Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Kasım 2008 Cumartesi

EVDEN , ANILARDAN falan işte

Sabah pencereden dışarı baktığımda camların bayağı bi buğulu olduğunu gördüm, bu demektir ki hava soğuk bu gün. E, atrık normaldir.

Evdeki hastalık halleri biraz hafifledi. hatta Naziş kendini dün akşam saatleri itibarıyla Bağdat Caddesine vurdu bile. Zeyaaa , rastlarsan ona oralarda selam söyle)) Artık geceleri de Zuz'a gider ancak pazar akşamı döner eve. Pek ağırladım hastalığı süresince en sevdiği keki yaptım , havuçlu kek, sonacığıma çikolatalı muzlu krep yaptım. En sevdiği yemekleri pişirdim. He bu arada benim bademciklerim de iltihaplıydı ama ne gam!!. Gece yatarken yaf bu benim boğazım bi aciiip , sanki bişiler takılıyo, sen şu deprem fenerini al da boğazıma bak bakim dedim, kocama; -sanki kar yağmış boğazına ,dedi. Hemen bi kekik çayı yaptım. Sabah da antibiyotiğe başladım bitti gitti.
.

Biz küçükken boğazımız ağrıdığında ne kadar ilaç bile alıyo olsak. Ne kadar Dikran Amca (mahallemizin doktoruydu) ilaçlar verse , iğneler yapsa da ille de annem taflan yapraklarını boğazımıza sarardı. Bu konudan daha önce söz etmiştim. Yaprakları kauçuk yapraklarına , meyvesi de kirazımsı ama yendiğinde ağızda burukluk bırakır. Yani boğazı şişen çocuk hemen Mualla'lara gider. Ayten Teyze den ağaçlarındaki yapraklardan istenirdi. Dr Dikran Amca ile de ilgili bir şey anlatmam gerek. Dikran Amca , Dr, kızkardeşi eczacıydı. Ordu'da ki bir inanışa göre dişi çıkan çocuk dişini , yüksek mevkili , okumuş birinin evinin damına atarsa O da öyle biri olur. Yani hemen her gün bi kaç diş atılırdı evlerinin damlarına. Annesi pek eğlenirdi bu durumla, şu taraf daha alçak o taraftan atın diye taktik bile verirdi. Bu doğru olsaydı bizim mahallenin tüm çocuklarının dr ya da eczacı olması gerekirdi. Yani bu tez çürüdü :))

Bu çocukluk anılarını yazmam Zuz'un pek hoşuna gitmiş, bunu okudum yenisini yaz dedi, önceki yazımı ekler eklemez.Onun hatırına biraz okulumuzdan söz edeyim. Bizim mahallede iki ilkokul vardı. Biri Cumhuriyet İlkokulu diğeri İsmet Paşa İlkokulu. Biz kuşaklar boyu İsmet Paşa İlkokulu'nda okumuşuz. Teyzelerimin dayılarımın haylazlıkları biz okula başladığımızda bile anlatılırdı. Bu iki ilkokulun çocukları birbirlerine rakipti. Diyelim bizim okulun önünden bir Cumhuriyet İlkokulu öğrencisi geçiyor, hemen duvara birlikte dizilinir , hep bir ağızdan - Cumhuriyet itli, çocukları bitli diye bağırılır. Sizin yolunuz oraya düşerse aynı muamale size yapılır tabi.İsmet Paşa ilkokulu ; 1860 yıllarına burada yaşayan Ermeniler tarafından yapılmış, taştan, çok güzel mimariye sahip bir binadır. İntenette çok resim aradım ama bulamadım. Görmenizi çok isterdim. Daha önce blogcudayken bu okulla ilgili yazdığım bir yazıyı hatırlayanlar belki vardır ama okumak isteyenler için burada. Bu yazıyı yazdığımda kuzen Oyanın yazdığı yorum aynen şuydu. O da aynı okulun öğrencisiydi çünkü.
9/2/2006 - akvaryumlu okul
Yazan oya
bende okulumuzun akvaryum bölümünü sevdim.............
birde kömürlükten geçen tiyatro sahnesini..............
birde karda yokuş aşağı kaymasını.............
glu glu hindileri.Rezzan öğretmenimizi de unutmadım.
yanlız hiçbir müzik aleti ile tanışma fırsatım olmadı ...olsa idi o akardiyonu beraber çalardık.........benden ağır ama olsun...

