Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Ekim 2008 Cuma

9837. Beyoğlu Seferi yıl 2008

Dün sabah erkenden pörtledim, Güllü geceden aramıştı sabah erken çık, kahvaltıyı birlikte edelim diye. Hadi bakalım öle olsun dedim. Hava tam istediğim gibiydi yani ne sıcak ne soğuk. Önce iskeleye yürüyeyim dedim ama bayramdaki rehaveti atamamışım üzerimden, arabaya bindim. Japon hemşehrilerimizle birlikte motora binip Kabataşa geçtik. Çok yakında Üsküdarda iki kişiye bir Japon düşebilir, çünkü; Marmaray çalışması kazı sırasında çıkan tarihi eserler dolayısıyla uzuyor da uzuyor.

Kabataş'a geçtiğimde benim köfteci ocağını harlamış, kokularını salmaya başlamıştı. Köftecimiz bir kadın ve elleri daima eldivenli. Hemen kokteyl teknelerinin yanında arabası da, yani kokteyle katılanlar mönüyü sevmezlerse çaktırmadan bi ekmek arası köfte yaptırabilirler.

Artık güzergahımı biliyorsunuz, sonrası Finüküler ve Taksime çıkış. Finüküler tıklım tıklımdı. Neyseki 1.5 dk sürüyor yol. Beyoğluna çıktığımda henüz restoranlardan çorba kokuları geliyordu hala, sabah servisi bitmemişti. Dönerler yeni sarılıyor, ıslak hamburgerler yeni diziliyordu tam bir görsel şölendi hehehee,ben de açtım hem de çok aç. Güllü ile kahvaltıya oturunca üzüm üzüme baka baka kararır hesabı ikişer tane üçgen börek ve yumurta dahil bütün kahvaltılıkları götürdük, üstüne de ama yarım saat sonra türk kahvesini içtik tam oldu. Birbirimize yalancıktan fal baktık. Eğer Güldenin falı çıkarsa hayat boyu çaylar kahveler benden arkadaşlar. Ondan sonra Nalan gelecek biraz hazırlık yapayım dedim, Beyoğlunun bir tozunu aldım, çiçekçileri köşerine yerleştirdim, vitrinleri parlattım. Kitap raflarını düzelttim. Sokak çalgıcıları daha çıkmamışlardı evlerinden bi tek onlar kaldı yerleştirilecek.

Sonra teyzeme gittik, Ordu'dan getirdiği kara lahana ile yaptığı dolmalara ve incir reçeline yumulduk. Bu tabi akşam oluyor. O duble kahvaltının üstüne değil. Bu arada Zuz da taciz ateşinde bulundu iş yerinden , bir daha bana ve Oya ya da haber verin diyerek. Yani anlayacağınız her zaman ki Beyoğlu gezimi yaptım, sezonu açtım.

Şimdi daha kahvaltı bile yapmadım, üstelik öğleden sonra bir okey partisine katılmam gerekiyor, öncesinde arkadaşlarla birlikte öğle yemeği yeneceğinden , kahvaltı hafif geçilecek, dünkü yediklerine sayılacak. Yani anlayacağınız üzere bu yazı buradan bitti, ama bir kaç selam göndermem gerekiyor

Dün akşam Sıra Selvilerde yolun ortasında üstüme üstüme yürüyen , arkasında da kamyon gibi bavulu sürükleyen, tatilden geliyodun da , tatilden dönüşünün suçlusu benmişim gibi davranan güzel teyzeye

Finükülerde ki abiye, zaten gideceğimiz yol 1.5 dk, o kadar esnenirmi, az kala uyuyacaktım, motorda senin yüzünden esnemekten ağzım yırtılacaktı.

Nazlı'ya eve geldiğimde anne çay içermisin, tiramusu yaptm dediğin için,

Teyzeme bana da incir reçeli getirdiğin için:))

Gamseye geldiğimde ev de olup , beni merak ettirmediği için selam olsun