Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Gez Gör Arpacık:)

Biliyorum yav,o gez göz arpacık ama ben gezdiğimi gördüğümü anlatacağım ya :)

Son günlerde tansiyonum zıpladı,vertigom hortladı kısacası bu bahar bana yine edeceğini etti.
Ama biz tansiyon aletini  ve vertigodan dolayı dönen başımın ilacını ve dönen başımı alıp bir bahar gezisi yaptık.
Gündüz ormanlarda, göl kıyılarında gece de otel koridorlarında gezdim.
Çoktandır yapmak istediğimiz bir geziydi. Taraklı- Göynük- Çubuk Gölü- Abant ve Yedi Göller'i kapsayan gezimizi Jolly Tur ile yaptık. Çok güzeldi, çok yeşildi çok bereketliydi. Gezi sonunda tur otobüsünü köy otobüsüne döndürdüm, Özellikle Taraklı yöresel yiyecekler fuarı gibiydi. Sapsarı, kıpkırmızı ve yemyeşil erişteler( renkleri pancar ve ıspanaktan) yufkalar, menemenlik kurutulmuş biberler, enginar ve brokolili tarhanalar ve de çeşit çeşit baharatlar, peynirler...hepsinden almadan duramadım tabi.

Göynük evleri ve Zafer Kulesi ile ve zengin mutfağı ile büyüledi bizi. Öğle yemeğimizi Göynük'te yedik. Özellikle kiremitte etli yaprak sarma ve filiz kebabı muhteşemdi. Osmanlı saray mutfağının arka bahçesi denirmiş Göynük'e zaten.
Göynük sonrası durağımız Çubuklu Göl oldu. Etrafındaki yel değirmenleri ile görülmeye deger bir yer.



Çubuklu Göl sonrası uğrak yerimiz Abant'tı...Abant'a ilk gittiğimde küçücük bir çocuktum ve göl üzerine yayılan devasa nilüferlerden gözümü alamamıştım. O yüzden benim için çok özel yerlerden biridir.




Abant'a vardığımızda karı koca göl kenarında uzun yürüyüşler yaptık. Göl kenarındaki yöresel yiyecekler satan dükkanlardan yine peynir, boncuk kekik falan aldık. 
Akşam otele döndüğümüzde akşam yemeğimizi gayet güzel  yedik ,odamıza çıktık. Gece ben yine iyi bir efor sergiledim. Yok tansiyonum çıktı yok başım döndü diye panikleyip çıkmayan tansiyonumu çıkarttım. Maceralı bir geceden sonra sabah iyi kalktım:)
Yedi Göller'i anlatmaya kelimeler yetmez. Mutlaka sonbaharda da gidip  sonbahar halini görmek istiyorum. Önce dağlara çıktık ardından da göllerin olduğu bölgeye inmek için daracık patikalardan,şelalelerin kenarlarından yürüdük. Uzun ve zahmetli bir yürüyüştü ama muhteşemdi.
Göllere inerken çeşitli su kaynaklarına rastlanıyor. Yedi dilek çeşmesi vunlardan biri. Her çeşmeden bir yudum su içip her çeşmede vir dilek diledim.

Sırasıyla ince Göl,Sazlı göl, Nazlı Göl,Kuru Göl, Derin Göl, Büyük Göl ve Serin Göl'ü gördük.



Orman içinde verilen serbest zamanda ben boş durmadım , tansiyonum mu çıktı acaba diye bi vik vikledim. 
 Serbest zaman sonunda Ayı Kayası'nda yapılan mangal partisi ile gezimizi bitirip İstanbul'a doğru yola çıktık.

Geldikten sonra baş dönmelerimin kulak kristallerinin oynamasından dolayı olduğu anlaşılıp iki üç tur hareketle yerine oturtuldu. Yapılan ekg, tahliller ve eko çekiminden de pekiyi aldım. Yalnız holter takılıp 24 saat izlenen tansiyonumun gündüz nornal seyrinde ama geceleri çıkmasının nedeni bulunamadı  ve akşamları saat 10 da aldığım bir tansiyon ilacı hayatıma girdi.

Geçtiğimiz pazar günü "mayıs yedisi" idi... Mayıs yedisi bir anlamda Karadeniz'in Hıdırellezi. İlyas ve Hızır Peygamber'in su kenarında buluştuğu gün olduğuna inanılır. Hicri takvimde yedi mayıs; miladi takvimde 20 mayısa denk geliyor. 
O yüzden pazar günü,biz de Karadeniz kıyısına, Anadolu Feneri'ne gittik. Yedi dalgadan atladık, denize yedi çift bir tek taş atıp derdim, belam denize dedik, dilekler dileyip suya attık.
Fotodaki kitap Dünyadan Aşağı/ Gaye Boralıoğlu tavsiyemdir.



Burası Anadolu Feneri'nde  Güzelcefener çay bahçesi...  Çayı demlikle veriyor, gözlemesi ve ev yapımı pastaları var. Size kalan tahta masalara kurulup , Karadeniz'e karşı oturmak, hayal kurun, kitabınızı açın okuyun hatta Gamsegamse gibi meditasyon yapın :)


Şimdi gelelim en önemli ve güzel habere...Blog dünyasının yakından tanıdığı Leylak Dalı Öutfağın Hatıra Defteri adlı kitap çıkartmıştı, tanıyanlar bilir. Mutfağın Hatıra Defteri'ne bir imza günü tertipledik. Öncesinde çok keyifli olacağına inandığım bir söylesi yapacağız Çocukluktan, yemeklerden, eski mutfaklardan  bir anlamda kendimizden konuşacağız.  Yıllardır buralardan tanışıp bir türlü gerçek hayatta tanışamadık belki bu da vesile olur. Tanış oluruz, selfie neyin çekeriz, gülüşürüz, konuşuruz ve çok eğleniriz....Bekleriz efemmm😍
Yeri çok basit, Üsküdar yönünden gelirken Beylerbeyi  Sarayı'nıgeçince Mado'nun hemen yanındaki Beylerbeyi Profiterol'de olacağız. Saat 13.00-16.00 arası...
Hayde gittim...