldı benden. Kadıköy çarşıda Turkcell'in karşısında.




 Yemekten sonra yine ikiye ayrıldık. Bu kez  karı koca ve kızlar olarak. Biz Alkım Kitabevine  Türkan Şoray'ın imza gününe gittik, kardeşler de kardiş kardiş dolaşmaya... Türkan Sultan pek güzeldi, pek neşeliydi, hem imza dağıttı hem de etrafa öpücükler  dağıttı..




.Çıkışta bu kez buluşma noktamız Nezih Kitabeviydi... Dergilerimizi aldık. Biraz da Migros alışverişi yaptık, bozamızı aldık evimize geldik. Gerçi ön tarafta oturan kocamla koyu sohbete dalan taksi şoförünün bizi eve getirmeye niyeti yoktu, trafik ayağına girmedik sokak bırakmadan ana yola çıkartmadı bizi,sonunda ben höööt deyince,şuradan gireyim abla dedi sonun da  evimize  geldik NETEKİM...


 ( Nezih Kitabevinin vitrine yerleşen kitapsever kedi==

Veee eve geldiğimiz de beni bu güzellikler bekliyordu...Çocuklaçocuk'dan Özlem ve Fulya  günümü  ne güzel noktaladınız bin teşekkür size...
Şimdi bizim ev için çay vakti...

28 Aralık 2012 Cuma

Çıktık açık alınla 31 yılda her savaştan

Bir rüya görmüştüm, kapı çalıyordu,açıyordum , sen geliyordun. Daha rüyayı görürken diledim, evimin kapısını çalanın sen olmasını... Henüz daha liseyi yeni bitirmiştim, sen daha öğrenciydin... Ama bu nasıl bir dilekmiş ki, üniversite sınavında ,sınav sorularını çözerken dışarıya baktığımda  sen  orada beni bekliyordun.


 Biz seninle ,bir elmanın iki yarısı gibi olmadık hiç...Ayrı ayrı bir ben olduk ama aynı biz gibi...Mesela aynı ben gibi olsaydın sabah kahvaltısında üst üste 30 kez Mihriban dinleyemezdik birlikte...Ama hakkımı teslim et ki, hepsini de ayrı ayrı şarkıcılardan dinletiyorum... Bu konuda rakip tanımam...Peki her  seferinde benim gibi güvenlik bandının altından yüzerek diğer tarafa çıksan; Kim diyecek bana -gel bakayım ,boyun kaç cm uzadı  ya da  -aaa bak kafana kuş kondu diye. .Benim içimde hep koşmak isteyen atlar var ya istedikleri gibi koşabiliyolarsa senden ötürü:)

 Hani geçen gün bana dedin ya, ben seninle her  programı izliyorum da sen benimle spor izlemiyorsun diye. Ne büyük haksızlık halbuki sen uyuya kalınca  ben devam ediyorum senin yerine... Hatırlıyormusun, bir yarışmada, sunucu; Rıdvan Dilmen'in sakatlanıp,futbolu bırakmasına kim neden olmuştur diye sormuştu da ben- Samsunsporlu Yesiç diye senden önce atlamıştım da  yanımızda bulunanlar beni değil seni seni ne kadar takdir etmişti... Evlilik yıldönümü yazısında futboldan söz edebilecek kadar futboldan hoşlanıyorum anlasana:= )


Aynı şarkıyı farklı farklı makamlardan söyleyebiliriz, ama  güzel söylüyoruz  bence. Her zaman aynı şeylere gülemeyebiliriz...Aynı manzaraya farklı pencerelerden bakıp da  yine ortak bir beğeni de birleşebiliriz. Her yol Roma'ya çıkar gibi yani, bizde de her yol birbirimize çıkar bir şekilde nasıl olsa....

Bir keresinde ben iki üç günlüğüne Ordu'ya gitmiştim, dönüşte, artık ne ye kızmışsam bağıra bağıra konuşmamı duymuşsun, ta apartmanın giriş kapısında:))  eve gelince- bağır hanım bağır,bu evin senin sesine ihtiyacın var dedin ya seviyo len ,bu adam beni dedim... 


Güzeliz be birlikte,hala güzeliz... Biz buradan yürümeye devam edelim, aynı tempoda olsun...Hızlanmayalım,yavaşlamayalım böyle iyi...

Sözün özü kocam,iyiki evlenmişiz...İyiki o gün sizin okulda boykot varmış,iyiki o gün ben okuldan kaçmışım iyiki ama iyiki evlenmişiz MAVİ GÖZLÜ YEŞİL PARKALI ÇOCUK...









26 Aralık 2012 Çarşamba

resimlerlerle


Bugün postacı kapımızı iki kez çaldı..Bizim evde Akdeniz rüzgarları esti...Antalya ve Marmaris'ten sevgiler,lezzetler,keyifler,Noel müzikleri geldi... Günümüzü güpgüzel yaptı...







Bu kitabı okuyorum...





Buna , kafamı uzatıp uzatıp bakıyorum...









Bu akşam bizim mutfakda bu pişti...Geçer not aldı...

en altta milföty hamuru, üstüne patatesli,derotlu bir harç serildi araya kıymalı,lahmacun içine benzer bir harç kondu,ama pişirildi...lahmacuna çiğden koyuyorlar. En üste yine patatesli harç serildi. Ve en ü,ste yumurta sarısı sürülüp ,fırında pişirildi...Üstüne sarımsaklı yoğurt ile servis edildi...




Bugün ayrıca okey grubumu bizim evde ağırladım, yılın son buluşması bizim evde oldu. Ev sahibiyim demedim , vurdum okeyi vurdum okeyi...


Bu akşam Hürrem akşamı... Sonra kitabıma gömülücem ...

