Bu Ece-Ecenin Balkonu- ve Magissa ile anlı şanlı bir Kadıköy günü yaptık. Sabah çaylarımızı Beyaz Fırının önüne atılan masalarda içtik. Girmedik bir kitapçı, karıştırmadık tezgah bırakmadık... Hümeyra'da soluklanma molası verdik... Hamsi Pub'da hamsi tava bira yaptık... kalamarları lüplerken bir yandanda ahtapotların güzelliği hakkında konuşmak ne derece oldu ama oldu işte:) Karnımız doyunca bu kez sıra geldi kendilerine antikacı diyen eskici dükkanlarına... Magissa dükkanların içine dala dursun biz Ece ile kapıların önündeki tezgahlara atılan siyah beyaz resimlerin içinde acaba bizim resmimizde çıkar mı? telaşına düştük. Resimlerdeki insanlar şimdi nerelerdeler ne hayatlar yaşadılar acaba... o gülümseyerek poz veren insanların resimleri neden buralarda diye üzüm üzüm üzüldük... Biblolardan istenen astronomik paralara gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Sonunda ben Annemin evini Ece'de Kayınvalidesinin evini bir kez daha gözden geçirmeye karar verdik.


Girmedik eskici karıştırmadık tezgah kalmayınca bu kez kahve molası verdik... Adı Galiba Yavuz Kahveydi...(Burger Kingin yan tarafı) orada da miss gibi Türk kahvelerimizi içip bu kez Alkım'ın yolunu tuttuk. Bir iki saat önceki kitapçı gezmelerinde Ben ve Magissa yine yükümüzü tutmuştuk ama burada da yine durmadık... neyse ben çıkarken aldıklarımı bırakıp bir tanede karar kıldım. Marguerite Duras'ın 1984 Goncourt Ödülünü alan ve 34 dile çevrilen ünlü "Sevgili" (L'Amant) romanını aldım bir tek. Bu yazarın geçen yıl ''Yazmak'' adlı deneme kitabını okumuştum. Geveze Kalem'in hediyesiydi. Önce aldığım kitaplar, Sunay Akın'ın Kule Canbazı, Onlar hep Oradaydı... Selim İleri'nin Hepsi Alev...İnci Aral'ın Gölgede Kırk Derece. Bunları okudukça sırasıyla söz ederim zaten... Şu anda Ruhlae Evini okuyorum ve elimden bırakamıyorum.

Alkımdan sonra finali Hacı Bekirde yapıp evin yolunu tuttum. Bu akşam Öyle Bir Geçer Zaman ki gecesi...