Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Ağustos 2008 Perşembe

sabahın köründen

Sabah sabah pörtledim erkenden. Yaz boyu hiç kapanmayan yatak odası penceremi , dün gece yarısı kapadım. İstanbul bi serinledi sanki.Sabah açınca tekrar açınca bir serin rüzgar doldurdu içeriyi. Ne severim İstanbulun bu hallerini. Perdeler uçussun, yapraklar savrulsun.

Sahi düşündüm de ben hangi hallerini severim İstanbulun, galiba her halini, siste bağıran vapurlarını, fırtınalı havalarda kabaran , kapkara olan boğazını, motorda karşıya geçerken Tarihi Yarımadanın görüntüsünü, lodosunu, poyrazını, erguvanlarını, sinemalarını, ne dediklerini, ne sattıklarını aanlamadığım sokak satıcılarının seslerini... Ama şu trafiği olmasa, suç oranı bu kadar yüksek olmasa, gecekondulaşmasa hatta rezidanslaşmasa. Eskisi gibi nisan yağmurları yağabilse. Kar yağsa hatta bir gün tipi olsa. Olsa olsa ...

Ben geldim geleli dur durak bilmez hallerdeyim. Geldim geleli, önce Eyüp Sultan, sonra İlmiyem, pazar günü Zuz ve Nazlının dayanılmaz ısrarları üzerine Zuz da kahvaltıya gidiş, tabi akşama kadar süren bi kahvaltı bu. Evimi özledim ya. Ama yalan olmasın salı günü bir misafirim vardı; henüz 45 günlük bir delikanlıdır kendilerini. Zuz'un ortağu Berfu'nun oğlu. Onların Adapazarında yaptıkları bir eve gitmeleri gerekince , Can Bey de bize teşrif ettiler. Çok heyecanlı bir gündü. Biz ona ailece aşık olduk. Annesinin sütünü dondurucudan çıkarıp ısıtıncaya kadar , bizi koşum koşum koşturdu. Dizimden başka bir yerde uyumadı. El ele göz göze bir gün geçirdik onla. Tabi benim tırsaklıklarımı saymazsak. Mama yerken boğazına kaçarsa diye korkmalar, uyurken gidip nefesini dinlemeler ...

Dün erkenlerden kendimi Beyoğluna attım. Hafta içi olmasına rağmen aman ne kalabalıktı. Beyoğlu ekibim de artık İstanbula döndü anladığınız üzre. Özlemişim en son 26 Haziran da vedalaşmıştık . Hep derim ya, bir yabancının yolu önce Taksime düşse, der ki; Türkler ne kadar güzel giyiniyorlar, hep eğlenip yiyip içiyorlar. Türkiye bir refah toplumu. Yalnız dikkatimi çekti çiçekçiler meydan da yoktu. Hepsi İlle de Roman Olsuna katılmış olamazlar dimii??. Neyse gelelim bize, biz kuzenler birbirimizi çok özlemişiz. Güle konuşa özlem giderdik.

Şimdi gideyim ben artık.Zuz'un göz doktorunda randevusu var onun öncesinde bize kahvaltıya gelecek. Kocam ve Naziş çoktan işbaşı yaptı. Gamsegamse hala tatilin tadını çıkarmakta. Onun okulu taaa bayramdan sonra açılacak. Çayı koyayım artık var mı isteyen.