Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

11 Aralık 2015 Cuma

Yeni yıl ışıkları bir bir yanarken

Dışarda bir deli yağmur var. Hava; sanki akşam olmuşcasına karanlık.Evdeyim bugün...Sabah filmimi  izledim, evi toparladım ve koca bir tencere kara lahana çorbası pişirdim.Yazım bitsin, mısır ekmeği de yapacağım inşallah maşallah. :)
 Filmim güzeldi güzel olmasına da sona doğru beni çok hüzünlendirdi. Bir Danimarka sineması örneğiydi...Kuşaklar boyunca fırıncı olan baba hatta kraliyet ailesinin bile tefarikçisidir.Hastalandığında kraliçe bizzat geçmiş olsun mektubu gönderir. Ama ölmek üzeredir ve New York'da çalışması için çok iyi bir teklif alan kızının artık ekmek işini üstlenmesini istemektedir. Kız da sanat galerisi işi yapıyor, düşünün artık...

İkinci filmim ise Norveç'dendi...10 yaşındaki kızın aşkı için neler yapabileceğini ağzım beş karış açık izledim...Her anne baba mutlaka izlemeli... Norveç'li bir yazarın kitabından uyarlanmış...Film izlenme rekorları kırmış ve Norveç'de her kütüphanede bu kitap mutlaka bulunurmuş....

Son okuduğum kitap olan  M Treni/ Patti Smith den söz etmedim size, fotosunu falan koydum da bu konuda konuşamadık...Patti Smith'in ilk kitabı Çoluk Çocuk çok güzeldi...Kendi gerçek  yaşamını anlatıyordu. M Treni de hemen hemen devam niteliğinde...Okudukça ne benzer duygular yaşadığımızı düşünüyorum...Bu okur kısmı bi acaip... Okuduğu kitapta, biraz da kendini arıyor sanki... İstiyor ki yazar beni de görsün, sevdiklerimi sevsin:)
O yüzden Patti, bakın Patti diyorum o derece yani. :) Çok zevklerimiz uyuşur, aynı şeylere çok kızarız. Örnek mi o da benim gibi aya gidildiğinde çok kızmıştı, büyüsü bozuldu diye... Aynı şeyleri ben Kız Kulesi kullanıma açıldığında yeniden hissetmiştim. Bi yerde de yemek yemesek olmaz mıydı diye... Binlerce yıllık efsanenin büyüsüyle, gizemiyle dursaydı... Biblo gibi dursaydı denizin ortasında. Annemizin kırılır diye dokunmamıza izin vermediği biblolar, incecik porselenler hassasiyetiyle baksaydık ona...
Patti; şimdi de benim Murakami'mi severmiş...okumuş ben gibi bütün kitaplarını...Ve benim gibi ritüellerine düşkün, her zaman gittiği yerlerde oturmaktan hoşlandığı masaya başkası oturunca ona gıcık olabiliyor  😍 Üstelik bugün izlediğim filmde, hani dedim ya New York'a gidecekti fırıncının kızı diye...New York'da tutuğumuz evin sokağında Patti Smith oturuyor dedi, sevgilisi... Bazı şeyler nasıl böyle çakışıyor...Bir kitap okurken, izlediğin filmde yazarın adını duymak film, kitap ve sen üçgeninde bir duygu alışverişi bir görünmez bağ oluşturuyor.
( Patti Smith'in Murakami kitapları hakkında hissettiklerini yazdığı satırlar)



Dün akşam ağacımızı kurduk. O ağacın çıkarılması, hep birlikte süslemek bana inanılmaz keyif veriyor. Havada karanlık ya ışıklarını da yaktım oh kendi kndime ambians yaptım evde bugün. :)

Haydi kalın sağlıcakla... En çok da kendinizi sevindirin bugün, çayı ilk kendi bardağınıza koyun, ilk kendi tabağınıza yemek koyun...Bugün böyle yapın , bakalım...Bana da yazın 😍