24 Aralık 2012 Pazartesi

Ön yılbaşı partisi,kokinalar,kahveler,bozalar

Hafta sonu yine jet gibi geçti...Çok hızlı ve çok keyifli... Yıllardır yaptığımız,bu yıllardır sözünü öyle keyifle söylüyorum ki  inanmazsınız sanırım 6.geleneksel ön yılbaşı partimizi yaptık...  Gülüşlerin bni bir paraya gitti, heyecanlı çekilişler oldu,hediyeler verildi,alındı... tadına doyulmaz lezzetlerle dolu masay çökertildi:))...Sıcak şarap musluklardan aktı, Nalan^'la biz yine araya çay molası soktuk...Akşama doğru başlayan partimiz gece yarısına sarkarken de vedalaştık...Ev sahibemiz Zeya, bize yine  muhteşem bir biçimde ağırladı....







Ben parti için Zeya'ya gitmeden onun yan komşusu olan Cancanlara uğramadan  yapabilirmiyim. Kuşum beni camlarda beklemişti... Üşümüş Cicianne'nin çayı demlenmiş, yanına  ikram için kek fırına sürülmüştü...İki saat kadar oynadık,sohbet ettik birlikte film izledik ve istemeye istemeye ayrıldık... Artık çok uslandı,kardeşiyle de güzel güzel oynuyor.





Bugün  itibariyle kış, biraz mola alıyormuş. Hava pırıl pırıldı...Öğleden sonra Kadıköy'e gittim. Niyetim menekşeli macaronlar alıp,menekşe severlere göndermekti ama maaleseh şubat ayına kadar yokmuş, yur dışına gönderiyorlarmış. Leylak Dalıcım ben yurt dışına taşınırım dedi ama Ataletim şimdi hastalarını bırakamaz dedim:)) Kokinalar aldım,kahvemi Ferit Bey^de içtim,çarşıyı,kitapçıları dolaştım ve evime geldimm derken koca aradı beni geri döndürdü,alışverişi  birlikte yapalım dedi. İyi de oldu kendime mor güllü terlik aldırdım:))



Bu gece boza eşliğinde ''O SES''izliyoruz...








Şahane kitaplarım var,filmlerim var ama  başka yazıya...



23 Aralık 2012 Pazar

Gece gece

Çoktandır bizim sınıftan haberler veremedim size...Kargolar gitmeye devam ediyor...Öğretmenimizden tam liste istedim. Burada yayınlayacağım ki , kargosu ulaşanlarda tam olarak haberdar olsunlar...Eğitim materyallerini tamamladık sayenizde...Hatta güzel bir stoğumuz da olmuş. Şu anda pazartesi teslim edilecek beş kargo daha şubede bekletiliyormuş. Ne diyeceğimi bilemiyorum, hiç ummadığımız bir şeyle karşılaştık, öğretmenimiz de aynı şeyi söylüyor. Gidenler karşısında o da çok şaşkın ve bir o kadar da sevinçli. İhtiyaç fazlasını Milli Eğitim kanalıyla bizim adımıza başka okullarla paylaşacak..Böylece  çok daha fazla çocuğa ulaşmış olacağız... Bundan sonra  gönderi yapmak isteyen olursa lego gibi oyuncaklara yönelsin diyoruz.
Artık oralarda kar yağışı başlamış. Köyde grip salgını olmuş ve çocuklar üç  gün okula gelememiş...Öğretmenimiz de nasibini almış o da hastaydı...


 (nerelere  ulaştığınızı görün diye






Bugün  Gamsegamse ile evdeydik. Naziş  ve  kocam arkadaşlarıyla program yapmışlardı... Biz de akşama kadar yattık yuvarlandık. Ben ''Sözcükler'' dergisinin 40.sayısına takıldım biraz. Nedim  Gürsel'in   2013'de çıkacak olan kitabından bir yazıyı yeniden okudum. Venedik'de bir filmin bir romanın içinde  gibi gezip Venedik'de Ölüm  filminin ve romanının izinde Lido'da uyanıp, Venedik sokaklarında gezdim. İnanılmaz bir tat aldım yazıdan. Hatta satır alti çizmek adetim değildir onu bile yaptım.Romanın ya da filmin konusunun geçtiği zamanda  Venedik'de kolera salgını vardır.Şöyle der romanında Thomas Mann; Aschenbach, kolera hakkında bilgi edinmek  amacıyla dolaşmaz kenti , ama Tadzio^yu izlerken gerçeği öğrenir... Bu cümleyi okurken, bizim içinde aynı şey söz konusu olmaz mı ? diye düşündüm. bambaşka amaçlarla gezinirken, öğrenmek amacında olmadığımız neleri öğreniriz.Ve sorar yine Thomas Mann-Sıradanlıktan uzaklaşmak,eşsiz ve olağanüstü bir yer bulmak için nereye gitmeli....Ben de sorarım -var mı? öyle bir yer.
Sözcükler dergisinin 50.sayısı ocak ayında çıkıyor, takipçilerin bilgilerine...

Bugünün spesyali, yine benim uydurma bir kapalı pizzamsımdı:) Dün akşam  Gamse eve gelirken pastane pidesi almıştı... Sanırım poğaça hamurundan yapıyorlar... Yememiştik duruyordu... Hemen onu enine ikiye böldüm. Dolapta  soğanla kavrulmuş,kıyma vardı, onu arasına koydum, üstüne de kahvaltılık biberli sosumuz vardı ondan gezdirdim, ikinci parçayı üstüne koydum, fırına sürdüm. Hemen çayı da demledim. Şahane bir  ikindi mönüsü oldu..
 







.Bu arada 2013'ün ilk raqndevusu da ajandaya kaydedildi



.













Haydi gideyim ben gece yarısı oldu...





21 Aralık 2012 Cuma

Maya tutmadı, kıyamet kopmadı...Kar tatili oldu, kar yağmıyor bugünün bu saate kadar ki özeti... Kızlar pek mesutlar, geç kalktılar benim son anda  uydurduğum kahvaltı mönüsünden pek memnun kaldılar...Dün akşamki patatesli  ve  ıspanaklı börek içlerinden artan  kavrulmuş patates ve ıspanağı yanyana fırın kabuna koydum, üstlerine çırpılmış yumurta döküp fırına koydum, yumurta piştim pişiyorum derken fırını açıp üstüne kaşar dilimleri koydum, manzara muhteşemdi vallah...
 Bizim bahçe böyleydi..





