Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Nisan 2014 Pazartesi

Geçen hafta falan filan

O kadar hızlı ve yoğun geçti ki bu hafta nereden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum.

Ama hemen müjdeli bir haber ile başlayalım... İçinde,  bu kez hepinizin yakından tanıdığı Zuz'a yazdığım mektubun olduğu İmza: Ben çıktı...İçinde bizimle birlikte ünlü sanatçılar,politakıcıların da hayatlarında iz bırakan kişilere seslenişlerinin olduğu yazılar var... Yani yine binbir hayat hikayesi sizi bekliyor.












Bu haftanın katıldığım en güzel etkinliği 5 nisanda başlayan ''İstanbul Uluslar  Arası Film Festivali''galasına katılmamdı. Meltem Cumbul'un sunuculuğunu yaptığı gecede ünlü yönetmenler, film eleştirmenleri ve sanatçılarla birlikte olma fırsatı bulduk. Meral Çetinkaya ;Berkin'in resmi olan tişörtüyle sahneye çıkınca salon alkıştan inledi...En büyük alkışı Endenozya'da bu yıl en iyi oyuncu ödülü aldım diyen Eşref Kolçak aldı...Tuncel Kurtiz'i anma sırasında hepimizin gözleri doldu.Eşref Kolçak az kaldı sahneden düşüyordu. Sevdağ Ferdağ ve Melike Demirağ hala fıstık gibilerdi:)Ve festivali açılış filmi olan Philomena ile açtık...


Geçtiğimiz  haftanın en lezzetli yemeği;  Sadiye Abla'nın dolmalarıydı...Hey yavrum hey tencerenin dibini görmeden bırakmadık. Bu çook eski dost,benim de geleceğimi öğrenince onun  gibi kimse yapamaz dediğim çaylı kekini ve bezelyeli talaş böreğini de yapmıştı... Ne çok eskilerden konuştuk ne çok insanın kulaklarını çınlattık...





Ve haftanın kapanışı da yine çoook ama çok eski dostlarla oldu. Biz  aynı apartmanda yıllarca oturduk,orada nişanlar,düğünler oldu,çocuklar doğdu, bir sürü ortak hüznü  yaşadık.  Özden apartmanı  12  haneli bir sokak gibiydi...Anneler arkadaştı, kızlar,oğlanlar arkadaştı, babalar aynı kulübe , çocuklar aynı okula giderdi o apatmanda... Dün o apartmanı konuştuk bolca, Filiz,Hülya ve Gönül ile... Kafka Kafe'de başladık sohbete,'' Otantik Kafe'' Çerkes yemekleri yiyerek devam ettik. En son Türk kahvecileri sokağında akşam serinliğinde şallara sarına sarına çaylarımızı içerek de noktaladık. 

 


Bu haftanın fimi ''Marketa Lazarova'' Paganlıktan hristiyanlığa geçişi anlatan 13. y.y çok katmanlı bir Ortaçağ filmi...Bu filmi ben çok aradım, buldum ve izledim. Tavsiye der misiniz derseniz. Bu böyle aman herkes izlesin diyebileceiğim bir film değil. Sinemaya ve sinema tarihine çok ilgi duyanların izleyeceği bir film.Çek sinema tarihinin en iyi filmi olarak nitelendirilen 1967 yapımı siyah beyazfilmdir MARKETA LAZAROVA...


Bu haftanın kitabına yeni başladım. Picasso, Karın Deşen Jack ve Sherlock Holmes'i Barcelona'da buluşturan bir kitap. 

 



Bugün yeni bir hafta başlıyor, bu haftayı daha yavaş geçirmeyi planladım:))












Bu kadar...