Cuma günü yağan yağmura,soğuğa aldırış etmeden, Natali (Baykuş Gözüyle) Ayşegül(Annemmahsustan) Özlem(Macera Kitabım) Rezzan (blogcu değil, blogcu sever), Didem( Didemin Güncesi) Zeynep( Düşlerin Rengi)ve de Gülşah(Hayata Dair) ile birlikte Kadıköy'de Seyhan kitabevinin kafesinde buluştuk.. Sohbetler ettik, Rezzan'ın getirdiği aşureyi yedik..Bardaklar dolusu çaylar içtik... Günün ilk aksiyonu benim, bindiğim dolmuştan para vermeden inmem, bunu da ta karşıdan karşıya geçerken farketmem...Evden çıkarken dolmuş parasını cebime attmıştım ki, çantamı açmaya gerek kalmadan hemen parayı vereyim:))Şoför ya farketmedi ya da kibarlığından sesini çıkartmadı. Dönüşte göz gezdirdim belki rastlarım diye ama göremedim.
İkici aksiyon, karnımız acıkınca Borsam Lahmacuna gidelim. İstanbul'un en iyi 10 lahmancuncusu arasına girmeyi gerçekten hak etmiş mi? görelim dedik. Siparişleri verirken önce sıcak bir çorba içmeye karar verdik.. Ama bu karar aşamasında kaldı. Soğuk çorbalar geldi kondu önümüze... Çorbalar soğuk deyince, topladılar götürdüler ve abartısız 20-25 dk sonra aynı soğuklukta ki çorbayı getirdiler. Şaka dedim,bu bir şaka, gizli kamera falan mı? var burada... Arkasından da soğuk lahmacunlarımız geldi. Valla öncesini bilmem ama o gün Borsam Lahmacun gününde değildi...Ama keyfiniz kaçtı mı? derseniz öyle keyifliydik ki, sadece güldük bunlara...
Kahvelerimizi de Ayşegül'ün çikolataları eşliğinde Fazıl Bey'de içtik...
(resmi Gülşah'dan aparttım valla...sen gençsin Gülşah yorma beni, resmi bilgisayara yüklememişim, baktım sen de hazırı var, e kahveler de aynı kahveler, hatta biri benim)))
Akşam eve geldim, akşam yemeği falı bitti, koşa koşa yastığımı, battaniyemi alıp kanepeye uzanmıştım kiiii, Gamse kafamda bitti... Nooolur Natilius'a gidelim bakmam gereken şeyler var. Mırın kırın ettim ama kalktım, gittik. Dolaş dolaş mağazaları istediğini bulamadı hanfendi, hadiii Capitol'e geçtik hem orada olan Naziş ile buluştuk hem aradığımızı bulduk ve eve geldik. Gelince ,ağacımızı kurduk, üstüne bir kaç süs taktık, ama dün akşam donattık resmen Ecem Ecem can Ecem kıyamamış bize, yanlışlıkla çöpe giden süslerimizin yerine iyi ki gitmişler dedirtecek güzellikte aralarında kendi el emeği de olan ağaç süslemeleri getirmişti dün...Gece ben bir uyumuşum ağzım beş karış açık.
Gelelim cumartesi gününe, sabah erkenden kalktım... Yeşil çaydır, kahvedir falafilandır kendimi kendime getirdim. Sonra dondurucudan madımak çıkardım pişirdim, yanına erişte haşladım. Dolapta zeytinyağlımız da vardı hah akşam yemeği işi tamam dedim. Normal kahvaltımızı hazırladım ve kalk borusunu çaldım. Gamse zaten aynı tarafa doğru gideceğimiz için benimle çıkacaktı evden. Kahvaltımızı neyin ettik veee saat 12 de evden çıktık. Ben Ataletim canım benim ve bizim balkon güzeli Ecem ile yaptığımız proğramı uygulamaya gittim. Biz üç anı biriktiricisi kadın yine torbalarımızı doldurduk, binbir güzel anı ile...Lezzetli yemekler yedik, keyif keyif kahveler içtik, Sergiler gezdik, kitapçılara girdik çıktık,yeni yeni tatlar denedik... Sohbetin,gülüşün, keyfin dibine vurduk... Sent Antuan'ın ışıltısına dayanamayıp içeri girdik...Şişli-Beyoğlu hattının tozunu bir güzel alıp yeni yıla hazırladık.
Kırık Tabak'da yenilen öğle yemeği... Zeytinyağlı lahana sarma.... Bulgar kebabı, mücver ve pilav...Gördüğünüz çay bana ait...Çorba yanında bile çay içebilen çok ince bir yemek zevkim vardır:))))
(Beyoğlu ''Ara Kafe''... cafe latte ve Türk kahvesi ile hazırlanmış sütlü kahve... Tiramusu ve ballı ,tarçınlı,üzümlü, cevizli, bademli elma tatlısı)
Yapı Kredi''Hattuşa kazı çalışmaları sergisi''
Ha bu arada Ataletim benim dizime de el koydu ve yeni tedavi şekli belirleyip yeni bir yol haritası çizdi bana...İnşallah bundan sonra çok daha iyi olacak...
Saatler artık geceye dönerken ayrıldık,evlerimize döndük.Yoldan evi aradım,çaaayyy çayyyy suyu koyun dedim... Güne güzel bir nokta koymak için yolumu duvarlarında ünlü ressamların tablolarının ışıklandırılmış hallerinin asıl olduğu sokaktan geçirip öyle geldim evime...
Bugün yani pazar günü,güne Ataeltimin güne ayrı bir güzellik katan hediye kitabı; Tomris Uyar'ın ''Otuzların Kadını'' ile başladım...Kitap ayrı bir yazı konusu olacak..

sinemaya gittik.- Hotel Transilvanya-abi o neydi ya, o ne kalabalıktı...Ne kadar yanlış bir seçimmiş bu filme pazar günü gelmek dedik. Film animasyon olunca çocuğunu kapan gelmişti bizim gibi heheheeh...Film üç boyutlu olunca gözlüklerle izledik tabi...Film hakında ki görüşüm naçizane; henüz ''Ölü Gelin'' ve'' UP''üzerine bir animasyon izlemedim. Bu ikisi favorimdir.
Sinema çıkışı biraz D&R biraz Migros alışverişi yapıp eve döndük. Akşam yemeğine acaip bir balık partisi hazırladım...Hamsi,istavrit tava ve tahin helva...
Yorgunum valla yorgunum... Yarın akşama kadar yatsam diyorum...