Dün dışarda kar yağarken, ben  de film günü yaptım ve  şu filmi izledim...Beğendim.






 Film, Türkiye de dahil tüm Avrupa’yı derinden etkileyen 1970-71 arası dönemi ve yaşanan değişimleri ,Küçük bir kızın Anna'nın gözünden anlatıyor.. Kadın hakları adına verilen mücadele, faşist darbeler, emperyalizm karşıtlığı... Bu olayların fon oluşturduğu film, çatışan ideolojiler, sınıf, ulus, cinsiyet, din ve aile bağları gibi konular karşısında küçük kızın tepkileri, bunları kendi potasında eritmesi, eritememesi  gibi...






Bugün evde olmaya karar verdik şimdilik. Evde pizza partisi, film , kitap falan filan...

Haydi gittim ben iyi haftaosnları olsun...
 




19 Aralık 2012 Çarşamba

Kitaplar, filmler gırla

Bugün için bin program döndü, öncesinde  blog arkadaşlarıyla bir yeni yıl öncesi buluşması olacaktı, sonra benim kuzenlerle olan randevuya döndü ve en sonunda hepsi iptal olup sinemaya döndü...

Sabah kalkınca önce bi kafa toplamaca, sonra ev toplamaca yaptım. Ispanaklar suya basıldı, patatesler haşlanmak için tencereye girdi.Soğanlar incecik kıyıldı, dolaptaki daha önceden kavrulmuş kıyma ile buluştu  ve dip  malzeme hazırlandı. İkiye bölündü, bir bölümü ıspanakla diğeri, haşlanmış ,ezilmiş  patatesle halvet oldu...Çünkü bir kısım ahali, yumurtalı ıspanak bir kısım ahali de yumurtalı patates sever... Beeen fedakar, cefakar kadın da kıyamaz, biri yer biri bakar, kıyamet ondan bakar olmasın diye arada bir böyle güzellik yapar. Neyse işte bir yandan da şehriye çorbası pişti ...O pişerken de ben giyindim hoooop dışardayım, nereye sinemaya:)

 (kitap kapağı)






Geçen yılın en iyi kitabı ilan ettiğim,Margaret Mazzantini'nin aynı adlı kitabından senaryolaştırılıp, filme alınan; ''Sen Dünyaya Gelmeden''i izledim... Filmi beğendim mi? beğendim,ama kitap kadar değil... Kitaba sadık kalınmış, kast çok iyiydi... Leylak Bacı beğenmemiş ama ben Aska rolünde bizim Saadet Işıl Atasoy'u beğendim...Goiko adamım sana bayıldım yine... Kitapta da en sevdiğim karakterdi Diego'dan sonra, filmde de  öyle oldu... Margaret Mazzantini'nin daha önce filme alınan ''Sakın Kımıldama''da da Penolope Cruz'un oynuyor olması sanırım bir tesadüf değildir...İzlemediyseniz o filmi de sakın ama sakın atlamayın...Ben kitabı da okuduğum için filmi bambaşka gözlerle izledim, sanki daha fazla izledim...Yanı bu yılın en güzel filmi değil bence hala ''Yasak Aşk'' yılın en güzel filmi...Öyle olmasa da  çok güzel bir film , izleyin, kitabı okuyun...Bundan kendinizi mahrum tmeyin, yazıktır size...Bazı eleştirmenler, savaşı anlatacaklarına alet etmesiyle suçlamışlar Margaret Mazzantin'yi, bence hiç iğreti durmamıştı hikaye ve savaş... Ay  tamam film eleştirmeni değiliz ama yüz yıldır da film izliyoz anam,artık iki kelime de söyleyelim di mi?
Ha sinemaya yalnız gittim, bu tür, özellikle  vizyona girmesini beklediğim filmleri yalnız izlemeyi severim ama bu filmi izlerken kitabı  hemen hemen eş zamanlarda okuduğumuz,Zuz, Zeya, Leylak Dalı, Macera Kitabım(Özlem) ve Günün Çorbası(Yeliz)İn yanımda olmasını, filmi birlikte izleyip, çıkışta likörlü kahveler eşliğinde kitaptan ve  filmden konuşmayı çok isterdim...

Ha unutmadan gelecek sonbahar Saraybosna'ya gidiyorum. Sonbahar da Saraybosna'ya bayıldım... En sevdiğim  mevsim nasıl da yakışmıştı...

burada ve burada  yazmışım kitap hakkında...





Çoktandır sözünü etmek istediğim bir kitap var...Ataletim Canım Benim'in geçen haftaki Şişli- Beyoğlu güzellemesinden hatıra...Tomris Uyar'ın ''Otuzların  Kadını''...Bir tablonun etrafında dönüp duran, birbirine değip duran öykülerden oluşan bir kitap, Otuzların Kadını...Eğitimli, kültürlü, karakterli bir kadın, kişiliğinden ödün vermeyen zaten başına gelenlerin hepsi de bu yüzden... Hikayeler birbiri içinden geçerken aynı zamanda yakın Türkiye tarihinin de  bir panoraması çiziliyor... İlk öykünün adı ''Pentimento''...Hemen baktım tabi, sözlük anlamına...Her şeyi de bilemiyoz tabi:))...Pentimento;Pentimento’nun “anlamı:Bir tuvalin üzerindeki resmin,daha önce yapılmış olanlara geçit vermek için açılması...Bu ilk öykünün adı, diğer öykülerin  nasıl olacağının habercisi gibidir. Ben 'Fal ' adlı öyküdeki cumartesilerin bazılarında biraz da kendimi buldum... Diğer öykülerde de her tanıdığım kadından bir parça buldum...

