Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Aralık 2007 Salı

BU GÜNDEN

Bu gün, güne herkes bensiz başladı. Anlamadım herkes sessizce gitmiş. Kitap okuma zevkime yeniden kavuşunca, gece yarılarına kadar kitap okudum. Ben körmüşüm meğer arkadaşlar. Ne kadar küçük yazılar diyordum. Ben öyle görüyormuşum da haberim yokmuş. Kocam pek bi beğeniyor bu gözlüklü okuma hallerimi, gözlüğün üstünden bakmalarımı ama kızlar çok gülüyorlar. Yeni eğlence çıktı eve alışılana dek. My koca 25 yıldır benden gözlüğünü korumaya çalışırken , şimid benimkini benden koruyor. Çünkü her an basabilirim, üstüne oturabilirim.
Aman olsun kitaplarıma kavuştum ya.
Bu gün okey oynamaya gidiyorum yine. Herkesin görümcesinin altın günü, para günü falan olur. Benimkilerin de okey günü var işte naparsın:)).
Gelelim bu günlerde bizim evde ne pişti ye;. Elma kompostosu pişti. İçine çubuk tarçın ve bir kaç karanfil atıldı. Kendi tadında olsun diye şekeri biraz az tutuldu.
Portakal suyunda zeytinyağlı kereviz pişti. Arpacık soğanlar (10-15 adet). Sızma zeytinyağda sotelendi, bir kaç diş sarımsak. Jülyen doğranmış hehehe -yani verev verev - bir havuç, ve yine küçük doğranmış bir patates ve üç adet kereviz eşliğinde birlikte biraz daha sotelendi ve üç adet portakalın suyu ile pişti. Ha bir tatlı kaşığı da şeker. Biraz piştikten sonra kerevizin sapları ve yapraklarıda incecik doğranarak ilave edildi.
Sonra efenim zeytinyağlı pırasa pişti. Ay bunu herkes bilir geçelim. Fırında hamsi , ayrıca ocakta buğulama hamsi pişti. Hamsinin üstüne yine biraz zeytinyağ gezdirildi, bir kaç diş sarımsak atıldı, bir domates doğrandı. Bir adet kırmızı soğan halka halka doğrandı biraz da tuz ilave edilip kendi suyunda pişmeye bırakıldı. Fırında yapılana ise. tepsiye hamsiler dizildi. Üstüne kırmızı soğan , ve limon dilimleri, bir kaç defne yaprağı ve birazda yağ gezdirilip kızarana kadar pişirildi. Ama az kaldı yanıyodu. Fırını kapatayım derken , ızgaraya basmışım, yatmış kitap okurken, burnuma mis gibi kızarmış hamsi kokusu gelmeye başlayınca , o koşmamı görmeliydiniz, breh breh. Değme koşuculara taş çıkarttım. Ama kurtardım da:)) Sahi siz benim bir zamanlar ama hayli bir zamanlar, 100m. ve 110 m. engelli koşu, koşucusu olduğumu biliyormusunuz. Başka bir yazı konusu olsun bu da...