Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Aralık 2014 Pazar

Çıktık açık alınla 33 yılda her savaştan



O karları belimize kadar çıkan kasabada senden başka tanıdığım kimse yoktu...Daha ilk gittiğimizde karla karşıladı bizi...Sen sabahları işe giderdin, ben akşama kadar kitap okur, dört biberden,iki kabaktan dolma yapardım...Akşamları karda yürüyüşler yapardık.Ben sütü pişirirken hep taşırırdım,Sonra ikimiz başında kaynayana kadar beklemeye başladık ama bu sefer de biz  konuşmaya dalar,süt ikimizin arasında  yine  de taşardı.
 Orada bir tek devlet daireleri kaloriferliydi. Ben de soba satıcısında gördüğüm kuzineye çarpılmıştım. O kadar oynadım ki onunla ama  benim evdeki yokluğumu fırsat bilip o kuzineyi kaldırmayacaktın ki görecektin neler pişirecektim daha :)

Bir gün dışardan eve geldim, baktım salonun duvarları başka renk, noluyoruz dedim hatta azıcık da korktum. Günler önce salonun duvarının rengini hiç sevmediğimi söylemiştim. Sen de benim evde olmadığımı bildiğin için boya alıp gelmiş, duvarları boyamış işe geri gitmişsin :)

 Ah o İstanbul özlemi,sırf o yüzden hiç oraya ait hissedemedik kendimizi...Bizim bütün düşlerimiz hep İstanbul' a dönmek  üzerineydi,şimdiyse İstanbuldan gitmek üzerine... İstanbul bizden hızlı değişti çünkü...Birlikte kurduğumuz hayallerin ne kadarı gerçekleşti o hayaller neydi unuttum bile... Ama en büyük hayalimiz birlikte olmaktı ve biz en büyük hayalimizin içindeyiz bin şükür...


Tamam artık hala o günlerdeki gibi genç değiliz ama Fındıkzade'de ki ev beşinci kattaydı da, hırsızlar da çala çala merdiven otomatiğimizin aksamını çalmışlardı.Yukarı çıkarken , önden gider bana çakmakla ışık tutardın... Benim o merdivende öyle çıkışımıza gülmem gelirdi, ara kattakiler kapıyı açarlardı ya,  sen benim için hala o adamsın.   Ben de; bir elinde dondurma,bir elinde çiçekler omzunda senin kolun İstiklal caddesinde  yürüyen kızım.
  Sen askerde beni özleyip tüm arkadaşlarınla plan kurdun,çitler aşıp, gelincik tarlalarından İstanbul otobüsüne koştun. Dönüşte arkadaşların seni o çitin dibinde beklerken sen otobüste rastladığın komutanın peşine takılıp garnizon kapısında elini kolunu sallaya sallaya girip arkadaşlarının yüreklerini hoplattın... Odur budur gelincikler başka bir anlamlı bizim için...Seni ziyarete geldiğimde alayın bitişiğinde gördüğüm kan kırmızı gelincik tarlaları aklımı başımdan almıştı...

Ben bir rüya gördüm,rüyamda kapı çaldı sen geldin. Ben daha o rüyayı görürken diledim evimin kapısını çalanın sen olmasını ve o rüya gerçek oldu.....

Bugün evliliğimizin 33, birlikteliğimizin 36.yılı...

İyi ki ben o gün okuldan kaçmışım,iyi ki sizin okulda o gün boykot varmış...İyi ki ama iyi ki evlenmişiz mavi gözlü yeşil parkalı çocuk...