Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

1 Mart 2010 Pazartesi

İstanbul içinde hoptirinam-2



Sabah yazımı yazdııım, biraz toparlandık , karı -koca düştük yollara. İstikamet Eminönü. Oradan Vefa'nın , Süleymaniye'nin tüm arka sokakları, ağaç altları, kemer altları ... Sanırsınız İstanbul'a yeni geldik geziyoruz, keşfediyoruz. Ama buralar kıyıda köşede kalan güzellikler var. Eski evler restore edildi mesela. Ve bendeniz ara sokakları gezme hastasıyım. Nereye gitsem bi sokaklara dalarım. Hatta bi sene ; temmuz sıcağında Muğla'nın tüm ara sokaklarını tavaf etmişliğim vardır:))) Neyse işte ara sokakları geze dolaşa yürürken bi baktım tarihi pideci, kahvaltıyı sabahın alısında yapmışız. Yiyelim ama , oturmayalım elimize alalım birer parça yürüyelim dedim kocama. Öyle bi baktı ama ses de etmedi. Meğer orası gerçektende tarihi bir pideciymiş. Pide zaten enfesti. Gamsegamse eve gelince onayladı. Tam dört yılını Beyazıt - Vefa arasında mekik dokuyarak geçirdiğinden b u konuda bilirkişimiz.. Biz pideler elimizde yürürken bir baktım kadınlar bir sıra pencerenin önüne dizilmişler dua ediyorlar. Helvacı Baba Türbesiymiş. Du ben de dua edeyim dedim kocama , elimde pidem duamı ettim. Türbenin içinde helva tepsileri vardı. Pembe kağıtlara sarılı. O kısmı anlamadım , helva dağıtılırmış türbeden ama helvaları kim getiriyor bilemedim. Kanuni zamanında Bozdoğan Kemeri yanında bir kaç oda verilmişmiş Helvacı Babaya. 1981 ihtilalinde yerle bir edilmiş buralar. Semt halkı geleneği sürdürüp fakir fukaraya helva dağıtmış. Gamseler öğrenciyken yeniden yapılmış. Bana da Gamsegamse anlattı. Biz okuldayken yapıldı orası diye. Sonra yine Yürü yürü Beyazıt'a çıktık. Kocito - hadi Fatih'e uğrayalım dedi. Fatih , kocamın yeğeni benimde arkadaşımdır desem yeridir. Hadi uğrayalım dedik. Fatih çok eski , babadan halıcı. Orada da halıcılık yapıyor zaten. Bizi görünce çok sevindi, nereden çıktınız dedi. Şimdi kocamın cevabını söyleyeyim size- Türbe geziyoruz. Komedi adam yani, bu kadar olur.

Biz komşu gezmesine gitmiş gibi yayıldık oraya. Çaylarımızı içtik. Fatih- Lale ne yiyelim dedi.:))))Yok falan dedikse de , buranın çok güzel bir Maltaya sofrası var. Çömlekte kuru fasulye yapıyorlar şahane de , ayranı var deyince, hadi o zaman dedik. Çalışanlar bize şipşak bir masa hazırladılar. Yemeklerimiz gelince gördük ki gerçekten de hepsi çok lezzetliydi ama ayran çok ilginçti. Kocaman bir bardakta geldi. Üstü streç kaplıydı. Baktım içinde bir şeyler var. Herhalde bir şeyler düştü içine diye düşündüm açmadım. Baktım bizimkiler ayran hakkında konuşuyorlar, Malatya ya özgüymüş. Ne acaba içindekiler diye biz merak edince ; Fatih Malatyalı dükkan komşusunu çağırdı. İçinde haşlanıp dövülmüş yeşil acı biber ve yine haşlanmış semiz otu yaprakları varmış. Eser derece de sarımsak var dedi ama onu hiç hissetmedim. Biraz da ekşi bir ayrandı. Anlatınca garip gelebilir ama inanılmaz bir tattı. Yemeğimizi yedik, üstüne de çaylarımız içtik. Arap, yemeğini yer yemez çarığım çorabım nerde dermiş ya o hesap kalktık hemen:))) Vurduk yokuş aşağı , artıkın Mahmut Paşası, Sultan Hamamı, Tahta Kalesi , Mısır Çarşısı derken indik aşağıya. Bu arada Marputçular Çarşısı ve Şark Han'ı bir elden geçirdim. Mısır Çarşısından baharat ve çifte kavrulmuş lokumumu da alıp evime geldimm. Gelirken kocam bir yere uğrayacağım dedi, ben de pazarı dolaşa dolaşa eve geldim ki, balkonda bekliyor. Ben öyle bir gezinmişim ki adam merektan çatlamış . Oh olsun , ekmek almaya gidip iki saat sonra geldiğini meraktan öldürdüğün zamanlara say dedim. Bir keresinde bakkala diye çık, sen oradan Üsküdar'a in, telefonunuda alma , Zuz da bizdeydi, hepimiz balkonlara doluşup beklemiştik. Gelince de bize küsmüştü , suç bastırmak için...

