Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Şubat 2012 Pazar

Pazar ola

Bu sabah Zuz'un geldiğini söylemiştim. O geldikten 5dk sonra, sabah kahvaltısı siparişini verdi, akşama yemekte ne olduğunu sordu ve yattı. Ben yeşil çayımı içtim, bir önceki yazımı yazdım sonra mücveri yaptım, çayımızı demledim. Mücverin kokusunu duyan pıtır pıtır kalktı.Kahvaltımızı yaptık , biraz evi derledik topladık, yürüyüşe çıktık. Nasıl bir havaydı öyle o...sanırsınız bahar gelmiş. Ama çarşamba günü yine 10 derece birden düşecekmiş ve yine kar geliyormuş.

Yürüyüş molasını bizim çay bahçemizde verdik haliyle.Sonra yine yürüyüşe devam ettik. Öğle yemeği için Capitol'e geçtik. Zuz ve Naziş biraz da alış veriş yaptılar, eve döndük. Gamse -benim yorgunluktan dışarı förtlemiş gözlerimi görünce- Anne , sana bir çay yapayım hemen dedi. O Capitol'de dolaşmak artık fazla gelmiş demekki.

Dayımlar yarın akşam Ordu'ya dönecekleri için Zuz'u da görmek istediler. Sabah kahvaltısı için Kadıköy'de buluşalım falan filan derken,Bizde bir tencere kurufasulye, bir tencere pilav ve de turşu var hadi bize gelin dedim. Çünkü Zuz çok özlemişti kuru fasulyemi,gelince ilk onu pişiririm demiştim. Tabi ben yemedim, ben roka , domates salatamın üstüne beş kaşık haşlanmış fasulye koydum, azcık sızma ve limon ilavesiyle yedim. Valla benimki de çok güzel olmuştu.Biz yemekten yeni kalkmıştık ki; Beşiktaşın hezimeti ile üzgünnnn, bitappp kocam geldi. Bir daha Beşiktaş maçına gitmeyecekmiş. Bir tek Beşiktaş-Orduspor maçına birlikte gideceğiz ve Orduspor taraftarı olacak:))

Yarın okullar açılıyor, gelse gelse denilen tatil geldi de bitti bile.Okulu özlemiş kızlar valla ben de özledim okula gitmelerini:)

Bu hafta kütüphaneden ödüç aldığımız kitapları teslim etmemiz gerekiyordu. Gitmişken sizler için resim çektik. Kütüphanenin önünde ve denize açılan kapısında...
(Kütüphanenin bu çıkış kapısını çok seviyorum. Buradan sahil yoluna çıkılıyor)
İyi geceler artık ben gideyim biraz da kitap okuyayım.

Berlin Kaplanından Cevizli Helvaya

Son bir haftadır, Ordu'lu kabilemle haşır neşirim.Kuzenler, dayılar derken bu sabahta Ayvalık'tan Zuz geldi.Yatarken cep telefonumu yastığımın altına koymuştum. Ama dün akşam sinemada sessizealdığımı unutunca, O'nun gece boyunca otobüsten çektiği mesajları göremedim tabi. Kahvaltı siparişlerini sıralamış... Okuyamadım ama kaç yıllık ablasıyım bilmezmiyim kahvaltıda neler sever. Zaten hazırlıklarım onun istediklerindendi.

Cuma günü dayılarım ve Yengem geldi. Sabahnur Teyzem Ordu'dan telefon açıp,akut ekibi geldi mi? diye sordu.Meğer onlar kar kış kıyamet yola çıkınca; onlara böyle isim takmışmış. Valla öyle ya da böyle iyi ki de geldiler pek eğlendik. Yarın sabahta biz Zuz'la onlara kahvaltıya gidiyoruz. Dayıma kalsa hemen bugündü de yok dedik.

Dün akşam Gamsegamse ve Kocamın ısrarı ile Berlin Kaplanını izlemeye gittik. Ben ille ikiniz onu izleyin ben de yan salonda Güzel Günler Göreceğizi izleyeyim dedim. Altın Portakalda en iyi senaryo dalında ödül almıştı. Ama yok ille de birlikte izleyeceğiz dediler. Böyle deyip, en çok da ben güldüm iyi mi? Ata Demirer'in sinemasını seviyorum. Eyvah eyvahları da beğenmiştim, bunda da çok başarılı.Necati Bilgiç^i ne kadar özlemişiz. Arabesk'den beri hiç bir filmde oynamamış. Şener Şen ve Müjde Ar'ın oynadığı bu filmde kötü adamdı hatırladınız mı?Berlin Kaplanında hiç ama hiç küfür yok, belden aşağı hiç bir şey yok. Son dönem Türk filmlerini izlerken kullandıkları teknoloi ile gurur dıyuyorum, bir Amerikan filmi izler gibi artık çekimler. Filmi izlerken biraz Şampiyonu hatırladım. Rocky Balboa bir yerlerden fırlayıp Adriaaaan diye bağırsa hiç şaşmazdım.
Özellikle bir rafting sahnesi var ki akıllara ziyan...

Sinema çıkışı eve yürüdük. Bir gün öncenin dondurucu soğuğu gitmiş sanki bahar havası gelmişti.

Kitap da Rus Kışına devam , yalnız çeviri konusunda çok rahatsızım. Çevirisi hoşuma gitmedi. Yüzüncü sayfadayım hala beklemedeyim.

Bu arada Naziş ve Gamse D&R'dan kitap siparişi yaparken üç kitap da sen söyle dediler. Hemen listemi aldım gittim yanlarına:))Elma çekirdeği, Dağın Sesi ve Kış Güncesi'ni sipariş ettim. Cuma günü dayımlarla aynı anda onlarda geldi.Rus Kışı bitsin hemen Kış Güncesini okumak istiyorum.

Yazı bitince kalkıp , kahvaltı hazırlıklarına başlayacağım. Zuz gelirgelmez yattı.Mücver istiyorum kahvaltıya ,akşam yemeğinde ne var diye diye... Yüz kez tarif verdim biliyorsunuz bizim mücver; kabak mücveri değil. Kavrulmuş kıyma, taze soğan , maydonoz ve yumurta ile yapılıyor. İnce ince doğranan taze soğan ve maydonoz, kavrulmuş kıyma ,tuz karabiber ve yumurta ile harmanlanıp, teflon tavada altlı üstlü kızartılıyor. Kapak yardımı ile çevirebilirsiniz. Ama benim elim artık çok alıştığı için spatulayı alttan biraz sokup tık diye çeviriyorum. Ayıptır sölemesi krepleri de havada çevirip show yaparım.Yumurta sayısını şöyle düşünün mesela 6 kişiysek beş yumurta kırıyorum. Kıyması da sanırım 25o -300 gr kadar oluyordur. Maydonoz yarım demet kadar, yeşil soğan da yine beş altı tane olabilir. Bazen kuru soğanda doğrarım ben, bazen de azcık derotu. Yani o anki keyfime kalmış bir şey.Daha bilmiyor, Dayım, O'nun çok sevdiği ,Ordu'ya özgü cevizli helvadan getirdi. Bu helva , beyaz, bol cevizli, sakız gibi bir şey. Benim aram pek yoktur ama benden kalan herkes çok sever. Sevmediğim bir şey olduğu için ok memnunum bu kalori bombasını:)Ordu helvası diye arama yaptığınızda karşınıza çıkıyor. Şeker, ceviz, meyan kökü, ve limon tuzu varmış içinde...Yağ ,un yok. Tatlı, bol cevizli, sakız gibi düşünün.

Hadi gittim ben şimdili.