Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Nisan 2013 Pazartesi

Karaköy ile Galata'nın arası yaktı beni kaşlarının karası

Bizim evde tatil  sezonu şimdilik bitti...10 günlük bohem hayatından sonra bizim kızlar bugün sabah ,seher vakti işbaşı yaptılar.

Yazmadığım günlerde Cankuşumla bir ''Karlar Kraliçesi'' günümüz var. Perşembe günü öğle saatlerinde okulundan aldık onu,bugün senin günün ne istersen onu yapacağız dedik...Hava güzeldi,bizim niyetimiz açık hava programıydı ama O'  ''Kozzy'' e gidelim dedi...Çocuk haklı ve de akıllı,oyuncakçı orada,sinema ve her türlü abur cubur orada tabi:)) İlk program sinema...''Karlar Kraliçesi''ni izlemek istiyormuş... Sinema,oyuncakçı hadi yemek derken akşam ettik... Akşam yemeğine de bizi kendi evlerine davet etti:))Doyduk birbirimize....




Cumartesi günü aile boyu Karaköy-Galata  sokaklarının altını üstüne getirdik...İlk durağımız çoktandır ,gidelim görelim deyip durduğum;  koynunda iki Sahabeyi ve onların bir dostunu saklayan İstanbul'un en özel camisi...Yeraltı(Kurşunlu Mahzen) camisi oldu.Karaköy vapur iskelesinin yakınında yeralan Yeraltı Camii nin bulunduğu yerde ; İstanbul un Fethi sırasında Haliç in ağzına gerilen zincirin kuzey ucu bağlıymış.Sütunlardan oluşan basık bir mekan.Zamanında bizanslılar tarafından mahzen olarak kullanılmış.1725 yılında Çorlulu Mustafa Bahir Paşa tarafından camiye çevrilmiş.Ashâb-ı Kiramdan Süfyan ibni Uyeyne nin, Amr İbnü-As ın, Vehb İbni Huşeyre nin kabirleri bu caminin içinde yeralıyor..Caminin içinde ışıklı Kabe maketiyle Peygamberimize ait eşyaların resimleri de yeralıyor.



 
en fazla iki metreyi bulan basık tavanıyla,birbirine çok yakın ve çok kalın sütunlarıyla,İstanbul'un en özgün yapılı en ayrıksı Camisi...




Rivayete göre, kabrinin bulunduğu yere hapsedilmiş Uyeyne. Bizans askerleri işkence etmiş. Susuzluktan kavrulan Uyeyne'ye Allah rahmet etmiş. Esir düştüğü yerden su çıkmış,



 Caminin içi  lale motifli çinilerle kaplı...Bu özel camiiyi mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum.


Cami çıkışı artık acıkmıştık...Galata Köprüsünün altındaki balıkçılara gittik...Size önerim burada yemek yemeden önce mutlaka pazarlık yapın. Çünkü daha yemeğe başlamadan önce +22 lira ile başlıyorsunuz bir de hesabınızın %10 u olan garsoniye var,diyelim ki 100 lira hesabınız bunun 10 lirası garsoniye olduğuna göre +32 lira ile başlıyorsunuz demektir...Anneannemin bir sözü vardır '' dana yediği taşı bilir'' ... Yani biz de daha önce bu taşı yediğimiz için artık raconu biliyoruz:)) önce pazarlık:)) Yoksa alimallah sizi havada karada   ham yaparlar. Oturduk biraydı balıktı,kalamardı, karidesti,midyenin her çeşidiydi  saldırdık:)) Üstten balık çekenleri izledik...



Karnımız doyunca da vurduk Galata'ya yukarı...







Metrekareye 15-20 turist düşüyordu,çok kalabalıktı... Biz karı koca kuleye çıkmak için sıraya girdik. Ne öyle  hep Kız Kulesinden mi? Galata Kulesine el sallayacağız, bu kez de tersi olsun dedik. Kızlar aşağıda kaldı,dükkanları dolaşacağız dediler. Her yerde bir egzantiriklik bizi bulacak ya,bu kez de   karşımıza Türkçe öğrenmeye çalışan iki Amerikanyalı  çıktı...Asansör sıramız gelene kadar bedava Türkçe dersi verdik... Afedersinizi öğretene kadar göbeğim çatladı... Sonunda affiderziiiin demeyi öğrendi Cosby:)) Ayrılırken de bi  sağlıcaklaaa deyip dumur ettim onu:))
İtişe kakışa,  kulenin etrafını dört döndük...İstanbul'a pazar günü de Galata Kulesinden baktık.





Pazar günü evde dinlendik.

Şimdiii  bir filmim var sözünü edeceğim...

1996 yılında Emily Watson'a Oscar ödülü getrimiş bir film...Dalgaları Aşmak....Aşk, cinsellik ve Tanrı inancı arasında gidip gelerek dalgaları aşmaya çalışan Bess'in hikayesi...İskoçya'da  unutulmuş küçük bir kasabada, aşkla tanışan,istediği tek şeyin mutluluğunun bozulmaması olan,bunun için kiliseye gitmeyi daha da fazlalaştıran,yaşanan herşeyin tanrının isteği olduğuna inanan , en büyük yeteneğinin aptallık olduğunu söyleyen ve bunu da çok iyi yaptığını söyleyen, Bess...Çok fazla bir şey söylemek istemiyorum ki,izleyecek olanların  ağzının tadı kaçmasın... Bu hüzünlü  filmi, kimileri başyapıt olarak nitelendirmiş kimileri de sapkın bir film olarak...Ben izlemenizi tavsiye ediyorum. Yalnız tam bir yetişkin filmi olduğunun notunu da düşerek.



Aslında bir film daha var:))

Eddie... Woody Goldberg'in bir  limuzin şöforüyken bir basketbol takımın onursal koçluğunu  üstlendiği film. Çok eğlenceli bir filmdi...Bunu da  izlecek filmler listenize ekleyebilirsiniz...


E hayde gittim ben...