Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

25 Haziran 2010 Cuma

Son elli yılın en soğuk haziran ayını yaşıyormuşuz ve dünya 10 yıllık yağışlı döneme girmiş.Yani önümüzdeki senenin haziran ayında son ellibir yılın en soğuk haziranını yaşamanız olasılıklar dahilinde...
Bu gün Cancan'la pek eğlendik yine , evi her zaöankinden biraz daha az dağıttık çünkü tam üç saat uyudu.. ve kalkar kalkmaz ciciaaaa mama dedi.Biber dolması ve yoğurt yedik birlikte... o pilav diyo ama olsun. Bizim ev de tam bir pilavcı oldu çıktı. Tüm pilav çeşitlerini seviyor pirinçmiş bulgurmuş farketmez.

Yazarken bir taraftan da Leonard Cohen dinliyorum... sisters of mercy diyor...valla çok utanıyorum ama Leonard Cohen'i Oray Eğin sayesinde tanımıştım...bir yarışmada jüri üyesiydi o kadar çok Leonard Cohen dedi ki, üle bi dinliyeyim dur dedim o dinleyiş... Mariah Carey ile tanışmam daha da bi hazin... Çok yıllar önce hani şu el arabasında kasetler satılan falan devir... Kadıköy Altıyol da bir kaset satıcısı Mariah Carey çala çala gidiyor. Ay diyorum işete bu yaa düşüyorum adamın peşine kim bu diye işte böle acıklı bi hikaye.

Yarın kızların ikisininde farklı farklı programları varmış. Yarını bilmiyorum şimdilik ama pazar için şahane bir programım var...

YARİM HAZİRAN

Kimbilir kaç baharı birlikte uğurladık seninle…
Kimbilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde…
İlhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk Haziran’dan beri…
Yaşgünlerimin fener alayı, ilkyaz günahlarımın tanığısın…
Tanığısın yüzüme düşen gözlerin, terime değen ellerin…
Senle başlayıp, sende bitirdim bunca yılı…
Sendin hararetli yılsonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı…
Tutkunum sana… Sadık, itaatkar ve hayran…
Yarım Haziran…Hasretle bekleyip, iple çektim gelişlerini çoğu zaman…
Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin;
eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla…
Haziranlarda aşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen oldum.
İşte burada yıllar yılı getirip, iadesiz taahhütsüz önüme atıverdin eski yaşlar…
Kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış… Kimi çocuk, kimi genç, kimi olgun…
Her serin baharın ardından yaz kokulu, yıldızlı müjdeler taşıdın bana…
Hararetli ve çıplak Temmuz akşamları vadettin…
peşisıra hazan geldiğini hissettirmeksizin bir süre…
Gün oldu tomurcuk olup çiçek boyverdin;
gün oldu şiddet yüklü bir öfke bulutuna tutunup seller yağdırdın
gecikmiş bahar dallarının üzerine… hazırlıksız… insafsız…
Öncesiz ve sonrasız aşklarda oyaladın beni…
kimi gerçek çoğu, çoğu yalan…
Zamanla ibadet eder gibi sevmeyi öğrettin; üzerine kırağı düşmüş beyaz bir gül kadar taze…
bir o kadar kusursuz…
Anladım ki, Haziran’da sevmek yaman…
Yarım Haziran..Ocaklar kurdum sıcacık… Aşım, eşim, işim oldu katıksız, riyasız…
Oğullar ve gecikmiş heyecanlar verdin bana…
Gidemediğimiz uzak denizleri çocuklarımıza isim yaptık…
onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi…
Geride kırık dökük onlarca Haziran bırakarak karşıladık yarınları…
Ve sen bağışladın hatalarımı yılsonu bilançolarında…
Sorguda ele vermedin beni… Tanıyamadılar kimlik tesbitinde bedenimi, kalbimi…
Kimbilir kaç sırrı sakladın… Kaçını ele verdin o gecikmiş hesaplaşmalarda…
Sen ilkyazdan alıp güze açarken kapılarını…
ben yazın sarhoşluğundan sonbahar serinliğinden aydım.
Seni beklerken kendime vardım.
Yadsıyamam, Sevildim ve sevdim çoğu zaman…
Müsebbibi sensin… Yarim Haziran! …
Yaşım büyüse de büyümedi içimdeki çocuk…
ama zamanla olgunlaştı Haziranlarım…
Yeni gelenler sonbahara daha yakın şimdi…
Eski mektuplar ve sepya renkli fotoğraflarla dolu bir albümde hayatım… Haziran doğumlu…
Kulağımda bir şiir Hasan Hüseyin’den artakalan:
Sokaktayım/gece leylak ve tomurcuk kokuyor/yaralı bir şahin olmuş yüreğim/ uy anam anam…/
Haziran’da ölmek zor”…
Lakin doğmak da zor Haziran’da…
Yaz kapıyı çalsada;
biliyoruz sonu hazan…
Yine de seviyorum seni…
Yarım Haziran! …

CAN DÜNDAR

Cuma

Kızlar haziranın sonuna geldik bu ne biçim hava diye bağıra bağıra giyinip okula gittiler... Bu gün son artık, ondan sonrası yan gel Osman bir dönüm bostan vaziyetleri... Benim havadan dolayı bir şikayetim yok oooh serin serin yatıyorum...

Aşk-ı Memnu izledik akşam ... senaryosuda internete sızmış netekim... kızlar Ednan şimdi burada derin bir soluk olacak... telefon zıızıt ayapacak... Bülent dergi okuyacak... Bihter şimdi elini başına götürecek derken izlemeye çalıştık... teknolojinin bu kadarıda fazla yani.

Dizi izledikten sonra kitap okuma seansına geçtik... Brida'dan bir kaç sayfa okudum baktım gece gece sarmadı, Dantel Falcısını aldım elime, hoşuma gitti. Bu kitabı aldığımı yazdığımda bir iki kişi merak ettiğini , okuyunca görüşlerimi yazmamı istemişti. Bazı bloglarda kitap eleştrilerine rastlıyorum da ...anam ben kim oluyorum da kitap hakkında ileri geri laf söylüyorum ... millet bu işin ilmini yapmış, kitap okumuyorlar cümle çözümlüyorlar. Benim gibi çayını kahvesini , fıstık tasını yanına alıp kitap okumuyorlar.

Bu gün Cancan geliyor, geçtiğimiz çarşambadan beri görüşmedKi,özledim çok...kelime dağarcığına bir sürü yeni kelime katmış. Artık bu kelimeleri söyleyip söyleyip alkış bekler benden:))

Şimdi gidip O' gelene kadar kahvaltımı yapayım.