Boğaz ağrısıyla başladık , ilkokula kadar gittik. Bu konu bitmez. Eğer buradaya üşenmeyip de tıklarsanız bu okulun eşi bulunmaz bir okul olduğunu anlarsınız.

Şimdi sıra geldi bizim evde ne piştiye. Dün karalahana çorbası pişti. Ben bunu pişirmeyi babamdam öğrendim. Yanlış okumadınız aynen öyle. Hep annem pişirdi biz yedik. Biraz da karışık çok malzemeli falan olunca hiç yanaşmadım. Annemden sonra da hiç cesater edip yapmadım. Nerde rastladıysak orada yedik. Bir gün eve geldim ki babam pişirmiş. Nasıl yaptığını da anlattı , ondan sonra ben pişirdim.
Malzemesi oldukça kabarık.

Bir bağ kara lahana. Birer avuç kadar mısır ve haşlanmış kuru fasulye. Bir adet havuç ve patates. Yarım su bardağı mısır unu. Bir parça kemikli et veya biraz kıyma. Lahanayı incecik doğrayın ve iyice yıkayın. Küçük küçük ve küp küp doğradığınız, (aynı garnitürlük gibi) patatesi havucu ve eğer et ile pişirecekseniz eti, mısırı ve fasulyeyi koyun birlikte pişlsinler. Sebzeler iyice yumşayınca mısır ununu sulandırıp ilave edin, birlikte bi 10 dk daha kaynasınlar. Sonra kendi zevkinize göre seçeceğiniz yapa bira salça ve kırmızı biber atıp iyice kızdırıp çorbaya dökün. Altını kapatın. Eğer kıyma ile pişecekse kıyma sos aşamasında girecek devreye.

Krep çeşitlemeleri yaptım bir de bu hafta. Tatlı olarak yemek isteyenler için arasına fındıklı çikolatalı sarelle sürdüm muz dilimleri koyup rulo yaptım. Yok tuzlu isterim diyenler içinse domatesli, biberli kıymalı bir karışım yapıp arasına onu koyup rulo yaptım. Naziş çikolatalı ve muzlu için; canımız ne zaman tatlı istese bundan yap anne dedi.

Bir de aldım denedimler var. Doğadan'ın çıkardığı ballı yeşil çayı hiç beğenmedim. Kokusu çok rahatsız etti. Yol gösterici olacaksa hiç birimiz sevmedik.Komilinin çıkardığı Manolya &inci tozlu bakım sabununu çok sevdim, Gamsegamse de Palmolive nin çıkardığı cahsmere serisini çok sevdi. Avonun beyaz zambak kokulu banyo köpüğü ise harika. Annem kolonya sevmediği için bir tek Pe Re Ja nın beyaz zambak kolonyasını alırdı ve okula giderken bire damla yakalarımıza sürerdi. Kolonya şişesi de kocaman bir kristal şişeydi. Hep çıkış kapısının yanında dururdu. Sonra ben kırdım onu. Milyonlarca parçaya ayrıldı. Toplansa 10 şişe falan çıkar bu parçalardan, ne kadar çok dedim. Annem tam kızacakken güldü.
Bir de Dr Otker in gurme puding serisinden elmalı ve üzümlü pudingi denedim hatta pasta kreması olarak kullandım , beğendik. Korkmayın reklam ücreti almıyorum))
Bi de hoşuma giden söz nerden duydum bilmiyorum , galiba bi yerde okudum. Çok param olunca kendime yalnızlık satın alıcam diyordu biri. Dermiyim acaba bir gün böyle bişe. Şimdi her odadan biri çıkarken. Koridorda bile birilerine rastlarken . İnsana bu kadar alışıkken. Ama sabah saatlerim var yalnız olduğum. Yataktan kalkmadan bir şeyler izleyip , okuduğum , yeşil çayımı içtiğim. Bakın o saatleri de babam gelse vermem valla )))

Bu gün cumartesi tüm program tekliflerini reddettim. Evdeyiz Gamsegamse ile. O yarın çıkacakmış dışarıya . Naziş dünden kırdı kirişi zaten. HADİ BAKALIM İYİ BİR HAFTA SONU OLSUN, KEYİFLER GICIR OLSUN...