Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

9 Nisan 2011 Cumartesi

Ankara Belgeseli4

Üçüncü günün sabahı uyandım...Yine deliksiz bir uyku çekmişim. Leylak Dalıcım yaseminli yeşil çayımı hemen tutuşturdu elime ve kahvaltıyı hazırladı. Simitli tulum peynirli cevizli kahvaltımızı yaptık. Eşinin kendi elleriyle çizdiği yeşil zeytinleri lüp lüp yuttuk. Ve üçüncü günün programını gerçekleştirmek için evden çıktık.

İstikamet Çankaya... Atakule.... Ben Atakule'nin altındaki Sevilla Resteuranta konuşlandırılıp Zeynep'le buluşacağım. Gamsegamse ve Leylak Hanfendi, botanik parkı gezecekler. Çünkü artık benim diz isyanları oynuyordu.Sen bizi oturduğun yerden izle dediler. Sevillaya yerleştikten kısa bir süre sonra Zeynep geldi. Son görüştüğümüzde ortaokul öğrencisi olan Zeynep ; artık evli barklı üstelik de dört buçuk yaşında bir kız çocuğu sahibiydi. Zeynep; Semra'nın kızı. Emre ve Naziş'in kavgalarında hep tampon olmuştur. Gamsegamse peşini bırakmazdı Zeynep Abla Zeynep Abla diye... Öyle muck muckdular ki Zeynep sarılık olunca karga tulumba Gamse'de hastaneye götürülüp aşı yaptırılmıştı.Biz Zeynomla oturduk sohbetler ettik, çayımızı kahvemizi içtik. Gamse ve Leylak'da pür neşe geldiler. Aşağıda çiçekler açmış, kuşlar cıvıldıyormuş. Yemeğimizi yedik onlar gelince. Ben bir alabalık tavayı götürdüm.Eğer yolunuz Atakule'de ki Sevilla resteuranta düşerse tavsiyemdir. Yalnız bu Ankara dizisi bitince bir kamera arkası yapacağım. Orada yazacağım bir sosisli sandviç hikayesi var buraya ait..( Sevilla Resteurantta...Botanik parkı manzarasına ve başka bir açıdan Ankara'ya karşı yaptığımız kahve keyfi)Gamsegamse botanik parkda böyle yayılmış çiçekler arasına

Yemekten sonra yine Atakulenin altındaki Hacı Bekir'e uğrayıp damla sakızlı şekerlemeler , badem ezmaleri ve Beyoğlu çikolataları aldık.

Şimdi artık her pasta yediğimde her uğur böceği gördüğümde aklıma gelecek olan COCCINELLA pasta evi ve Cafesine gitmeye sıra gelmişti.Coccinella , İtalyancada uğur böceği demekmiş.Pastaneye girdiğinizde zaten bunu anlıyorsunuz tüm dekor hatta çay tabaklarına varana kadar uğur böcekli. Oturduğunuz kanepede arkanıza aldığınız yastık uğur böcekli. Pastanızı paket yaptırmak isterseniz, pasta kutuları boy boy uğur böceği şeklinde. Bir de zarif hanımefendi sahibi var. Biz sanki bir pastaneye değilde o hanıma ev oturmasına gittik.
İstanbul'dan geldiğimizi öğrenince masamıza siparişlerimizin dışında ikramlar getirdi.Yani diyeceğim o ki, Ankara'ya gidip de COCCİNELLA'da pasta yemeden o şıklığı görmeden dönerseniz çok şey kaçırmış olacaksınız.Çıkıştaeği bir de içinde kalpli kurabiyeler olan bir uğur böceği hediye ettiler. Yani mekan kadar işletmecininde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.Leylak Dalıcımın yediği limonlu tartta hepimizin aklı kaldı:)) Ama artık bir şey daha yiyecek halimiz kalmamıştı.Cocinelalla iletişim ve adres bilgileri buraya tık
Canım Zeynep, pastanede elimi saçıma götürdüğünde, bana baktığını farkkettim... saçımda bir şey mi var dedim.Yok Lale Teyze, ben senin her hareketine bakıyorum , inceliyorum dedin ya,kendimi zor tuttum ağlamamak için. Umarım yeniden komşu olabiliriz. Çok sevdiğin İstanbul'da yaşama şansını bulabilirsin.

Zeynep^le Çankaya'da vedalaşıp ayrıldık. O hayır hayır dedi ama bizim artık İstanbul dönüş yoluna girmemiz gerekiyordu. Bir taksiye atlayıp eve döndük. Dinlendik, sohbetler ettik. Resimlerimizi bilgisayara yükledik. Leylak Dalıcım bu kez Beğendik Kayseri Mutfağından seçkilerle ağırladı bizi ve Ankara Maceramız sona erdi. Şimdilik sona erdi. Çok eksiğimiz var daha. Mesela Müze Köşkü gezmek için önceden yazılı izin almayı unutmayacağız. Bizim aklımıza Anıtkabirde geldi. Telefon açtığımızda , ilgili bayan hemen bir fax çekersek , randevu ayarlayabileceğini söyledi ama fax çekebileceğimiz bir yer yoktu o anda ne yazık ki. Hem ben botanik parka yukarıdan baktım:))

Her şey için , başta sadece biz kapalı mekanlardayken yağmur yağıp dışarı çıktığımızda bize güneşle karşılayan Ankara^ya
Bizi evine davet edip, kendi evimizdeymişcesine bir ortam sunup, her sabah elime yeşil açyımı tutuşturan, gerçek bir Ankara uzmanı, gerçek bir dost , hem gönlümüzü hem gözlerimizi şen eden Leylak Dalıcıma... Enfes çaylar ve zeytinler için Eşine... gürültümüze katlanan oğluna... İşten izin alıp öğleden sonrasını bizimle paylaşan ,, kale ve yahudi mahallesi, Cermodern gezilerimize renk katan Mavianne^ye.Tüm gününü bize ayıran Semsama... Bize şahane bir Ankara Gecesi yaşatan Balkahve ve Gümüşaya... Çocuğunu okulda unutacak kadar bize dalan Zeynoma çok ama çok teşekkür ederiz. Telaş etmeyin, Zeynep'in eşi soğukkanlı bir İngiliz. Zeynep hemen arayınca - no problem dedi ve kızlarını okuldan aldı:))

Ankara yzıları burada bitti... bir de kamera arkası yapacağım. Çünkü bu görülenlerin ardında yaşananlar var daha:)