Neyse işte böyle bir gündü. Yarın Allahın izni peygamberin kavliyle evdeyim. Çarşamba günü Alplerden gelen konuğumla programım var. Aranızda tanıyanlar bile olabilir heheheheheh. Cumartesi yine çok haşin bir programım var.

sabahın en en köründen

Bu günün programında Mısır Çarşısı Tahtakale neyin var ama biz de saat 5.30 da pörtledik her zamanki gibi. E Mısır Çarşısının anahtarı bende olsa gidip açaçıcam ama yok ne yazık ki...

Koca hem servise kadar Gamse'ye eşlik etti hem de çıtır çıtır fırından yeni çıkmış simitler aldı geldi.O gelene kadar ben de çayımızı demledim en bergamutlusundan. Sabahın altı buçuğunda hem Tatlı Hayat izledik hem de kahvaltı ettik. Türkan Şoray ve Haluk Bilginer; ikisine de bayılırım. Sabahları iki tane üst üste oynuyor hem de. Sonra da Fox da Dadı var. Gece Teke Tek'in özel konuğu İlber Ortaylı idi. Neyse Murat Bardakçı sustu biraz. Murat Hocam sizi seviyor , beğeniyor çok da takdir ediyorum ama , koca cumartesi saat üçe kadar konuğunuzu konuşturmadınız. Kitap tanıtımlarınız güzel, ilginç hatta çok yararlı da ama sona kalsa . Bakın Pelin Batu bile uyuya kaldı. Bi de, daha az fırçalasanız kızı. Kız fırça manyağı oldu. Yaşıtları gece klüplerinde sabahlarken O sizin programda sabahlıyorsa accık da kıymetini bilin yav, dün gece O'nın için bizim programın süsü demenizi çok ama çok ayıpladım valla...

TV den açılmışken , Bizim halkımızın ne ajitasyon meraklısı olduğunu, duygularıyla mantığının bir araya gelmesinin imkansız olduğunu bir kez daha anladım. Şu yetenek sizsiniz programından söz ediyorum. Bazen izlerken , vay be diyorum, Türkiye de de bu gibi yetenekler varmış. Ama halk oylamasına geçilince yuuh diyorum ya yuuh. Bir daha bu yarışma yapılırsa zaten yaş alt sınırı ve üst sınırı getirilsin ne yetenekli veletler ve ne yetenekli dedeler varmış:))) O küçücük çocuklar elenip de dik durmaya çalışmıyorlar mı, yalancıktan, ailelerini pataklayasım geliyor. O hayvan taklitleri yapmaya , abidik gubidik kendi uydurdukları aletlerle müzik yapmaya çalışan dedeleri görünce de - gidin torun torbanıza, ahbabınıza , eşinize dostunuza yapın bunları diyesim geliyor. Hiç bu konuda duyarlı olasım yok valla. Yok medeni cesaretmiş de falan filan. Zaten bu yarışmadan çıkan en büyük yetenek Ali Taran. Reklamcılık dehasını bilirdik de şovman olarak da iyi iş çıkarır. Bence yeni bir ekran yüzü bulundu ikinci bir Armağan Çağlayan vakası yani...

Kitabım(Sahilde Kafka) ilerledikçe şaşırıcı şeyler yaşıyorum. Mesela kitaptaki bazı atasözleri gibi kullanılan deyişler, bizim Türkçe de sıklıkla kullandığımız sözler. Bunlar evrensel mi? gerçekten de yoksa çevirenin bize uyarlamasımı çözemedim.Kahramanımız, Kafka Tamura Binbir Gece Masallarını okuyor. O okudukça , elimdeki kitabı bırakıp , kitaplıktaki Binbir Gece Masallarını alasım geliyor. Karar verdim her gece bir masal da ondan okuyacağım. O da koca ansiklopedi gibi bir şey kardeşim,efsaneye görede, Binbir Gece Masallarını sonuna kadar okuyan ölürmüş, töbe töbe. Diyorum ki sırayla okumayayım, şöle rast gele seçeyim her gece bi tane heheheheeh .Bittiğini anlayıp da stres etmem. Bir ara öyle okumuştum zaten, ama bitiremedim haliyle...

Hava iyice aydınlandı , güneş pırıl pırıl oldu. Ama kandıramaz beni, dün suratım dondu resmen...

Bu yazı burada bitsin,önce etrafı toplamaca , hazırlanma sonrada yola koyulma zamanı...