Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

1 Mart 2012 Perşembe

bıdı bıdı vıdı vıdı

Dün sabah uyandım ki uuuuu dışarısı kar boran fırtına...Her yer bembeyaz ,lapa lapa kar yağıyor.Kahvaltı için de programım(ız) vardı, Kız Kuleli Kız Kuleli ama malesef hava şartları yüzünden iptal oldu. Kızlar enseyi karartmayın haftaya planı aynen yürürlüğe koyuyorum:))
Buna en çok Gamsegamse sevindi, çünkü dün evdeydi. Hadi birlikte kahvaltı yaparız, evde kız kıza parti yaparız derken, Zuz aradı...Ne yapıyorsun diye, program iptal deyince-aaa, bu gün boşum sana geliyorum o zaman dedi.Açım açım diyerek içeri girdi.Zaten benim de yemek saatim gelmişti. Neyse hadi oturalım dedim. Onların mönüsü şöyle, akşamdan kalan patates kavurmasına(ne yapayım fazla yapmışım)yumurta kırdım, kıymalı börek, ekler, çay...Benimki rokaların üstüne yatırılmış, tavada iki üç cızlatılıp baharatlanmış tavuk parçaları.Zuz dedi ki-iyi de abla, insanın canını istetiyorsun, o tabak öyle olunca tabi herkesin canı ister dedi. Ben de ne bileyim sizin bu gün benim başıma toplanacağınızı, ben kahvaltıya gidecektim, bunu da akşam yemeğim için buzluktan indirmiştim dedim ama gönlüm razı olmadı, kalkıp aynını yaptım onlara da...

Günün geri kalan kısmında Hürriyet gazetesinin internetteki bilgi yarışmasıyla oyalandık.Edebiyat ve sinemada çok iyiyiz ama tarihte çuvalladık.Ben bir ara akşam yemeği için ayrıldım yanlarından bezelye , pilav pişirdim. Kendim içinde, önceki akşam ıspanağı çok çok z yağlı bol soğanlı kavurmuş , bir kısmını yumurtalı yapmıştım. Geri kalanına da, dolapta bir kaseden az kırmızı buğdaydan yapılmış bulgur pilavı vardı. Pilavdan iki üç kaşık alıp tavaya koydum, üstüne de bir kaşık salça ve kırmızı biber koydum , onları bir kaç kez tavada çevirdikten sonra üstüne de o bol soğanlı kavrulmuş ıspanağımı koydum, yine çeviriyorum onları tavada, oh diyorum üstüne de yoğurdumu koyarım misss... O sırada salondan bir ses- abla o kokan yine senin yemeğin mi?)) Neyse zaten fazlaydı akşam kendiminkini aldım , geri kalanını masaya koydum. Kapış kapış yediler çok güzel diye.

Akşam Zuz ile ben Fatmagül izledik. Geri kalan zevat ise yeni başlayan Suskunları izledi. Konusunu dildiğim ve daha önce filmini izlediğim için özellikle ilk bölümü izleyemeyeceğimi söyledim. İşte şu filmden aparılmış dizi...Fakat, kastı çok beğendim. Tiplemeler çok oturmuş. Fatmagül'ün özeti bitene kadar biraz baktık. Bizimkiler ,dizi bittikten sonra, çok güzeldi dediler.
Dizi deyince bana bazen Uzaklardan bazen de çok yakınlardan yazan Uzaklar, çoktandır aklımda olan bir şeyi hatırlatmış. Alemin Kralı diye bir dizi var.İnternette videoları çok dönüyor. Burada ki Kubat isimli karakter, sürekli karısını dövüyor ve bu nasıl sevimli, komik gösterilmeye çalışılıyor şaşarsınız. Cem Yılmaz'ın cips reklamında, dolandırıcıyı sevimli gösteriyor diye reklamın yayından kaldırılmasını isteyen RTÜK sanırım bunu görmüyor. Ya da, bir filmde bir dizide diyelim bir berberi, fırıncıyı, kapıcıyı kötü bir karakter oynasa tüm meslek odaları ayağa kalkıyor da buna kimse bir şey demiyor , şaşılacak şey.

Dünün aksine dışarıda güneş pırıl pırıl... bu günün programında Zuz ile bir kaç işimiz var, bir mor renk tutkunu kadını ziyaret var ve de aile sinema akşamımız var. Sabah sabah film seçtik:))) Çünkü filmler cuma günleri vizyona giriyor. İki film arasında kaldık biri yerli biri yabancı.Sanırım yabancı filme gideceğiz çünkü; koca kişisi yerli filmde oynayan oyuncuyu sevmiyor.

Kitap hala Dağın Sesi...çok da akıcı olmasına rağmen iki gündür doğru dürüst bir okuma seansı yapamadım.

Bu yazı burada bitsin, Zuz'da uyandı artık, programları yürürlüğe koyma zamanıdır:)

İyi bir hafta sonu olsun hepimize