
Yürüyüş yaptık Karı-Koca... Kuzguncuk'a gittik. Yağmur tıp tıp yağarken ayaklarımız altında ıslak yapraklar gırç gırç ede ede yürüdük. Bir ara güneş açtı, yağmurluğumu çıkardım... bir ara yağmur yağdı şemsiyeleri açtık. Çok ama çok güzel bir yürüyüş oldu.
Kuzguncuk eskiden Süper Baba, Perihan Abla ve Ekmek Teknesi dizilerine ev sahipliği yaptı şimdilerde ise Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Halil İbrahim Sofrası dizilerine kucak açtı.
Deniz kıyısındaki İsmet Baba Restaurant'ın yanındaki Çınaraltında kahvelerimizi içtik. hafiften yağmur yağıyordu ama ağaçlar öyle bir çadır gibi olmuşlardı ki damla düşmüyordu yere. Biz kahvelerimizi burada içeceğiz deyince garson hemen portatif sehpayı kaptığı gibi kurdu önümüze, kahvelerimizi de tek tek bakır cezvelerden yanımızda servis yaptı...Resimde gördüğünüz yer, siz çay kahveyi burada içeceğiz deyin yeterki, hemen portatif sehpalar önünüze kuruluyor. Size kalan manzaranın keyfini çıkarmak. Bir de sehpanın ayaklarının taşların girintilerine girmemiş olmasına dikkat etmek:)
Yağmur tıp tıp yağarken , Kuzguncuk Çınaraltı'nda kahve keyfi... denize dala bata balık çıkarıp lüpleyen karabatak ve ayaklarımıza dolaşan samur kedi de cabası...azcık masamız tıngırdıyodu, ben kahveyi biraz tabağına döktüm o yüzden ama olsun... mis gibi deniz havası ... güzelim boğaz gerdan kırarken karşımda ne gam.
Sonra yine Üsküdar'a kadar yürüdük, sahilden. Kuzguncuk'a giderken bizim buradan hooop yokuştan iniyoruz ama çıkışda yürek ister:). İskeleye gelince Mihrimah Sultan camiinin arka sokağından , çocuk kütüphanesinin önüne geldik. O'nun hemen aşağısında iki tane kitapçı vardır. Biz onların önündeki sepetleri karıştırmaya bayılırız. Bazen olamdık bir şey çıkar . Kocam bi tane Naziş'e göre bir şey buldu aldı. daha sonra Üsküdar'da balık pazarına girdik , balıklarımızı aldık ve evimize vasıl olduk. Koca hemen kapıda ekti beni gitti:)
Artık akşam yemeği hazırlıklarına geçme vaktim geldi benim de...