Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Kasım 2014 Salı

Günlerin getirdiği götürdüğü

Bugün pastırma yazı var İstanbul'da... Bir kaç gün sürecekmiş. Ben de tam bugüne yaraşır bir yerde olacağım bugün. Çiçek,böcük, ağaç takılacağım bir yerde ''Mine Flora''da...

Geçtiğimiz hafta her gün yağmur yağdı. Bu bana öyle iyi geldi ki, hiç dışarı çıkmadım sayılır. Motif ördüm bol bol, kitap okudum, yemekler yaptım,bol bol film izledim. Film izlerken motiflerimi örmeye devam ettim. Artık motiflere çerçeve yapmaya başladım, sonra da birleştirme safhasına geçilecek. Sandığımdan daha oyalayacak. Motifleri pıt pıt yapıp sepete atmak kolaydı.

 (Audrey Hepburn be Humprey Bogart'dan Sabrina... Bir İstanbul Masalı dizisini hatırlar mısınız bilmem. Ha işte o dizi bu filmden apartmaydı:)

Kitap ne okuyorsun derseniz, biraz yavaşım bu motif örme yüzünden:) yatakta okuyorum, sabahları ve de gece yatınca... Radyo Voyage açıyorum bir taraftan da...Hem dinliyorum hem okuyorum.
(Çok ama çok keyifli hikayelerin olduğu bir kitap... Yeni kurulan Yüz Yayınlarının da ilk bastığı kitap aynı zamanda)

Günlük yazmayınca artık ne yaptığımı da unutuyorum. Geçtiğimiz cumartesi günü eski iş arakadaşlarımız İlmiye'mde toplandık. Ay kadının gerçek adı Hilmiye'dir aslında da ben Babaeski'li olduğu için ona İlmiyem derim :) Oh İlmiyemin evine gidince arkadaşlar mutfağa girince ben aldım elişimi eski kadınlar gibi oturdum pencerenin önündeki koltuğa keyif yaptım:) Nazımı çekecek birilerini bulmuşum hiç kaçırır mıyım:)Naz demişken küçüklüğünden beri benim iş arkadaşlarımı çok seven Nazlı'da geldi benimle. O gün programmı yokmuş, ay evde yatacağıma Hilmiye dezemde yatarım dedi :) O şahane aşureyi de kaçırmamış oldu hem...




Akşam eve dönerken de  bir kaç ay önce açılan Akasya AVM de indik metrodan  Meral ve Gamze ile buluştuk.Onlar yemek yiyecekmiş,bizim karnımız öyle toktu ki yemek görmeye bile dayanamayız dedik ve Sütiş de oturup çay içerek onlaerı bekledik. Sonra gezdik, biraz alış veriş yaptık ve iki klometrelik taksi kuyruğunda bekleyip eve döndük...

Dün Naziş;kendini hasta  hissetti, okula gitmedi. O'na öğle yemeğine karnabahar kızartması ve keserken dökülen minik karnabahar parçalarından omlet yaptım. Yanında kızarmış tavukla servis ettim bayıldı...Her zaman haşlardım ama bu kez Serrose'nin ablası Seray'ın tarifiyle yaptım. Nazlı;Anne, Seray kızartmadan yapıyormuş deyince hadi deneyelim dedim. Çok da güzel oldu. Ben galeta ununa batırırdım,o mısır ununa batırıyormuş aynen uyguladım tarifi... Yani karnabaharı  çiçek çiçek ayırdım. Önce  tuz,karabiber ve kırmızı pul biberle çırptığım yumurtaya sonra da mısır ununa batırıp kızarttım... Üstüne   yoğurt koyduk yerken. Keserken minik minik parçalar dökülmüştü. Onları da kalan yumurtanın içine atıp, bir kaçık da mısır unu ilave edip karıştırıp omlet gibi kızarttım. Çiğden olduğu için sanırım hiç yağ çekmeyen çok hafif bir yiyecek oldu.

E hadi yeter bu kadar. Şimdi giyinip çıkmalıyım... Yolum uzun...