Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Ekim 2014 Salı

Kayıt Lütfen

A aa salı günü olmuş bile... Ne çabuk geçiyor günler haftalar. Tam dokuz yıl olacak biliyor musunuz  yazmaya başlayalı 16 Ocak itibariyle... Dile kolay tam dokuz yıldır bilfiil yazıyor olmak. O dur budur, kimler geldi kimler geçti. Kimbilir kimler okumaya başladı sonra bıraktı ya da kimler hala okuyor...Çok tuhaf bir duygu bu...

Hadi bakalım şimdi ne yaptık ne ettik ...
Pazar çok keyifli bir gündü  bizim için... Sülale boyu toplandık yine...Sarıya kızıla kesmişti ortalık. Ağaçlar arasında yürüyüşler yaptık,  birlikte yedik içtik... Banu'ya sürpriz doğum günü partisi yaptık...






Dün Üsküdar yürüyüşü yaptık karı koca... Hurma ağacının altında çay içtik.Çayımı içerken bir kaç sayfa bir şey okuyayım dedim ama yan masadaki kadın, telefondaki arkadaşına  doğum hikayesini o kadar yüksek sesle anlattı ki neredeyse tüm meydana naklen yayın yaptı. Çaydan sonra,biraz yöreserl pazarı dolaştık. Ben ''büyükanne battaniyem'' için yün aldım yeniden... Hiç bir zaman modası geçmeyecek bir şey bu dünyada ''granny square'' olarak biliniyor. Ve bunun için oluşturulmuş özel siteler var... Bizim ''hanım dilendi bey beğendi'' motifi aslı... Şimdilik 88 motifim oldu. 120 taneden bir koltuk battaniyesi oluyor, hesaplarıma göre. Çok renkli,allı morlu bir şey olsun istiyorum... Kanepede uyuklamak isteyen üstüne alacak...


Bugünse valla önce bir sabah keyfimi yaptım. Kahvaltımı ederken Downton Abbey 5.Sezon 2. bölümü izledim.  Sonra da hummalı bir temizlik vardı... Neyse bitti, akşama yemeğimiz de var, bu yemek konusuna ayrıca gelicem:). Şimdi bu yazıdan sonra çayımı demleyeceğim kendime bir sandviç hazırlayacağım ve ayaklarımı uzatıp filmimi izlerken motif öreceğim... Dün akşam Ulan İstanbul izlerken tam 6 motif örmüşüm. Maşşaalllahhhh bana :)

Şu yemek meselesine gelelim şimdi ... Önceki gün akşam yemeği için mercimekli bulgur pilavı yaptım.Haşlanmış mercimek buzlukta vardı, sanırım tuzlu haşlamışım. Ben pilav için de tuzu biraz kaçırınca çok tuzlu oldu. Ben de  yeniden tuzsuz pilav pişirdim,ikisini birbirine karıştırdım. Tuzu dengelendi amaçok ama çok fazla bir pilavımız oldu. Hani şöyle bir kase kadar olsa ondan şahane bir çorba yaparım da, bir kase daka koy derler ve hiiiç anlamazlar bir akşam önceki pilav olduğunu. Ama bu çok fazlaydı. Dün pazarımız vardı. Üsküdar'dan gelirken pazara uğradım kara lahana aldım. Küçük yapraklılarını seçtirdim. Geldim onları yıkadım ve hafif tuzlu suda haşladım. Açtım filmimi de ... Aaaa filmden söz etmeyi unuttum ama şu yemeği bitireyim de... Pilavı da çıkardım dolaptan, aldım önüme,kendime de koca bir kupa sütlü kahve yaptım anne usulü... koca bir tencere dolma sardım.  Tencereye dizdim, üstüne geçecek kadar sıcak su ilave ettim. Bir başka tavaya  bir  kuru soğanı doğradım,bir baş da sarımsak soydum ikisini  zeyrinyağda bir güzel kavurdum, bir çorba kaşığı da  salça ilave edip onunla da biraz kavurdum ve tencerede pişmekte olan dolmamın üzerine döktüm. Yerken de üstüne yoğurt koyduk. Bayıla bayıla yediler de bu dün akşamki mercimekli bulgur pilavı mıydı akıllarına bile gelmedi :)





Film çok ama çok uzun zamandır izlemek istediğim ''Halam Geldi'' idi... Mutfakta olduğum için mecburen laptoptan izledim ama büyük ekran izleyip o oyuncuların yüz ifadelerini yeniden görmek istiyorum.




Kitap geceleri yatakta Slyvia Plath Günlüklerini okumaya devam ediyorum. Gündüzleri ise Sayfiye/Tanıl Bora okuyorum. Bu arada Haruki Murakami'nin son kitabı ön satışa çıktı... Onun için de çok sabırsızlanıyorum...