Bu gecenin dizisi Muhteşem Yüzyıl... Hürrem, RTE''nin isteği doğrultusunda  kapandı... Bundan sonra savaş sahnelerine ağırlık verilip sezon sonunda da veda edecekmiş. Dört sezon sürmesi planlanan dizi bu yıl bitiyor... Hal böyleyken ''Huzur Sokağı'' niye raiting rekorları kırmıyor diye sorası gelmiyor değil insanın..mesela benim sorasım geldi bile...

Şirince'den canlı yayın vardı bu akşam...Şirinceli teyze,  kıyamet söylemlerine, koştur koştur Şirince'ye gidenlere ayıptır sölemesi dıçıyla gülüyordu... Gidenlerden biri de bizim kuzen. Ey Halil, diyelim kıyamet koptu, biz öldük sen kaldın  eeee, İsbolarsız netcen bu dünyada:)

Evettt film, kitap bir iki tüyo, bir iki konuda ahkam kesme e daha ne olsun yine çok faideli bir yazı yazdım, kendimle ne ka gurur duysam azdır yine... Breh breh diyorum valla....

Haaydi gittim ben, bu akşama yakışan bir içecek hazırlayayım...

17 Aralık 2012 Pazartesi

Bu şehri keşfetmek gerek


Hafta içi başlayan hastalık halleri hafta sonuna sarktı bizim evde.. O yüzden haftasonun ilk gününü evde geçirdik. Naziş cuma akşamı felekten bir gece çalmış eve geç dönmüştü zaten, Gamsegamse'nin sabah ehliyet sınavı vardı...Uuzn zamandır ilk kez hepimiz aynı anda hafta sonu gündüzü evdeydik. Hal böyle olunca ben de şunlara bir ziyafet çekeyim dedim ve tüm sevdikleri yiyecekleri pişirdim. Salondaki masayı da hazırladım. Tv izleye ,sohbet ede ede yedik içtik. Dolma içi pişirdim, haşlanmış kara lahanalara sardık sardık yedik, pırasalı börek yaptım... Milföy hamurundan tabiki)  hamur falan açtığımı düşünmediniz umarım ve finalde de mürdüm marmelatlı kedi dilli pasta...Yumuldu bizim ahali, pek memnun kaldılar:)

Pazar günü Kızların okulunun Cağaloğlu kampüsünde panayır vardı. Şimdi bunun yazılışını  bilmiyorum kızlar kızıyo ama Dilek ve Nesrin imdadıma yetişti:)) weihnachtsmarktmış...Ben bilmem vaynat bazar derim çıkarım işin içinden...Neyse görümcemcim ile kalktık gittik. Naziş görevli olduğu için erkenden gitmişti... Biz bahçelerde börülce oynar gelin görümce misali , tıngır mıngır gittik...Vapurda yanımda oturan kadın, sanırım uzun zamandır sohbet etme ihtiyacı içindeydi. Ayağım çok ağrıyor dedi birden bire.Geçmiş olsun dedim. Çıkmak zorunda olduğunu o yüzden ayakkabı giydiğini, denize şimdi bakınca ürperdiğini ama yazın girmek istediğini bi sürü bi sürü şey söyledi. Sanırsınız ben o kadınla kanka birlikte çıkmışız, görümcem de yanımızda oturan herhangi biri gibi:)

Neyse okula, panayırın olduğu binaya gittik kiii, Şirince'den önce son çıkış gibi... Sanırsınız kıyamet burada kopuyor. Bir insan seline kapıldık merdivenlerden  indik çıktık... Nazişi gördük, b iz kaçıyoruz dedik. Lösev   yararına idi panayır. Tüm kışlık çorap ihtiyacımızı Lösev yararına karşıladım..





.
Okuldan daha doğrusu panayırdan çıkışta, vurduk yokuş aşağı  yürüdük. Hafta içi günlerde, ana baba günü olan yerlerde in cin top oynuyordu.Bu metal adama o zaman rastladım ve bu  şehrin  keşfedilecek daha çok neleri var dedim. hatta  böyle bir dizi mi? yapsak dedim.Şehirdeki ilginç objeleri çeksek yayınlasak.İstanbul'da olsa ben bu işi Leylak Dalıcım'ın üstüne atardım ne ka da güzel yapardı... Du bi düşünelim bu konuda...Gezen fotoğraf çeken herkesin katılabileceği bir şey çıkabilir belki...
Eve gelirken hissettiğim açlıktan  ölmek üzere olduğumdu, o sırada Gamse aradı açmısın , biz açız diye...Mesaj alındı dedim. Akşamdan etli bezelye pişirmiştim. Evden çıkarken de pilav yapmıştım. Hemen bir plan kurdum, bezelyeyi bugüne salladım,Üsküdardan iki tane kızarmış tavuk aldım... Pilav ve kızarmış tavuk yedik ,akşama da domates çorbası pişirdim, kızarmış ekmekle  servis etmek için. Yani bugünün yemeğini aradan çıkardım. Bazen kendi mi? tebrik etmekten, alıkoyamıyorum kendi kendimi:)


Dün gece sıcak şarap eşliğinde Galatasaray- Fenerbahçe maçı izledik.Yine yüzümüzü güldürdü Aslan Cimbom.




Sıcak şarap  meselesine geri dönersek. Aslında , kendim yaparım baharatlama kısmını... Yıllar önce Zuz'da bir gece yarısı Zeya, Ebrucuk ve bizim kızlar  otururken karlı bir gecede... Gece yarısı sıcak şarap derdine düştük. Evde şarap da kalmamış. Zuz ve Zeya gecenin o saatinde sokağa şarap almaya çıktılar, ebrucuk ve ben de internetten tarif baktık. Bulduğumuz tarifte, şarabı demliğe koyun, bir portakala karanfiller batırın, bir çubuk tarçın ve iki kaşık şeker ilavesiyle ısıtın diyordu... yapmış ve tadına doyamamıştık. Sonra hazırlarını aldık sıttık ama aynı tadı bulamadık. Dün , Naziş panayırdan sıcak şarap baharatı almış. Küçük küçük poşetler halinde. Şarabı sıttıktan sonra içine karıştırıyorsunuz, çok ama çok güzel oldu.

