Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Eylül 2010 Perşembe

İstanbul'dan Semra geçti...

Ben görmeyeli çok tozlanmış bu İstanbul dedi Semra... E hadi ne duruyoruz dedim, alalım tozunu bir güzel, silelim süpürelim , cilalayalı hatta:))

Erken sabah kahvaltıları yaptık... kahvelerimizi içip hemen İstanbul'a attık kendimizi. Uzun koru yürüyüşleri yaptık... Semra Kuzguncuğu görünce ; şükürler olsun bozulmadan kalmış dedi. İstanbul içinde böyle bir mahallenin kalabilmiş olmasına çok şaşırak bile olsa.Tüm sokaklarına girdik çıktık.
Kadıköy sokaklarını arşınladık Naziş ve Gamse'yi de yanımıza alarak... Mercan'da kokoreç ve midye çeşitlemeleri partisi yaptık... Alkım'da uzun uzun kitap saatleri yaptık... Semra çaktırmadan bana iki kitap hediyesi ile çıktı oradan... Biri , Hanifi Avcı'nın yazdığı son günlerin en flaş kitabı HALİÇ'DE YAŞAYAN SİMONLAR diğeri, TAKUNYALI FÜHRER... YazarıErgün Poyraz. Kitapçıya girmişken ben de Ayfer Tunç'un son kitabı YEŞİL PERİ GECESİni aldım.

Bir gün eski ortak arkadaşlarımızla buluştuk. Buluşma öncesi biz ikimiz şöle bir Ayosofya turu attık. Yine inanılmaz kalabalıktı , giriş kuyruğu korkunçtu ama görevli bir torpil yapıp , Türkler buraya gelsin deyip bizi hemen içeri aldı:)) terleyen sütun önünde dilek dilemek için kuyruğa girdik. Neyse bu kez becerdim, elimi 360 derece döndürebildim. Çıkışda Ferhan ve Huriser ile buluştuk.Önce Sultan Ahmet meydanındaki bir kafenin bahçesinde oturup uzun uzun lafladık. Ah Ferhan... hiç sözünü etmişmiydim size... Tanışıklığımız uzun up uzun yıllar öncesine gider... Evleri Babaannemlerin evinin karşısındaydı... Halam beni Babaanneme götürürken ; hiç sıkılmayacaksın demişti, bir sürü kızları olan komşumuz var... Kızlar güzellikleriyle ünlüdür... Bu bu beş kızdan ikisi yaşıtım çıktı... orada olduğum günlerde inanılmaz eğlendik... Çook yıllar sonra işte ben Semra ile komşu olduğum mahelleye gittikten iki yıl sonra da Ferhan geldi. Zaten orada evleri varmış, Antalya'da yaşıyorlarmış, geri döndüler... İbrahim Bey bize muhteşem üçlü diye takılırdı hatta.Huriser Ferhan'ın ablası... güzeller güzeli .. . tam kafa deriz ya öyle ... bir kez karşılaşmıştım ama günümüze neşe kattı renk kattı. Ferhan O'na - Abla sen gelme demiş, o da niye kız, ben uzaylımıyım demiş:))İyiki iyiki de gelmiştin Huriser...

Ferhan, Huriser , Semra ve Ben o gün önce karnımızı Sultan Ahmet Köftecisinde doyurduk. Neyseki terasında yer bulabildik.Hatta Bakan, Kürşat Tüzmen de arka masamızdaydı:))

Herkesle selamlaşıyordu... Semra bizi uyardı selamlaşmayın sakın dedi... Çıkışta Ferhan- Ben Semra'dan gizli gizli azcık gülümsedim adama deyip bizi gülmekten öldürdü... Sultan Ahmet'in tüm sokaklarına girdik çıktık... Ara ara bir yerlerde oturup dinlendik sonrada NuruOsmaniye idi Mahmut Paşa idi, Tahtakale, Mısırçarşıydı geze geze aşağı indik. Tekrar bahçeli bir Cafe bulup çay molası verdik. Ayrıldığımızda akşam olmuştu tabiki. Biz Semoş'la eve döndük.

Dün Semra'yı Beşiktaş'a başka bir arkadaşımıza bıraktım ... nasıl hüzünlendim anlatamam...Ancak Gülden beni kendime getirir dedim :)) İyiki de gitmişim, onda da belki 20 yıldır görmediğim , bir arkadaşla karşılaşmayım mı? Haydaaa dedim yoksa erenleremi karışıyorum))

Günlerdir ortalarda olmayışımın nedeni buydu gördüğünüz gibi... Bu gün ev molası verdim kendime... yarın akşam için feci bir programım var çünkü...