Siz hiç leylek giliği yediniz mi? peki sorun bakalım , bu soruyu niye sordum. Çünkü ben bu gün yedim. Niksar'da yapılan bir tatlı, leylekler geldiği zaman yapılırmış eskiden beri. Hoş artık leylek sürüsü mürüsü gördüğümüz yok. Eskiden bir gelirlerdi, gökyüzünü kaplarlardı. Her ağaçta bir leylek yuvası. Yok ben yuvada gördüm bu yıl hep evde oturacağım, ben leyleği havada gördüm , hep gezeceğim muhabbetleri. Ne hoştu. Gerçektende ben bir kez leylek sürüsü görmüştüm havada da , o yıl değil şehir içi, şehirler arası yollarda geçmişti hayatım:)))
Leylek giliği, ben hiç yapmadım, ama çok da ustalık gerektiren bir şey değil. Niye yapmadım bilmem , kızlar ve kocam bayılır halbuki. Bu kadar yöresel bir tadı yakalayamamaktan korkmuş olabilirim. Bizimkiler - Babaanneminkine benzememiş derler çıkarlar işin içinden çünkü.
Hadi anlatayım nasıl bir şey olduğunu. Mayalı hamur, krep akışkanlığında hazırlanır. Yumurta yok yalnız süt , un, maya. Sacda ya da teflon tavada , hiç yağsız olarak; yine krep inceliğinde ama bir köfte büyüklüğünde olacak şekilde pişirilir. Bir tepsiye tepeleme yığılır. Üstüne şerbet dökülür , bol ceviz. Hatta dövülmüş cevize sara sara bana bana yerim ben. Nasıl hafif bir tatlı olur, nasıl lezzetlidir anlatamam.Bu gün görümcem yapmıştı. Bandıra bandıra ye beni , doyamazssın tadıma vaziyetlerindeydi.Bazen de şerbet yerine ev de yapılan dut yada üzüm pekmezi dökerler, onun üstüne de ceviz. Niksarda yapılan her yemeğin bir hikayesi var aynı zamanda. Mesela gendeme çorbası denilen bir çorba var. Aşurelik buğdaydan yapılır. Kayınvalidem anlatmıştı bu hikayeyi de. Yaşlı bir kadın ocakta bu çorbayı pişirirken , komşusu seslenir - ne yapıyorsun diye, O da kime yapıyorsun çorbayı anlar- gendüme, gendüme der yani kendime. Aha işte kalmış çorbanın adı gendeme ya da gendüme çorbası. Benim kızlar her zaman anlatırırlardı , bu çorbayı yaptığında. Babaannelerine. Babaanneee , kime yaptın bu çorbayıııı - gendümeeee , gendümeeee ...
Hep Ordu Ordu diye ben Niksar'ı es geçtim hep , ihmal ettim. Halbuki nasıl güzel bir yer, nasıl güzel insanlar yaşar orada. Misafir ağırlamak bir sanattır orada. Gelen misafir, o evde kendini kral ya da kraliçe hisseder. Nasıl özel hisseder anlatamam. Önceki yıl , İlmiyem'i de alıp gitmişdim de , ben böyle bir şey yaşamadım demişti.Altına yatak, üstüne yorgan, başına yastık olur orada insanlar. İlk gittiğimde , evin oğlunun sünneti vardı, ne kadar itiraz etsem de çocuk için hazırlanan o ihtişamlı yatağı vermişlerdi bize... Sonra yıllar sonra o çocuk kapımı çaldı bir anneler günü gecesi ve bana hediye getirdi...Oğuzcumm özledim sizi be yahu...
Bir leylek giliği yedim bi sürü nostalji yaptım valla... e hadi yeter bu kadar akşam ...akşam...