Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Mayıs 2008 Perşembe

iki sobe

İki tane sobe ödevim var. İlki çocuklaçocuktan gelmişti. Takdir ettiğim , saygı duyduğum kadınlardı konusu. İkincisi Desertwind den yani Nalandan. Konu ;cocuklugunuz da ya da gencliginizde yasadiginiz kendinizce en tehlikeli, en komik macera?

Takdir ettiğm , saygı duyduğum bi' dolu Türk Kadını var. Bilimde , ilimde çığır açmış. İlklere imza atmış, Türk Kadınına önder olmuş. Bunların çoğunu biliyoruz. Ansiklopedilerde ya da yazılı ve görsel kaynaklarda yeterince bilgi var haklarında. Tabii hak ettiği değer verilmemiş, sağlıklarında kıymeti bilinmemişler de var. Vefasızlık en başta gelen özelliklerimizden biri olma yolunda. En sonuncusunu da Leyla Gencer'e yapıp kendimizi ispatladık. Külleri boğaza döküldüğü için denizin kirlendiğini söyleyenler bile çıktı ne acı ki.

Benim sözünü edeceğim saygı duyduğum kadın. ANNEM. O' iyi bir eş, iyi bir evlat, iyi bir abla, iyi bir kardeş , iyi bir komşu, arkadaş, dost ve en nihayetin de çok iyi bir Anne oldu hem de karşındakilere bunların nasıl olacağının örneğini verdi.Hep dik oldu, hep güçlü. Kendini bir tek gözlerinde ele verdi. Hiç unutmam bir gün Nazlı , bir komşumuzun canını sıkacak bir şey yapmış. Aslında haklı da. Ama ben , o çocuk ya azarlamaya kalktım. Annem bana- hiç kimsenin gönlünü yapmak için çocuğunun kalbini kırma dedi, komşuda eğdi başını gitti.Annemin bilime ,edebiyata bir katkısı yok.Ama kendi evlatlarına kattıklarıyla , onların da annelerinden aldıklarını kendinden sonrakilere aktarmasıyla gelecek nesillere kadar gidecek iylikler bıraktığını düşünüyorum.

Gelelim çocukluğumda ve gençliğimdeki komik ve tehlikeli anılara.
Şu anda bana en komik gelen anım. Bir gösteriye Kelebek olarak çıkacaktım. Kocaman kanatlar yapılmıştı bana. Annemde çok güzel ışıltılı pırıltılı bir kostüm diktirmişti. Ben de tam gösteriye çıkarken üşüdüm, o arada nereden bulduysan eski yırtık pırtık üstelik de kocaman bir hırkayı elbisemin üstüne giyip kanatları takıp gösteriye çıktım. Annemin faltaşı gibi açılmış gözleri hala gözümün önünde , hatta resmim bile var o kılıkta çiçekten çiçeğe konarken:)).Annem senelerce söylendi öğretmenime, nasıl farketmedi diye.

Çocukluktaki en tehlikeli anım, daha doğrusu bunu hep yapardım. bilirsiniz, Karadeniz hep dalgalı olur. Dalgaların boyu bir iki metreyi bulur. Ben , daha 7-8 yaşlarındayken bile can simitini takar o dev dalgaları aşa aşa bir güzel açılırdım. Sonra dalgalardan geri dönmek için canım çıkardı. Ne kadar yapmayacağıma dair söz versem de bunu sürekli tekrarlardım. Şimdi hala rüyalarımda bile yaparım o işi. Tatillerde ille dubaların altından geçip biraz açılmazssam, kapana kısılmış gibi hissederim kendimi

Gençlik yıllarım da ise. Benim kuşağım bilir. En tehlikeli şey zaten o yıllarda öğrenci olmaktı. Hep kelle koltukta okula git gel. Maceraların çoğu da zaten illegaldir.
Yalnız denizle ilgili bir olayım daha var. O yıllarda yazları Kumburgazda ki evimizde geçiriyoruz. Okul tatil olunca git, tekrar açılana kadar oradasın. Tabii zamanla sıkılmaya , kendi kumsalın sana yetmemeye başlıyor. Biz de arkadaşlarla önce yakınımızdaki bir özel bankanın sosyal tesİslerinin havuzuna dadandık. Denizden yüzerek tesislere çık millete havuzda fırsat bırakma. Tramplenden cap cap atla. En sonun da bir gün tesisin müdürü bizi toplantıya çağırdı. resmen toplantı ha. - Bakın çocuklar dedi, hepinizin evi var burada , aylarca tatil yapıyorsunuz. Buraya gelen insanlar, burada 15 gün kalabilmek için aylar öncesinden sıraya girip kuraya katılıyorlar. Biz bir utandık anlatamam. Sonra Hotel Marini keşfettik. Oraya da turistler çok gelirdi. Açıkta bağlı salları vardı , orada üstsüz güneşlenirlerdi. Biz tekneyle burunlarının dibine kadar girerdik, onlarda önlerine dönüp hello diye bağırışırlardı. Ne anlıyosak. Sonra onun trampleninden atlama yarışları. Ben en üste çıkardım ama atlarken kollarımı kuş gibi açıyormuşum iki yanıma suya bir çarpardı , kollarım kpkırmızı olurdu.
Bir kez de tekneyle 15- 20 kız açıldık. Bu olayda Zuz vardı. Açıkta demirledik denize girdik çıktık , şamata yaptık. Sonra tekneyi çalıştıramadık. Ne yapalım ne yapalım derken. Baktık az önümüzde bir balıkçı teknesi var. Eskiden Mekap spor ayakkabiları vardı. Sahibi Kaya Bey balığa çok meraklıydı ve bizim site de oturuyordu. Simin diye şimdi doktor ve ABD de olan bir arkadaş la ben atladık o tekneye kadar yüzdük. Anlattık. Biz çekelim tekneyi dediler. Biz tekneye çıkmadık, kumsal görünüyo ya biz yüzeriz dedik. Ama yüz yüz bitmez. Neyse uzun mesafe yüzücülüğümü de böylece ispatlamış oldum :)))))
Nalancım seninkiler kadar adrenalin yüklü değil benim anılar gördüğün gibi))))