Bugün bizim pazarımız , ama  hava yağmurlu çıkmayacağım artık beyim bilir , ne  getirirse onu pişiririm. Öyle de kanaatkar, kalender bir insan evladıyımdır...

not:1-benim kitaplığı merak edenler Leylak Dalı'na bi uğrayıversinler... 
not:2-Tülin,bıraktığın mail adresine attığım mailler, geri dönüyor...

16 Aralık 2012 Pazar

2012'nin enleri

Hemen her yıl ,  yeni bir yıla hazırlanırken, geçmiş yılın muhasebesini yapmışım. E' bu yılın ne günahı var. Başlayalım o zaman...

Evvettt geliyor Laleninbahcesi'nin ''2012 EN'LERİ ''

En sevdiğim kitap:Paul Auster'in KIŞ GÜNLÜĞÜ...Dünyanın  bir ucunda ünlü bir yazar olsan da , öbür ucunda bir ev kadını da; tost makinen bozulduğunda verdiğin tepkiyle, annene hissettiklerin aynı... Çocukken düştüğünde de aynı duygular içindesin... Ömrünün kışına girerken, bana yaptırdığı içsel yolculuk çok ama çok hoşuma gitmişti...
''Menekşeler Atlar Oburlar '' da Hüsnü Arkan; Bir menekşeye, bir ata davrandığın gibi davranamazsın deyip,gönlüme taht kurmuştu...
Ve ''Bir İtalyan Masalı''nda başlamadan biten masalını sürdürmekteki cesaretiyle Giovana ve yazarı;Laurie Fabiano beni kendilerine hayran bırakmışlardı...

Korkma Ben Varım ile Murat Menteş çok değişik bir okuma deneyimi yaşattı bana... Son sayfalara doğru gelirken artık bir araştır bir oku moduna girdim...Başka bambaşka pencereler açtı ve bu kitap bana ..Ay kitaptan biraz söz edeyim dedim ama bu yazımı okusanız çok daha iyi olur dedim...

Veee bir demir leblebi Lizbon'a Gece Treni...İnanılmaz metinlerle  2012'nin en güzel kitapları arasına giren bir edebi şölen yaşattı bana...

En sevdiğim şiir kitabı: Büyük Saat...Turgut Uyar...Kitap Annemahsustanblogcu Ayşegül'ün hediyesi... Bu arada Korkma Ben Varım da onun hediyesiydi...Ayşegül'ün kendisi de 2012'nin hediyesi...
En  sevdiğim şiir...Göğe Bakma Durağı(Turgut Uyar) ve  Fırat Demir'in ''Yeni Cüret Çağı'' adlı kitabındaki; Latife Tekin'in ''Sevgili Arsız Ölüm'' adlı kitabından esinlenerek yazılmış olan ''Sevgili Arsız Ölüm'' adlı şiiri.Göğe Bakma Durağını her okumada yüreğim hüp hüüüp ediyor...
 Göğe Bakma Durağından kısa bir alıntı size...

 Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım


 Şimdi de Sevgili Arsız Ölümün son satırlarından bir alıntı...
Orada, masanın üzerinde bir saat
orada,ince ayaklı bir sandalye
orada,belki öğlenleri çağrıştıracak bir divan
orada,yarısı dolu bir kütüphane
orada öyküler bekleyen bir saksı
orada,tekrar zamana karışacak bir hayat
Durup beklediğin yalnızlığın arasında...

En sevdiğim filmler:
Sinema salonunda izlediğim en güzel film  ''Yasak Aşk ''oldu... Görsellik, kast, kurgu hepsi hepsi çok güzeldi...Danimarka’nın krallık döneminde geçen ve tüm Avrupa’da yankı tarihte yaşanmış bulan bir ilişkinin konu edildiği film, Berlin Film Festivalinde Gümüş Ayı ödülüne layık görülmüş.




Ev sinemasında izlediğim en güzel film daha doğrusu filmler...Bunları izlemezseniz küserim kategorisine koymuşum:))
Zelary
Pijamalı Çocuk
Albert Nobbs
Moonlight Kingdom
Herşey Aydınlandı
Big Chef
Boş Ev
Ama en çok da Estomago:Gastronomic Story...Biberiye- filmini beğenmişim,izlemeyenle değil küsmek ilişkimi bile kesebileceğimi söylemişim:))Hapiğshanede geçen ama şahane bir mutfak filmi olan film...
Bu filmler hakkında tek tek bilgi vermedim ama yan taraftaki arama kutusuna yazarsanız,bu filmler hakkındaki yazılarıma ulaşabilirsiniz...


2012 şarkısı: Ben öyle pek anlamam şarkıdan türküden döner döner Mihriban dinlerim. Hem de bi dinlemeye 38 ayrı versiyonunu üst üste çakar  sabah kahvaltısı yapan kocamın feleğini şaşırtırım...Yani bu konuda sırf 2012 yılına ait en şarkım yok...

2O12yılın dizis...Geçen yıldan devam eden Muhteşem Yüzyıl ve Seksenler...Bu yıl içinde başlayan hiçbir diziyi sevmedim.

 Yılın en  unutulmaz günleri:
Kocam ve Gamsegamse ile yaptığımız Beykoz gezisi . Çubuklu'da başlayan gün ,Beykoz pazarına uzanmış, pazar içinde şahane  köfteler bulunmuş,tadına bakılmış...

Magissa ile Paşa Limanı Cafede  garsonun elindeki vişneli muhallebinin peşine düştüğümüz gün
Nermin ile Üsküdar balıkçılar çarşısı içinde  balık tezgahlarının arkasındaki balıkçı lokantasında dala bata balık yememiz...

