Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Ocak 2009 Pazartesi

BİR PAZARTESİ YAZISI

Sabah Gamsegamse'nin anneeeee Tuçe kahvaltıya geliyo diye, yattığı yerden bağırışıyla uyandım ki saat 10 olmuş. Naziş gitmiş duymamışım, koca gitmiş duymamışım. Hey gidim hey , anneannem sağ olsaydı ne kızardı. Evlenirken, ataş gibi olcan dedi bana, bi bastığın yere bi daha basmayacaksın dedi ooo bizde ev boşalmışta pireler ıçmuş bir yerlerde haberimiz yok.

Biraz daha yatakta oyalanıp kalktım, kahvaltıyı hazırladım, zaten poğaçalarımız vardı, Tuçe de simit getirmişti. Birlikte kahvaltı yaptık. Hemen salonu toparladım, onlara yine bir yiyecek , içecek ,kuru yemiş tepsisi hazırladım ve onları ders çalışmaya bırakıp, günlük işlerimi yapmaya koyuldum.

Dün akşam kitabımı bitirmeden yatmadım. Uçurtma Avcısını. Son bölümlerinde ağlaya zırlaya bi haller oldum. Naziş de tam kendime çay hazırlayıp okumaya çekilirken Lipton Huzur vermişti, al anne bunu dene çok rahat uyuyosun hem de demişti., tadını pek sevmedim ama sanırım onun da etkisiyle küp gibi uyumuşum. Kitabı tavsiye ediyorum. Konusunu bir önceki yazım da kırmızı harflerle yazmışım zaten. Dili çok güzel, anlatılanların gerçek olduğunu bilmek insanı daha da sarsıp kitabı daha da etkileyici hale getiriyor. Afganistan hakkında okuduğum ikinci kitap bu, ilkini de aşağıda tanıtıma aldım, çünkü bunu da okumanızı tavsiye ediyorum.Bilirsiniz ben şunu bunu okudun beğendim beğenmedim derim ama kolay kolay kitap tavsiye etmem.
Belgesel yapımcısı Siba Shakib, Afganistan´daki bir mülteci kampında tanıştı Şiri-Gül ile hayatını anlatan bu kadının yaşama gücü ve direnciyle büyülendi. Şirin-Gül, bütün Afganlı kadınların trajik yaşamlarının ete kemiğe bürünmüş bir örneğiydi ve tam karşısında duruyordu.
Şirin-Gül, yalnızca açlıktan, yoksulluktan, hak ve hukuksuzluktan değil, Kızılordu´dan da, Mücahidin´den de, Taliban´dan da kaçmak zorunda kalmıştı yaşamı boyunca. Hem de uğradığı baskılara, işkencelre, tecavüzlere karşı.

Pazar günü Zuz kahvaltıya gelirim demişti ama sonra kahvaltı sonrasına bıraktı. Bnede mücver olayını kıymalı poğaça olayına çevirdim. Baktım dolapta iki tane haşlanmış patetes var , birazcık kıymalı iç ayırıp onlarıda içine ezdim ve böylece Gamsegamse'nin de istediği oldu. Çünkü O patatesli içle hazırlanan böreğe poğaçaya bayılır. Zuz gelince birlikte ikindi çayı içtik. Biraz didiştik çokça gülüştük ve çok geçe kalmadan akşam yemeğini de yanına alıp gitti)).

Bu gün pazarımız var, birazdan çıkıp dolaşacağım, şimdi yiyecek dışında ne saçmalık varsa alır gelirim yine)).
HADİ BAKALIM İYİ BİR HAFTA OLSUN HEPİMİZE