Kocamın gel seni tam  kütüphanenin önüne indireceğim deyip yolu beş kilometre uzatması, karda ve rüzgarda üstelik deniz kıyısında o ayazı yiyip ertesi günü hasta olmam....

Zeya'nın evinin terasında bir ramazan gecesi başımıza yıldızlar yağa yağa, Ebru,Naziş ve Elçin ile  sabaha kadar hatta sabah ezanı okunana kadar oturmamız, kayan yıldızlarla dilekler tutmamız...

Zero ve Özlem ile kar kış demeden sabahın köründe Kız Kulesine karşı yaptığımız kahvaltı ve sırf kahve içmek için tekne ile Kız Kulesine geçtiğimiz gün...

Kuzen Güven ve eşi Özlem ile Ordu^da geçirdiğimiz gün... Akşama kadar çay ,kahve molası vermedik  kafe girmedik dükkan  bırakmadıktan sonra Teras Cafe de buz gibi biralarla taçlandırdığımız akşam.. Keyif  üstüne keyifler katılmıştı...

 Ataletim Canım Benim ve Ecemle Ara Kafeli , Kırık Tabaklı ve de bilumum İstiklal Caddesi dükkanlarına girip çıktığımız Saint Antuan'da nefeslendiğimiz,araya bir de sergi sıkıştırdığımız  gün...

Eve ilk taşındığımız gün eşyalarımızın, Mavianne^nin hediyesi ile aynı anda girmesi...Postacı bile şaşkındı:))

Zuz'u Ayvalık'a uğurladığımız gün...Bu konuda konuşamicim:)

Cucumun evden gelin olarak çıktığı gün,aşağıda davul zurna çalarken kendimi zor tuttum...Nasıl güzel olmuştu kuşum ve hiç beklemediğim kadar olgundu...

Naziş ve Turuncu Gezegen(Selma Hanım) ile Burgaz Ada'da yaptığımız  hafta sonu kaçamağı...

Ordulu blog arkadaşım, kızkardeşlikle sevdiğim Aysun Furtun'un  evinde benim için düzenlediği Ordu lezzetleri günü... Mükemmeldi...


 

Ordu'da üç İsboo kızı: ben, İlknur ve Nuray ile Gülyalı'da fındık bahçesi içinde yer alan balıkçıdaki akşam yemeği ve sonrasında devam eden gece ve sabahında da sabah saat altıda denize girmemiz...

Aysel,Zuz ve ertesi gün de Oya ile  yaptığımız Üsküdar günleri..




Artık bir devri kapattığımız gün...Annemin evini kapatığımız gün...bu konuda da konuşamiciim...

Gamse ile Beylerbeyi sarayında geçirdiğimiz gün...

2012'nin en güzel  tatili  kimse küsmesin ama Nermin ile organize ettiğimiz yedi kafa kadınla gerçekleştirdiğimiz Ayvalık-Cunda-Kaz  Dağları gezisiydi...Dönüşde üç gün uyudum.Altınoluk Körfezine Zeus'un Truva savaşını yönettiği Zeus Altar'ından bakmak,Şeytan Sofrasında gün batımı, Cunda geceleri, sabahları,sokakları herşey herşey çok güzeldi.

Bu yılın bizim için en -in mekanı Paşalimanı Cafe oldu...Yürüyüşlerimizin mola yeri,çayımızı ,kahvemizi içerken boğazın yanıbaşında olmak,iyi  ve kaliteli servis ...üşürsen şal koştur, hadi bi resmimi çek hizmetide vermesiyle beni kendilerine bağlamışlardır:))
 






Evet yine bu yılın en iyi yürüyüş güzegahı-  Ev ile Harem arasında gerçekleştirdiğimiz Üsküdar sahil yolu yürüyüşleri...

Şimdiiii  gelelim bu yıl gerçekleşen en güzel olaylarım...

Bu yıl hep istediğim birşeyi gerçekleştirip kendime ait bir okuma odasına sahip oldum.
Belki ideal kiloma kavuşamadım ama kilo vermeyi başardım...
Kazım Karabekir Müzesinde , Kazım Karabekir Paşa'yı ve Kazım Karabekir Paşa'lı yılları kızı Timsal Hanım'dan dinledim...

Kütüphaneye üye oldum her ay hiç olmazssa bir kitabı kütüphaneden alarak okudum...
Bizim Bir Ana Sınıfımız olsun mu? diye sordum ve öyle güzel bir cevap aldım ki, hep birlikte Türkiye'nin en doğusunda bir köyde bizim de bir ana sınıfımız oldu...Ataletim canım benim en güzel tanımlamayı yaptı-Seyretmedik,yanlarında olduk...
İmza:Kızın diye 114 kadın yola çıktı ,geliri bir çocuk daha okusun diye YEKÜV'e bağışlanan bir kitap yazdı ve ben de bu projede yer aldım...


Dönüp baktığımda ,ülen nası geçti bu 2012  dediğimde bunları hatırlamak çok hoşuma  gidecek...


Düzenleme:
2012 kitaplarını yazarken yılın en sert kitabını eklemezsem liste eksik olurdu...

Hakan Günday'ın ''AZ''  bence  en sert kitabıydı,okurken zaman zaman elimde olmadan başımı çevirdim...


















14 Aralık 2012 Cuma

İMZA:KARIN

İmza:Kızın 6. 7.baskılara doğru giderken, o aldığı yolda ilerleye dursun şimdi karşımızda yepyeni yepisyeni bir proje var...İMZA:KARIN...



Ah biz de olaydık, haberimiz olaydı da falandı da filandı da demeyin...Alın kağıdı kalemi elinize kocanıza, gelecekteki kocanıza, eski kocanıza,kocanız olacak kişiye  mektubunuzu yazın...imzakarin@gmail.com adresine gidip tüm açıklayıcı bilgileri daha geniş alabilirsiniz...Ya da projenin mimarlarından Selgin GB'nin blogundan tüm  sorularınıza cevap alın.

Biz bu maceraya inandık ve İmza:Kızın  ortaya çıktı...Bir çocuk kurtulsun dedik şimdi sıra kadınlarda...Hiç tanımadığınız bir kadının hayatını değiştirebilirsiniz...


E hadi amaaa

13 Aralık 2012 Perşembe

bugünlerde

Sanırım benim bu naçiz bedenim uykuyu keşfetti...Sabah kargalarla uyanıp, eline çayını kahvesini alan, filmini izleyen,kitabını okuyan evin o müstesna sessizliğini yaşayan ben artık bu keyfi kaçırmaktayım. Bir kaç sabahtır olduğu gibi bu sabah da gözümü açtığımda saat 10.35 di. Öğle olmuş ülen dedim... Nasıl bir uyma arkadaş, kafamı yastığa koyduğumu hatırlıyorum bir tek. Sanırım buna yastığımı değiştirmem neden oldu. Şu ortopedik yastıklardan, hani gördüğünüzde yastığa benzetmezsiniz ya onlardan. Boynum yerleşiyor, kafam yumşak iniş yapıyor,oluk kısmına da kolumu koyuyorum o nası bi rahatlık. Ama bana aldanıp almayın hemen aman aman çünkü, Zuz nefter etti, Gamze ve Nazlı'da rahat edemedi...Ama ben ama ben...Yüz yıldır bu yastığı beklermişim...


 (çorbanının üstündeki kıtır ekmekler, Erenköy pazarından alındı...Koca paket 3lira...



Evden yine hasta haberi bu kez de Koca kişisi hasta...Hapşırık tıksırıkla uyandı ve bugünü kendine istirah günü ilan etti... Umca damla verdim, ardından da çaydır çorbadır dayadım:)


) Akşama benim 40 yıllık randevum var... Tee Ordu İsmet Paşa İlkokulunun kapısında vedalaştığım arkadaşımla bu akşam Kadıköy'de buluşacağız. İkimiz de pek heyecanlıyız... 40 yıllık anlatılacak var....

Haberiniz vardır hatta bir çoğunuz alıp okudu bile ''İmza: Kızın'' 4. baskıya girdi...Okuyanlar, alanlar bi barnak kadırsın bakem:)

Kitap da yavaş gittim bu ara ama Otuzlar Kadını var Nazar var sözü edilecek. E-kitap has kitap tartışması var.

Bu arada benim dün okey grubumla buluşmam vardı. Anaaaa bi okey attım ondan sonrası-adam sarımsağı dikmiş,  başına işemiş,gördüğün göreceğin rahmet bu olsun demiş. Ayne  o moddaydım. Şahane taşlarla, çift okeylerle  açamadım...Istakama baka baka kaldım...

Şimdilik bu kadar...Yarın çok güzel bir  proje haberi ile geliyorum

11 Aralık 2012 Salı

film,Nemeçek meselesi falan filan

Bu sabah gözümü zar zor açtığımda saat 10.28 di...Öyle de  detaycıyımdır,kestirmeden on buçuk diyebilirdim de...Bütün bir hafta arkandan atlı geliyor gibi koşturursan işte böyle pes düşersin.
Her pazartesi olan genel temizlik bile atlanıp,çarşambaya atıldı bu yüzden...

Bugünün tüm aksiyonu,film izlemek,çay içmek, yine çay içmek ve akşama doğru etli  biber ve kabak dolması yapmaktı.

Filmim çok güzeldi izlenmesi gereken filmler kategorisine koydum.Astronot olmak isteyen, dedesi öldüğü zaman onu cennette karşılayıp,hoşgeldin deyip, tebrik edidiğini söyleyen,ninesi ile yaşayan bir çocuk VALAENTİNE...CHE'den söz edip kilisede skandal çıkaran papaz,piyanist komşu,kahvede hep aynı yerde oturan adam, dövmek istediğim baba,egzantrik amca...Hem babasının hem annesinin istemediği,ninesiyle yaşayan Valantine; eğer bir ailen yoksa kendi aileni yapabilirsin dedirtiyor bize...Ben sevdim hem de çok sevdim...Bana güvenen izlesin...


 Bu akşam ''O SES''izledik...Şu yönden iyi,bunca dizi arasında bir neefslenme gibi oluyor. Hem de beğeniyorum valla...Yalan Dünyanın gününü değiştirmekle hiç iyi etmediler. Efenim onun seyircisi cuma günleri dışarı çıkan kesimmiş. Seveyim sizi,ülen sanırsınız tüm Türkiye cuma akşamı alemlere akıyor...Evet bazı esprilerde bunu kaç kişi anladı acaba diye ben de düşünüyorum,örneğin Selahattin'in  Reis'e kızdığı zaman Nemeçek demesinin Pal Sokağı çocuklarında ki Nemeçek'e bir gönderme olduğunu kaç kişi anlar. Kültürümü seveyim:))) ama bu bir dizi ve genele bakmak gerek.Bu konudaki değerli görüşlerimi de sunduktan sonra artık gidip kitabımı okuyayım...

9 Aralık 2012 Pazar

Rüzgar gibi jet gibi

Hafta sonunu tanımla deselerdi, jet gibi hızlı, çok keyifli, güpgüzel,şapşahane ,çok  lezzetli ve de çok ama çok yorucuydu derim.

Cuma günü  yağan yağmura,soğuğa aldırış etmeden, Natali (Baykuş Gözüyle) Ayşegül(Annemmahsustan) Özlem(Macera Kitabım) Rezzan (blogcu değil, blogcu sever), Didem( Didemin Güncesi) Zeynep( Düşlerin Rengi)ve de Gülşah(Hayata Dair) ile birlikte Kadıköy'de Seyhan kitabevinin kafesinde buluştuk.. Sohbetler ettik, Rezzan'ın getirdiği aşureyi yedik..Bardaklar dolusu çaylar içtik... Günün ilk aksiyonu benim, bindiğim dolmuştan para vermeden inmem, bunu da ta karşıdan karşıya geçerken farketmem...Evden çıkarken dolmuş parasını cebime attmıştım ki, çantamı açmaya gerek kalmadan hemen parayı vereyim:))Şoför ya farketmedi ya da kibarlığından  sesini çıkartmadı. Dönüşte göz gezdirdim belki rastlarım diye ama  göremedim.
İkici aksiyon, karnımız acıkınca  Borsam Lahmacuna gidelim. İstanbul'un en iyi 10  lahmancuncusu arasına girmeyi gerçekten hak etmiş mi? görelim dedik. Siparişleri verirken önce sıcak bir çorba içmeye karar verdik.. Ama bu karar aşamasında  kaldı. Soğuk çorbalar geldi kondu önümüze... Çorbalar soğuk deyince, topladılar götürdüler ve abartısız  20-25 dk sonra aynı soğuklukta ki çorbayı getirdiler. Şaka dedim,bu bir şaka, gizli  kamera falan mı? var  burada... Arkasından da soğuk lahmacunlarımız geldi. Valla öncesini bilmem ama o gün Borsam Lahmacun gününde değildi...Ama keyfiniz kaçtı mı? derseniz öyle keyifliydik ki, sadece güldük bunlara...

Kahvelerimizi de Ayşegül'ün çikolataları eşliğinde Fazıl Bey'de içtik...

(resmi Gülşah'dan aparttım valla...sen gençsin Gülşah yorma beni, resmi bilgisayara yüklememişim, baktım sen de hazırı var, e kahveler de aynı kahveler, hatta biri benim)))


Akşam eve geldim, akşam yemeği falı bitti, koşa koşa yastığımı, battaniyemi alıp kanepeye uzanmıştım kiiii, Gamse kafamda bitti... Nooolur Natilius'a gidelim bakmam gereken şeyler var. Mırın kırın ettim ama kalktım, gittik. Dolaş dolaş mağazaları istediğini bulamadı hanfendi, hadiii Capitol'e geçtik hem orada olan Naziş ile buluştuk hem aradığımızı bulduk ve eve geldik. Gelince ,ağacımızı kurduk, üstüne bir kaç süs taktık, ama dün akşam donattık resmen Ecem Ecem can Ecem kıyamamış bize, yanlışlıkla çöpe giden süslerimizin yerine iyi ki gitmişler dedirtecek güzellikte  aralarında kendi el emeği de olan ağaç süslemeleri getirmişti dün...Gece ben bir uyumuşum ağzım beş karış açık.



Gelelim cumartesi gününe, sabah erkenden kalktım... Yeşil çaydır, kahvedir falafilandır kendimi kendime getirdim. Sonra  dondurucudan madımak çıkardım pişirdim, yanına erişte haşladım. Dolapta zeytinyağlımız da vardı hah akşam yemeği işi tamam dedim. Normal kahvaltımızı hazırladım ve kalk borusunu çaldım. Gamse zaten aynı tarafa doğru gideceğimiz için benimle çıkacaktı evden. Kahvaltımızı neyin ettik veee saat 12 de evden çıktık. Ben Ataletim canım benim ve  bizim balkon güzeli Ecem ile yaptığımız proğramı uygulamaya gittim. Biz üç anı biriktiricisi kadın yine torbalarımızı doldurduk, binbir  güzel anı ile...Lezzetli yemekler yedik, keyif keyif kahveler içtik, Sergiler gezdik, kitapçılara girdik çıktık,yeni yeni tatlar denedik... Sohbetin,gülüşün, keyfin dibine  vurduk... Sent  Antuan'ın ışıltısına dayanamayıp içeri girdik...Şişli-Beyoğlu hattının tozunu bir güzel alıp yeni yıla hazırladık.


 Kırık Tabak'da yenilen öğle yemeği... Zeytinyağlı lahana sarma.... Bulgar kebabı, mücver ve pilav...Gördüğünüz çay bana ait...Çorba yanında bile çay içebilen çok ince bir yemek zevkim vardır:))))




  (Beyoğlu ''Ara Kafe''... cafe latte ve Türk kahvesi ile hazırlanmış sütlü kahve... Tiramusu ve ballı ,tarçınlı,üzümlü, cevizli, bademli elma tatlısı)


 Yapı Kredi''Hattuşa kazı çalışmaları sergisi''

Ha bu arada Ataletim benim dizime de el koydu ve yeni tedavi şekli belirleyip yeni bir yol haritası çizdi bana...İnşallah bundan sonra çok daha iyi olacak...

Saatler artık geceye dönerken ayrıldık,evlerimize döndük.Yoldan evi aradım,çaaayyy çayyyy suyu koyun dedim... Güne güzel bir nokta koymak için yolumu duvarlarında ünlü ressamların tablolarının  ışıklandırılmış hallerinin asıl  olduğu sokaktan geçirip öyle geldim evime...

Bugün yani pazar günü,güne Ataeltimin güne ayrı bir güzellik katan hediye kitabı; Tomris Uyar'ın ''Otuzların Kadını'' ile başladım...Kitap ayrı bir yazı konusu olacak..

 

 sinemaya gittik.- Hotel Transilvanya-abi o neydi ya, o ne kalabalıktı...Ne kadar yanlış bir seçimmiş bu filme pazar günü gelmek dedik. Film animasyon olunca çocuğunu kapan gelmişti bizim gibi heheheeh...Film üç boyutlu olunca gözlüklerle izledik tabi...Film hakında ki görüşüm naçizane; henüz ''Ölü Gelin'' ve'' UP''üzerine bir animasyon izlemedim. Bu ikisi favorimdir.



Sinema çıkışı biraz D&R biraz Migros alışverişi yapıp eve döndük. Akşam yemeğine acaip bir balık partisi hazırladım...Hamsi,istavrit tava ve tahin helva...

Yorgunum valla yorgunum... Yarın akşama kadar  yatsam diyorum...